253
bu maçta hayatımın en büyük akıl tutulmalarından birini yaşayıp ali sami yen'de göztepe taraftarlarından bir küçük dayak yemeyi başardım. daha kötüsünün kıyısından döndüm.
2017-2018 sezonunda 3 arkadaş kuzey üst tribününden kombinemiz vardı. malum bu maç dördüncü fatih terim döneminin ilk maçıdır. içimizden birinin fatih terim aşkı yerlere göklere sığmıyordu. şöyle anlatayım terim'in röportajlarını izlerken gözleri falan doluyordu çocuğun o derece.
maç çıkışları izdiham oluştuğundan, bitiş düdüğünden sonra bir süre daha tribünde oturmak alışkanlığımız olmuştu. bu şekilde geç çıkıyorduk ama daha rahat evimize gidebiliyorduk. söz konusu maçtan sonra da aynı şekilde oyalandıktan sonra fatih terim aşığı arkadaşımız "takım otobüsünün oraya gidelim lan, fotoğraf çekiniriz hocayla." diye tutturdu. hem o tarafa geçebilme ihtimalimizin düşük oluşu, hem de üşengeçlikten dolayı reddediyorduk ama arkadaş uzun süren ısrarlarıyla kabul ettirdi.
stadın dışından doğu tribünün etrafından geçerek güneye yürüdük. tabi bu sırada deplasman tribününün oradan da geçmiş olduk. deplasman tribünü çıkışının oradan geçerken merdivenlerden inmeye başlayan göztepe taraftarlarını gördüm.
stadın güney tarafına geldiğimizde tabi ki polisler istediğimiz bölüme geçmemize izin vermedi. bizim arkadaş saçma sapan "halil akbunar benim kuzenim onu görücem. beni bekliyo." gibi bir şeyler söyledi ama yemedi. tıpış tıpış geri dönerken uzaktan göztepe taraftarlarının stadın dışında olduğunu gördük. otobüslere binmek için bekliyorlardı. ya içlerinden geçecektik ya da gitmelerini bekleyecektik.
ileri zekamızla iki kulübün renkleri de sarı kırmızı olduğundan "bir şey olmaz lan. anlamazlar zaten" diye düşünerek başladık yürümeye. zaten "anlasalar bile ne olacak saldıracak halleri yok. kaçıncı yüzyıldayız amk?" kafaları eğdik içlerinden geçerken, arkadan "abi bunlar yürek mi yemiş hayırdır?" diye bir ses duydum. aldırış etmeden yürümeye devam ettik.
tam kalabalığın içinden kazasız belasız geçtik, hatta 10 metre daha yürüdük derken arkadan koşa koşa gelen biri arkadaşımın boynundaki galatasaray atkısını çekti aldı. "şimdi atkısız devam et amk." gibi bir şey dedi. atkıyı kaptırırken beresi de yere düşünce almak için yere eğildim. bereyi yerden alıp doğrulurken arkamdan 2-3 kişinin koşarak geldiğini fark ettim. bir tanesi üstüme zıplayınca ben de aynı şekilde karşılık verdim. birkaç saniyelik it dalaşı gibi bir şey yaşadık, bir yumruk yediğimi hatırlıyorum. tabi tüm bunlar yaklaşık 10 saniye içinde gerçekleşti.
neyse ki anında polisler bitiverdi. bize saldırmak isteyen 10-15 kişilik grubu sakinleştirdiler. hatta amir bizle "oğlum siz salak mısınız ne işiniz var burada?" diye taşak geçmişti. polislerin oluşturduğu çemberin içinde 3 geri zekalı tüm göztepe taraftarlarının otobüslere binmesini bekledik. ardından olaysız dağılabildik.
anlattığım büyük bir tribün kavgası değil, kavga kısmı anlatmaya değer bile değil ancak iç sahada deplasman tribününden dayak yedirebilecek bir salaklık yapmak işin hem utanç verici, hem de komik tarafıydı.
2017-2018 sezonunda 3 arkadaş kuzey üst tribününden kombinemiz vardı. malum bu maç dördüncü fatih terim döneminin ilk maçıdır. içimizden birinin fatih terim aşkı yerlere göklere sığmıyordu. şöyle anlatayım terim'in röportajlarını izlerken gözleri falan doluyordu çocuğun o derece.
maç çıkışları izdiham oluştuğundan, bitiş düdüğünden sonra bir süre daha tribünde oturmak alışkanlığımız olmuştu. bu şekilde geç çıkıyorduk ama daha rahat evimize gidebiliyorduk. söz konusu maçtan sonra da aynı şekilde oyalandıktan sonra fatih terim aşığı arkadaşımız "takım otobüsünün oraya gidelim lan, fotoğraf çekiniriz hocayla." diye tutturdu. hem o tarafa geçebilme ihtimalimizin düşük oluşu, hem de üşengeçlikten dolayı reddediyorduk ama arkadaş uzun süren ısrarlarıyla kabul ettirdi.
stadın dışından doğu tribünün etrafından geçerek güneye yürüdük. tabi bu sırada deplasman tribününün oradan da geçmiş olduk. deplasman tribünü çıkışının oradan geçerken merdivenlerden inmeye başlayan göztepe taraftarlarını gördüm.
stadın güney tarafına geldiğimizde tabi ki polisler istediğimiz bölüme geçmemize izin vermedi. bizim arkadaş saçma sapan "halil akbunar benim kuzenim onu görücem. beni bekliyo." gibi bir şeyler söyledi ama yemedi. tıpış tıpış geri dönerken uzaktan göztepe taraftarlarının stadın dışında olduğunu gördük. otobüslere binmek için bekliyorlardı. ya içlerinden geçecektik ya da gitmelerini bekleyecektik.
ileri zekamızla iki kulübün renkleri de sarı kırmızı olduğundan "bir şey olmaz lan. anlamazlar zaten" diye düşünerek başladık yürümeye. zaten "anlasalar bile ne olacak saldıracak halleri yok. kaçıncı yüzyıldayız amk?" kafaları eğdik içlerinden geçerken, arkadan "abi bunlar yürek mi yemiş hayırdır?" diye bir ses duydum. aldırış etmeden yürümeye devam ettik.
tam kalabalığın içinden kazasız belasız geçtik, hatta 10 metre daha yürüdük derken arkadan koşa koşa gelen biri arkadaşımın boynundaki galatasaray atkısını çekti aldı. "şimdi atkısız devam et amk." gibi bir şey dedi. atkıyı kaptırırken beresi de yere düşünce almak için yere eğildim. bereyi yerden alıp doğrulurken arkamdan 2-3 kişinin koşarak geldiğini fark ettim. bir tanesi üstüme zıplayınca ben de aynı şekilde karşılık verdim. birkaç saniyelik it dalaşı gibi bir şey yaşadık, bir yumruk yediğimi hatırlıyorum. tabi tüm bunlar yaklaşık 10 saniye içinde gerçekleşti.
neyse ki anında polisler bitiverdi. bize saldırmak isteyen 10-15 kişilik grubu sakinleştirdiler. hatta amir bizle "oğlum siz salak mısınız ne işiniz var burada?" diye taşak geçmişti. polislerin oluşturduğu çemberin içinde 3 geri zekalı tüm göztepe taraftarlarının otobüslere binmesini bekledik. ardından olaysız dağılabildik.
anlattığım büyük bir tribün kavgası değil, kavga kısmı anlatmaya değer bile değil ancak iç sahada deplasman tribününden dayak yedirebilecek bir salaklık yapmak işin hem utanç verici, hem de komik tarafıydı.