37
http://ivansshatov.blogspot.com.tr/...tas-galatasaray.html
son yazısını yeni okuyabildim. bu kıymetli arkadaşımız da son günlerde moda olan sabır meselesine girip daha önceden kin biriktirdiği taraftara yüklenmiş.
peki ya yanlış kişiye sabrediliyor ise? yahut karar alıcılar yanlış kişiyi seçiyor ise?
fazlaca övülen beşiktaş samet aybaba'ya neden sadece 1 sezon sabretti? yahut bloggerların tanrısı önder özen neden ilk sezonu biter bitmez istifa etti, yahut gönderildi? bilic onlar için doğru bir karardı ve 2 sene sabredildiyse tudor'un bizim için doğru adam olduğunu nereden anlayacağız? elimizde hangi veri var.
bilic ilk sezonunda gerçekten komik diyeceğimiz bir kadroyla iyi bir iş çıkarmıştı. iddiası olmayan bir takımı neredeyse ikinci (değerli ikincilik sezonu) yapıp şl'ye direkt götürecekti. beşiktaş yönetiminin elinde bir veri oluştu ve buna dayanarak üzerine de sosa ve demba ba'yı ekleyerek bilic'e bir sene daha sabrettiler. buradaki kritik nokta şu: adamlar hedef yükseltti ve bu uğurda kendilerine karşı çıkan önder özen ile ters düştüler. demba ba transferi, yalçın ayhan'la sözlü anlaşılmasına rağmen taraftar baskısıyla transferin iptali gibi. hatta yalçın ayhan'a ayrı bir parantez açmak lazım. o transfer olsaydı beşiktaş sezon içerisinde sıkça yaşayacağı stoper sıkıntısını çekmeyecekti. ama tek çapulcu galatasaray taraftarı olduğu için beşiktaşlıların bu transferi engellediği konuşulmaz!
neyse efendim bunun üzerine dediğim gibi sosa ve demba gibi iki yeni isimle ve sezona iddialı giren beşiktaş ilerleyen haftalarda bilic'in skoru tutacak hamlelerde bulunamaması, derbilerdeki kötü performans gibi nedenlerle sezon sonu hocasıyla yollarını ayırdı. ben burada bir sabır göremiyorum. hedef yükselten ve bütçe artıracak (gomez, q7, marcelo, rhodolfo) olan beşiktaş yönetimi bilic'e bir sene daha vermedi. bilic'i bu riske girmeye değer görmedi. 4-2-3-1'i iki senedir oynayıp iyi kötü oturtmuş takıma bu dizilişin pirlerinden ve o dönem boşta olan şenol güneş getirildi.
şimdi ilk paragrafa dönüyorum. karar alıcılar kendi içinde makul bir seçenekle ve o dönem önlerine gelen fırsatla şenol güneş'i takımın başına getiriyorlar. böylece devamlılık sağlanıyor. ek olarak 'büyük' maç tecrübeli 'winner' iki oyuncu (gomez, q7) daha mevcut kadroya eklenerek hedef iyice büyütülüyor. şenol güneş ile devam etmeleri de olası çünkü dediğin gibi 4-2-3-1'i en iyi oynatanlardan biri. bunun daha ötesi jorge jesus falan ama gerek yok çünkü takım iyi gidiyor. keza jorge jesus ismi arada beşiktaş için geçiyor dolayısıyla burada bir mantıktan söz edebiliyoruz. kısaca toparlamak gerekirse beşiktaş karar alıcıları kadroya göre hoca seçiyor. yani ortada desteklenecek makul bir akıl var.
gelelim asıl konu galatasaray'a. bir kere teknik direktör değişimlerinde bir mantık yok. çünkü yönetim istikrarı yok. bir yönetim ahmet'i getirirken öbürü ahmet'i kovup mehmet'i istemeyenin alnını karışlarım diyebiliyor. gerçi yönetim aynı olsa da istikrar olmaz. fatih terim'i kovup mancini'yi getirmek futbol aklı noksanlığına en büyük örnektir. keza 4-2-3-1'ci riekerink'in peşinden kadroya hiç bakmadan gözü kapalı italyan ekolünden sayabileceğimiz tudor'u getirmek çok daha enterasan bir iş. hadi dersin ki bu kadro yazın zaten değişecek tudor'a 3-5-2 kadrosu kuracağım, o da yok. yine 4-2-3-1 yahut 4-3-3 kadrosu kuruldu ve tüm yaz 4-2-3-1 üzerinden çalışıldı. ya kısacası 4'lü savunma oynayacak şekilde kadro dizayn edildi ve hoca da bunu ilk haftalar uyguladı. peki şu kadroyla 3'lü savunma ısrarı ne kadar mantıklı? taraftar buna ses çıkarınca neden çapulcu oluyor? hadi ses çıkarmayalım, kabul. peki ne olacak yazın kapı gibi kontratı olan oyuncuları gönderip yerlerine 3-5-2'ye uygun adam mı bakacağız? hepsini geç, bir kere ikinci forvetin bu işe uygun değil. yazın eren'i yollayıp fuleli bir forvet aldırmadın demek ki aklında 3-5-2 yoktu. ben bunu anlıyorum. ama adam ne olduysa kasım ayında eren derdiyok-gomis ikilisinden çift santrfor hattı oluşturma hayaline kapıldı. adama gülerler. fark ettiysen deminden beridir yapısal sorunlardan bahsediyorum ve sahadaki oyuna ve skorlara değinmedim. yani ortada kalıp gibi yapısal sorunlar varken sen taraftardan sabır isteyemezsin. bir kişi uğruna tüm kadroyu yakamazsın ki bu kadro da senin dediğin gibi yeni kurulan bir takım. öyle sezon devam ederken ya ben böyle hesap etmemiştim, yazın yine transfer yapalım diyemezsin. prandelli örneğini vermek istiyorum. o kadro da tam bir 4-2-3-1 kadrosuydu ve mancini'nin son dönemleri iyi kötü bu dizilişe alışmıştık. prandelli ise tıpkı tudor gibi bütün yaz 4-2-3-1 deneyip şampiyonlar ligi gibi ciddi bir turnuvada ilk maçta 3-5-2 ile çıkarak bizi rezaletin kıyısından geçirmişti. teknik direktör kararıdır, saygı duyacaksınız deyip geçilecek bir konu değil bu. ne melo stoperlerin arasında oynayabilecek bir futbolcuydu ne de sneijder pirlo tadında top dağıtacak bir isimdi. işte o dönem değişen yönetim bana göre çok da olmasa da hatta tesadüfen 4-2-3-1'ci hamza hamzaoğlu'nu göreve getirdi. sabretmediğimiz prandelli'nin sağ bekte oynattığı yasin'i sneijder'in yanına, melo ile sneijder'i de kendi yerine çekip ortaya optimum bir kadro dizilimi çıkarıp işimizi gördü. dolayısıyla taraftar da destek çıktı. çünkü oluru buydu. daha ötesi olmazdı. belki şampiyon olamayabilirdik ama o anki kadronun kalitesinden olamazdık hocadan değil.
biraz akıl yürütme yapalım. şenol güneş atiba'yı pepe ile tosic'in arasına soksa, talisca'yı onların önüne top dağıtan biri gibi koysa ve adam topla daha uzun mesafe kat etmeye çalışıp sürekli kaybetse. oğuzhan'ı kanatta oynatsa vs. neler olurdu? tepetaklak olup birden bütün hava gider, negatif enerji yüzünden topçusundan taraftarına gergin bir ortam oluşurdu. taraftar da arkasında durmazdı çünkü akıl var izan var bu kadro bu dizilişe uygun değildi diye düşünürdü.
şimdi tüm bu veriler ışığında baktığımızda galatasaray taraftarı tudor'un gönderilip fatih terim'in göreve gelmesini istemekte haksız mı? terim'in belhanda gibi sorunlu diyebileceğimiz bir oyuncudan verim alacağını tahmin etmek hayal satmak mı olur? şu ana kadar hayal kırıklığı olan ndiaye'den bir engin baytar performansı alması çok mu zor ihtimal? hatta bir türlü kendini futbola veremeyen ama çok ciddi potansiyeli olan sinan gümüş'ü parlatacağı hepten ihtimal dışı mı?
taraftar geleceği olmayan, florya'yı yönetmek isteyen birilerinin şahsi çıkarları uğruna oluşturduğu dengesiz yapılara sabretmek zorunda değil. böyle bir zorunluluğu yok. bunun için de kimsenin taraftara hakaret etme özgürlüğü yok. mantıklı hamleler yapıldığı takdirde bile derbi kaybettik, şampiyon olamadık, neden her maçı kazanamadık diyenler olursa o zaman konuşuruz. 40 milyon euro harcanarak belli bir futbol aklı çerçevesinde kurulmuş bir kadronun başarısız olma gibi bir şansı olmamalı. galatasaray'ın ne zamanı ne de ekonomisi buna yeter. değişen ülke ve futbol konjonktüründe dış kapının mandalı olmak istemiyorsak bloggerların önder özen hocalarına saygı duruşu uğruna önderdikleri feda, sabır, başarısızlığa alışma gibi tehlikeli işlerden uzak durmamız gerekiyor. daha fazla uzaktan istemiyorum. ülke futbolu bir kere buna müsait değil. işte beşiktaş yaptı ya derken fikonun arka planda neler yaptığı yavaştan ortaya çıkıyor. sen arkanda medya desteği ve ankara'da lobin yokken yeniden yapılanmaya gidiyorum dersen başakşehir'i güzelce senin yerine korlar sen de öyle bir kenarda vasatlığının içinde kaybolur gidersin.
son yazısını yeni okuyabildim. bu kıymetli arkadaşımız da son günlerde moda olan sabır meselesine girip daha önceden kin biriktirdiği taraftara yüklenmiş.
peki ya yanlış kişiye sabrediliyor ise? yahut karar alıcılar yanlış kişiyi seçiyor ise?
fazlaca övülen beşiktaş samet aybaba'ya neden sadece 1 sezon sabretti? yahut bloggerların tanrısı önder özen neden ilk sezonu biter bitmez istifa etti, yahut gönderildi? bilic onlar için doğru bir karardı ve 2 sene sabredildiyse tudor'un bizim için doğru adam olduğunu nereden anlayacağız? elimizde hangi veri var.
bilic ilk sezonunda gerçekten komik diyeceğimiz bir kadroyla iyi bir iş çıkarmıştı. iddiası olmayan bir takımı neredeyse ikinci (değerli ikincilik sezonu) yapıp şl'ye direkt götürecekti. beşiktaş yönetiminin elinde bir veri oluştu ve buna dayanarak üzerine de sosa ve demba ba'yı ekleyerek bilic'e bir sene daha sabrettiler. buradaki kritik nokta şu: adamlar hedef yükseltti ve bu uğurda kendilerine karşı çıkan önder özen ile ters düştüler. demba ba transferi, yalçın ayhan'la sözlü anlaşılmasına rağmen taraftar baskısıyla transferin iptali gibi. hatta yalçın ayhan'a ayrı bir parantez açmak lazım. o transfer olsaydı beşiktaş sezon içerisinde sıkça yaşayacağı stoper sıkıntısını çekmeyecekti. ama tek çapulcu galatasaray taraftarı olduğu için beşiktaşlıların bu transferi engellediği konuşulmaz!
neyse efendim bunun üzerine dediğim gibi sosa ve demba gibi iki yeni isimle ve sezona iddialı giren beşiktaş ilerleyen haftalarda bilic'in skoru tutacak hamlelerde bulunamaması, derbilerdeki kötü performans gibi nedenlerle sezon sonu hocasıyla yollarını ayırdı. ben burada bir sabır göremiyorum. hedef yükselten ve bütçe artıracak (gomez, q7, marcelo, rhodolfo) olan beşiktaş yönetimi bilic'e bir sene daha vermedi. bilic'i bu riske girmeye değer görmedi. 4-2-3-1'i iki senedir oynayıp iyi kötü oturtmuş takıma bu dizilişin pirlerinden ve o dönem boşta olan şenol güneş getirildi.
şimdi ilk paragrafa dönüyorum. karar alıcılar kendi içinde makul bir seçenekle ve o dönem önlerine gelen fırsatla şenol güneş'i takımın başına getiriyorlar. böylece devamlılık sağlanıyor. ek olarak 'büyük' maç tecrübeli 'winner' iki oyuncu (gomez, q7) daha mevcut kadroya eklenerek hedef iyice büyütülüyor. şenol güneş ile devam etmeleri de olası çünkü dediğin gibi 4-2-3-1'i en iyi oynatanlardan biri. bunun daha ötesi jorge jesus falan ama gerek yok çünkü takım iyi gidiyor. keza jorge jesus ismi arada beşiktaş için geçiyor dolayısıyla burada bir mantıktan söz edebiliyoruz. kısaca toparlamak gerekirse beşiktaş karar alıcıları kadroya göre hoca seçiyor. yani ortada desteklenecek makul bir akıl var.
gelelim asıl konu galatasaray'a. bir kere teknik direktör değişimlerinde bir mantık yok. çünkü yönetim istikrarı yok. bir yönetim ahmet'i getirirken öbürü ahmet'i kovup mehmet'i istemeyenin alnını karışlarım diyebiliyor. gerçi yönetim aynı olsa da istikrar olmaz. fatih terim'i kovup mancini'yi getirmek futbol aklı noksanlığına en büyük örnektir. keza 4-2-3-1'ci riekerink'in peşinden kadroya hiç bakmadan gözü kapalı italyan ekolünden sayabileceğimiz tudor'u getirmek çok daha enterasan bir iş. hadi dersin ki bu kadro yazın zaten değişecek tudor'a 3-5-2 kadrosu kuracağım, o da yok. yine 4-2-3-1 yahut 4-3-3 kadrosu kuruldu ve tüm yaz 4-2-3-1 üzerinden çalışıldı. ya kısacası 4'lü savunma oynayacak şekilde kadro dizayn edildi ve hoca da bunu ilk haftalar uyguladı. peki şu kadroyla 3'lü savunma ısrarı ne kadar mantıklı? taraftar buna ses çıkarınca neden çapulcu oluyor? hadi ses çıkarmayalım, kabul. peki ne olacak yazın kapı gibi kontratı olan oyuncuları gönderip yerlerine 3-5-2'ye uygun adam mı bakacağız? hepsini geç, bir kere ikinci forvetin bu işe uygun değil. yazın eren'i yollayıp fuleli bir forvet aldırmadın demek ki aklında 3-5-2 yoktu. ben bunu anlıyorum. ama adam ne olduysa kasım ayında eren derdiyok-gomis ikilisinden çift santrfor hattı oluşturma hayaline kapıldı. adama gülerler. fark ettiysen deminden beridir yapısal sorunlardan bahsediyorum ve sahadaki oyuna ve skorlara değinmedim. yani ortada kalıp gibi yapısal sorunlar varken sen taraftardan sabır isteyemezsin. bir kişi uğruna tüm kadroyu yakamazsın ki bu kadro da senin dediğin gibi yeni kurulan bir takım. öyle sezon devam ederken ya ben böyle hesap etmemiştim, yazın yine transfer yapalım diyemezsin. prandelli örneğini vermek istiyorum. o kadro da tam bir 4-2-3-1 kadrosuydu ve mancini'nin son dönemleri iyi kötü bu dizilişe alışmıştık. prandelli ise tıpkı tudor gibi bütün yaz 4-2-3-1 deneyip şampiyonlar ligi gibi ciddi bir turnuvada ilk maçta 3-5-2 ile çıkarak bizi rezaletin kıyısından geçirmişti. teknik direktör kararıdır, saygı duyacaksınız deyip geçilecek bir konu değil bu. ne melo stoperlerin arasında oynayabilecek bir futbolcuydu ne de sneijder pirlo tadında top dağıtacak bir isimdi. işte o dönem değişen yönetim bana göre çok da olmasa da hatta tesadüfen 4-2-3-1'ci hamza hamzaoğlu'nu göreve getirdi. sabretmediğimiz prandelli'nin sağ bekte oynattığı yasin'i sneijder'in yanına, melo ile sneijder'i de kendi yerine çekip ortaya optimum bir kadro dizilimi çıkarıp işimizi gördü. dolayısıyla taraftar da destek çıktı. çünkü oluru buydu. daha ötesi olmazdı. belki şampiyon olamayabilirdik ama o anki kadronun kalitesinden olamazdık hocadan değil.
biraz akıl yürütme yapalım. şenol güneş atiba'yı pepe ile tosic'in arasına soksa, talisca'yı onların önüne top dağıtan biri gibi koysa ve adam topla daha uzun mesafe kat etmeye çalışıp sürekli kaybetse. oğuzhan'ı kanatta oynatsa vs. neler olurdu? tepetaklak olup birden bütün hava gider, negatif enerji yüzünden topçusundan taraftarına gergin bir ortam oluşurdu. taraftar da arkasında durmazdı çünkü akıl var izan var bu kadro bu dizilişe uygun değildi diye düşünürdü.
şimdi tüm bu veriler ışığında baktığımızda galatasaray taraftarı tudor'un gönderilip fatih terim'in göreve gelmesini istemekte haksız mı? terim'in belhanda gibi sorunlu diyebileceğimiz bir oyuncudan verim alacağını tahmin etmek hayal satmak mı olur? şu ana kadar hayal kırıklığı olan ndiaye'den bir engin baytar performansı alması çok mu zor ihtimal? hatta bir türlü kendini futbola veremeyen ama çok ciddi potansiyeli olan sinan gümüş'ü parlatacağı hepten ihtimal dışı mı?
taraftar geleceği olmayan, florya'yı yönetmek isteyen birilerinin şahsi çıkarları uğruna oluşturduğu dengesiz yapılara sabretmek zorunda değil. böyle bir zorunluluğu yok. bunun için de kimsenin taraftara hakaret etme özgürlüğü yok. mantıklı hamleler yapıldığı takdirde bile derbi kaybettik, şampiyon olamadık, neden her maçı kazanamadık diyenler olursa o zaman konuşuruz. 40 milyon euro harcanarak belli bir futbol aklı çerçevesinde kurulmuş bir kadronun başarısız olma gibi bir şansı olmamalı. galatasaray'ın ne zamanı ne de ekonomisi buna yeter. değişen ülke ve futbol konjonktüründe dış kapının mandalı olmak istemiyorsak bloggerların önder özen hocalarına saygı duruşu uğruna önderdikleri feda, sabır, başarısızlığa alışma gibi tehlikeli işlerden uzak durmamız gerekiyor. daha fazla uzaktan istemiyorum. ülke futbolu bir kere buna müsait değil. işte beşiktaş yaptı ya derken fikonun arka planda neler yaptığı yavaştan ortaya çıkıyor. sen arkanda medya desteği ve ankara'da lobin yokken yeniden yapılanmaya gidiyorum dersen başakşehir'i güzelce senin yerine korlar sen de öyle bir kenarda vasatlığının içinde kaybolur gidersin.