18
20. yüzyılın güçlü fransız yazarlarından albert camus, 1913 yılında cezayir’in mondovi kasabasında doğdu. hayatının çoğunu fransa’da idame ettirdi. yoksul bir aileden gelen camus’nün babası bir alsaslı, annesi ise ispanyol idi. 1. dünya savaşı sırasında, babasını kaybetti. babasının ölümünden sonra annesi oğlunu geçindirebilmek için hizmetçilik yaptı; ancak camus daha rahat bir hayat sürebilmek için evinden ayrıldı. bu noktadan sonra albert camus’nün spora, özellikle futbola olan aşkı başladı.
gençlik yıllarında cezayir’in racing universitaire d’alger takımında kalecilik yaparken kuzey afrika şampiyonası ve kuzey afrika kupası’nda takımıyla iki kez şampiyonluğa ulaştı. birçok kişi takım ruhunu, kardeşlik ve ortak amaç duygusunu camus’un takım arkadaşlarına aşıladığını dile getirdi. ciğerlerindeki rahatsızlık sebebiyle iyi giden futbol hayatına son vermek zorunda kaldı. bir arkadaşının futbol mu tiyatro mu sorusuna "tabii ki futbol" demiştir. ayrıca ahlak felsefesi ve insanın temel görevleri hakkındaki birçok şeyi rua’da kalecilik yaparken öğrendiğini söylemiş, “normal vatandaşların” gerçekleri felsefe ve dogmanın karışık dehlizlerindense futbolun olanca yalınlığında bulabileceğini belirtmiştir.
daha sonra edebiyat alanında yazdığı eserlerle dikkat çekti; ancak hiçbir zaman futbola olan aşkını gizlemedi. 1950’li yıllarda bir spor dergisine verdiği bir röportajda yazdığı yazılarda her zaman futboldaki fair-play ve takım ruhundan yararlandığını, dini ve siyasi yetkililerin sadece aklımızı karıştırdığını söyledi. kafamızı karıştıran bu etkenlerden kurtulmanın tek yolunun da ‘futbol ve futbol ahlakı’ olduğunu da ekleyerek, nasıl bir spor tutkunu olduğunu herkese göstermiş oldu.
https://twitter.com/...s/957802207465885697
--- alıntı ---
futbola olan ilgisi ile bilinen albert camus, 1957 yılında nobel ödülü'nü aldıktan sonra racing paris ile monaco arasında gerçekleştirilen bir maçı izlerken kameralara yansıyor ve maç sırasında kendisiyle ufak bir röportaj yapılıyor. hele ki nobel sorusuna verdiği cevap çok hoş.
--- alıntı ---
gençlik yıllarında cezayir’in racing universitaire d’alger takımında kalecilik yaparken kuzey afrika şampiyonası ve kuzey afrika kupası’nda takımıyla iki kez şampiyonluğa ulaştı. birçok kişi takım ruhunu, kardeşlik ve ortak amaç duygusunu camus’un takım arkadaşlarına aşıladığını dile getirdi. ciğerlerindeki rahatsızlık sebebiyle iyi giden futbol hayatına son vermek zorunda kaldı. bir arkadaşının futbol mu tiyatro mu sorusuna "tabii ki futbol" demiştir. ayrıca ahlak felsefesi ve insanın temel görevleri hakkındaki birçok şeyi rua’da kalecilik yaparken öğrendiğini söylemiş, “normal vatandaşların” gerçekleri felsefe ve dogmanın karışık dehlizlerindense futbolun olanca yalınlığında bulabileceğini belirtmiştir.
daha sonra edebiyat alanında yazdığı eserlerle dikkat çekti; ancak hiçbir zaman futbola olan aşkını gizlemedi. 1950’li yıllarda bir spor dergisine verdiği bir röportajda yazdığı yazılarda her zaman futboldaki fair-play ve takım ruhundan yararlandığını, dini ve siyasi yetkililerin sadece aklımızı karıştırdığını söyledi. kafamızı karıştıran bu etkenlerden kurtulmanın tek yolunun da ‘futbol ve futbol ahlakı’ olduğunu da ekleyerek, nasıl bir spor tutkunu olduğunu herkese göstermiş oldu.
https://twitter.com/...s/957802207465885697
--- alıntı ---
futbola olan ilgisi ile bilinen albert camus, 1957 yılında nobel ödülü'nü aldıktan sonra racing paris ile monaco arasında gerçekleştirilen bir maçı izlerken kameralara yansıyor ve maç sırasında kendisiyle ufak bir röportaj yapılıyor. hele ki nobel sorusuna verdiği cevap çok hoş.
--- alıntı ---