1
ön not: burada bahsedilen bir grup veya güruh değil, yazar tasviridir. yani anlatılmak istenen; hafta içi yazana hafta içi yazarı denir demek değil, hafta içi yazma hali betimlemesidir.
genel olarak sözlük paylaşımlarını galatasaray futbol maçları gününde, maç sonunda bilhassa, yazma ruh hali şöyledir. anlık kahvehane tepkileri ile harmanlanmış, tek bir pas hatasında bile bu oyuncudan olmaz kafasıyla yoğrulan, en iyi gününde bile koyduk mu'dan hallice olan yazı yazma durumu...
maalesef bu tepkileri kanıksadık artık. derdini anlatmaya çalışan da arada kimvurduya gidiyor. böyle zamanlarda sağlıklı yazı bulmak için, sözlüğün dibini kazımak gerekiyor. haliyle kendinizi dışarıdan bakan bir gözün yerine koyunca, başkasının adına utanmak geliyor içinizden.
hayır, isteyen istediğini yazsın o ayrı*. ancak, farkında olarak veya olmayarak bir mahalle baskısı oluşturuluyor böyle anlarda. tıpkı bir arbede esnasında derdini anlatmaya çalışanların telef olması gibi, bir sürü mağdur oluşuyor. doğal bir filtreleme oluyor bu durumdan dolayı. kalabalık içine karışmaktansa, mecburen, köşenize çekiliyorsunuz. bu da ciddi bir mahalle baskısı demek oluyor.
derbi maç günü gelip de ben sol framede dünya kupası entrysi değil, derbi entrysi okumak istiyorum demek de bir başka baskı unsuru mesela. burada sosyolojik bir tespit peşinde değilim inanın. yok ergen, yaşı ufaklar yapıyordur canım muhakkak filan gibi algılarım da yok. ama bu bir durumdur. tespite muhtaçtır üstelik. çözümsüzlüğü de sözlüğü yaşanmaz kılıyor maalesef.
işte hafta içi yazarlığı, yukarıda anlattığım halin tam tersidir. dolayısıyla oluşturduğu atmosfer de tam zıt olur. sükunet içerisinde girilen yazılar ile güzel bir tartışma ortamı sunar. boğaz köprüsünden geçerken bir anlığına istanbul keşmekeşliğini unutmak gibidir, kendinizi hafta içine atabilmek.
veyahut akşam sahilinin pisliğinin gece dalgasıyla temizlendiği sabah, çarşaf gibi bir denize uyanmaktır. o çılgın atan deli fişek yazarlar bile durulur, hayat normale; sözlük de kaliteye yüzünü döner. bir sonraki kirliliğe hazırlar kendini...
genel olarak sözlük paylaşımlarını galatasaray futbol maçları gününde, maç sonunda bilhassa, yazma ruh hali şöyledir. anlık kahvehane tepkileri ile harmanlanmış, tek bir pas hatasında bile bu oyuncudan olmaz kafasıyla yoğrulan, en iyi gününde bile koyduk mu'dan hallice olan yazı yazma durumu...
maalesef bu tepkileri kanıksadık artık. derdini anlatmaya çalışan da arada kimvurduya gidiyor. böyle zamanlarda sağlıklı yazı bulmak için, sözlüğün dibini kazımak gerekiyor. haliyle kendinizi dışarıdan bakan bir gözün yerine koyunca, başkasının adına utanmak geliyor içinizden.
hayır, isteyen istediğini yazsın o ayrı*. ancak, farkında olarak veya olmayarak bir mahalle baskısı oluşturuluyor böyle anlarda. tıpkı bir arbede esnasında derdini anlatmaya çalışanların telef olması gibi, bir sürü mağdur oluşuyor. doğal bir filtreleme oluyor bu durumdan dolayı. kalabalık içine karışmaktansa, mecburen, köşenize çekiliyorsunuz. bu da ciddi bir mahalle baskısı demek oluyor.
derbi maç günü gelip de ben sol framede dünya kupası entrysi değil, derbi entrysi okumak istiyorum demek de bir başka baskı unsuru mesela. burada sosyolojik bir tespit peşinde değilim inanın. yok ergen, yaşı ufaklar yapıyordur canım muhakkak filan gibi algılarım da yok. ama bu bir durumdur. tespite muhtaçtır üstelik. çözümsüzlüğü de sözlüğü yaşanmaz kılıyor maalesef.
işte hafta içi yazarlığı, yukarıda anlattığım halin tam tersidir. dolayısıyla oluşturduğu atmosfer de tam zıt olur. sükunet içerisinde girilen yazılar ile güzel bir tartışma ortamı sunar. boğaz köprüsünden geçerken bir anlığına istanbul keşmekeşliğini unutmak gibidir, kendinizi hafta içine atabilmek.
veyahut akşam sahilinin pisliğinin gece dalgasıyla temizlendiği sabah, çarşaf gibi bir denize uyanmaktır. o çılgın atan deli fişek yazarlar bile durulur, hayat normale; sözlük de kaliteye yüzünü döner. bir sonraki kirliliğe hazırlar kendini...