243
terim "geleceğe yönelik pasajlar sunduk" dediği için ikinci yarıyı değerlendirmek daha önemli diye düşünüyorum. kendisinin vurguladığı bir iki dokunuş sahada gözle görüldü öncelikle önemli olan bu.
tam bir fatih hoca felsefesi aslında. uzun oyna, düşeni topla. tudor dönemindeki gomis kullanımı ceza sahası içerisine gelen topları bitirmesi şeklinde iken; bu maçın ikinci yarısında da gördük ki terim'in gomis'i kullanım şekli çok farklı olacak. bir kere hücum gomis ile başlıyor. merkeze uzun oynanan topları gomis indiriyor ve kanatlara servis yapıyor veya kendi değerlendiriyor. oyunun içinde kalan bir forvet anlayışı bize çok şey kazandıracaktır her şeyden önce. fatih hocanın bu oyun anlayışına gomis de ikinci yarıda olumlu cevap verince ön alanda etkinliği çok arttı galatasaray'ın. bu işin gomis yönü.
fakat bu gomis yönü n'diaye için de önemli. maçın adamlarından biri olan n'diaye, fatih terim'in uzun oyna-düşeni topla felsefesine "cuk oturan" bir oyuncu. düşeni toplama ve top takibi kendisine çok yarayan bir mecra. bu sistemin bir diğer yararını gören fernando olacaktır. kendisine baskı yapan rakipler karşısında kilitlenen oyunu çözememişti tudor. bu anlayış onun da elini güçlendirecektir.
yalnız, bu sistemin olmazsa olmazı feghouli ve belhanda'nın ikna olmasıdır. feghouli oyun aklı güçlü fakat kendisi güçsüz (en azından şimdilik), belhanda ise tam tersi. bu iki adam oyun anlayışını benimseyecekler mi, uzun vadede en merak ettiğim konu.
şimdi gelelim kritik konuya. benim fikrim, bu bir iki dokunuş ile sezonu götürebileceğimiz yönünde. ancak terim devre arasında kendi oyun anlayışımı enjekte edeceğim dedi. bu beni düşündürüyor. zira bu takımın bir iki dokunuşluk sorunu var bana göre. fazlasına değil. tudor'lu dönemde top rakipteyken ön alan baskısı ve ikinci topları kazanma oranı gayet yeterliydi. asıl sorun top bizdeyken ve bilhassa yerleşik oyuna geçildiğinde set oynayamamamızdı. bu ufak dokunuşlar-rötuşlar işi kotarabilecekken köklü bir değişim gerekir mi? göreceğiz...
keyifli akşamdı, 3 gollü galibiyet ve muslera'nın yan toplarda ön alana hakim olma çabası hoşuma gitti. teşekkürler galatasaray...
tam bir fatih hoca felsefesi aslında. uzun oyna, düşeni topla. tudor dönemindeki gomis kullanımı ceza sahası içerisine gelen topları bitirmesi şeklinde iken; bu maçın ikinci yarısında da gördük ki terim'in gomis'i kullanım şekli çok farklı olacak. bir kere hücum gomis ile başlıyor. merkeze uzun oynanan topları gomis indiriyor ve kanatlara servis yapıyor veya kendi değerlendiriyor. oyunun içinde kalan bir forvet anlayışı bize çok şey kazandıracaktır her şeyden önce. fatih hocanın bu oyun anlayışına gomis de ikinci yarıda olumlu cevap verince ön alanda etkinliği çok arttı galatasaray'ın. bu işin gomis yönü.
fakat bu gomis yönü n'diaye için de önemli. maçın adamlarından biri olan n'diaye, fatih terim'in uzun oyna-düşeni topla felsefesine "cuk oturan" bir oyuncu. düşeni toplama ve top takibi kendisine çok yarayan bir mecra. bu sistemin bir diğer yararını gören fernando olacaktır. kendisine baskı yapan rakipler karşısında kilitlenen oyunu çözememişti tudor. bu anlayış onun da elini güçlendirecektir.
yalnız, bu sistemin olmazsa olmazı feghouli ve belhanda'nın ikna olmasıdır. feghouli oyun aklı güçlü fakat kendisi güçsüz (en azından şimdilik), belhanda ise tam tersi. bu iki adam oyun anlayışını benimseyecekler mi, uzun vadede en merak ettiğim konu.
şimdi gelelim kritik konuya. benim fikrim, bu bir iki dokunuş ile sezonu götürebileceğimiz yönünde. ancak terim devre arasında kendi oyun anlayışımı enjekte edeceğim dedi. bu beni düşündürüyor. zira bu takımın bir iki dokunuşluk sorunu var bana göre. fazlasına değil. tudor'lu dönemde top rakipteyken ön alan baskısı ve ikinci topları kazanma oranı gayet yeterliydi. asıl sorun top bizdeyken ve bilhassa yerleşik oyuna geçildiğinde set oynayamamamızdı. bu ufak dokunuşlar-rötuşlar işi kotarabilecekken köklü bir değişim gerekir mi? göreceğiz...
keyifli akşamdı, 3 gollü galibiyet ve muslera'nın yan toplarda ön alana hakim olma çabası hoşuma gitti. teşekkürler galatasaray...