474
17. şampiyonluğu kazandığımız ya da kazanmak üzere olduğumuz günlerden birinde, izmir'in evka 4 mahallesindeki 1+1 80 m2 bir öğrenci evinde dünyaya gelmiş olan karakter. önümüzdeki mayıs ayında 10. yaşını doldurmuş olacak.
mükemmel bir hava vardı o günlerde, zaten izmir'in nisan-mayıs ayları pek bir güzel pek bir huzur ve enerji dolu olur. üniversitedeki 2. yılımdı ve yaklaşık 4-5 aydır okula uğramayıp dışarı da çok doğru dürüst çıkmadan evde günlerimi geçiriyordum. daha da geriye gidersek kendimi bildim bileli bir hayalim yoktu, üniversite dönemi de işte bir karambole gelmiş oldu.
daniel'in doğuşu da işte böyle buhranlı bir dönemin buhranlı bir gecesinde oldu. eşim dostum yok, konuşabildiğim biri yok bari yazayım mantığıyla yaşanmış bir kaçıştı. ekşi sözlük ve uludağ sözlük'ü zaten takip ediyordum. facebook daha yeni yeni popülerleşmeye başlıyordu, forumlar falan hala aktif ve hatırı sayılır internet platformlarıydı. buna ek olarak blog olayının da yavaştan patladığı bir dönemdi.
bir yerlerden başlamak gerek diye dolaşırken şimdilerde müteveffa olmuş bir sözlüğe kayıt olarak doğmuştu aslında daniel tozser karakteri. kıbrıs'tan yönetilen bir sözlüktü. çok da tenhaydı. kayıt olup başladık orda klavye takırdatmaya. tabi günlük entry sayısının 40-50 olduğu sözlüğe 140 entry ile başlayınca herkes mesaj atmaya başladı. o sözlüğe benzer motivasyonla sonradan haberdar olup dahil olmuş birileri vardı o zaman. yıllar yılı en yakın dostum bildiğim, sonrasında ayrı düştüğümüz, o benim için bir yara iken benim onun için muhtemelen orospu çocuğunun teki olarak andığı biri olduğum. onunla olan dostluğumuz, hayata bakışımız, benzer hayat akışımız ve ruh halimiz açıkçası daniel'in bu derece güçlü, can vereni de değişime uğratan bir karakter olmasını sağladı.
tarzından, üslubundan etkilendiği örnek aldığı kim var dersen kesinlikle ilk sıraya ich ve belgarath'ı yazarım. onların entrylerindeki bilgi bombardımanı, akla hayale gelmez detay yığını ve üslupları kesinlikle daniel'e en fazla yol gösteren "ekol" oldu desem yalan olmaz. o dönemin aktif blogları olan pesindeyiz ve pankart fanzine'i de eklemek lazım. ergenlikte hep özenip de yaşayamadığımız hayatı yaşayan adamların yol hikayelerini ayıla bayıla okudum, galatasaraylılık konusunda yer yer feyz aldım. ve tabi blog işinin türkiye'de bu kadar popüler olmasını sağlayan aceto balsamico'yu anmamak olmaz.
o sözlük uzun vadeli olmadı. zaten orası da biraz acemilik dönemine denk geldi desem yalan olmaz. galatasaray sözlük ismini nereden nasıl duydum, yoksa tesadüfen mi denk geldim net değil. daha 20 günlük falandı zaten. iki sözlüğe giriş tarihlerim arasında 6 ay falan var. hikayenin kalan kısmını zaten hemen herkes biliyor: hatalar, yeminler, bitişler, başlangıçlar, yalanlar, suskunluklar, kıskançlıklar, terk edişler, pişmanlıklar, yalvarışlar.... *
bugün daniel 9.5 yaşında, daniel rumuzunun arkasına saklanansa 28.5.. neler kattığını, ne kadar değiştiğini, ne kadar öğrendiğini, neler kazandığını falan yazmaya kelimeler yetmez... 10 sene önce okulu bitirme şansı her gün biraz daha azalan bir hasta idi. bugün başka bir branşta diplomasını almış, askerliğini yapmış, kariyerinin başlarında olmasına rağmen hayli büyük bir projede çalışan bir mühendis(!)
tabelaya bakanın anasını sikeyim hesabı, etiketleri bir kenara bırakırsak yaşattığı değişimi daha doğrusu evrimi anlatmayaysa hakikaten yetmez...
hele ki gerçek ettiği hayalleri... :)
mükemmel bir hava vardı o günlerde, zaten izmir'in nisan-mayıs ayları pek bir güzel pek bir huzur ve enerji dolu olur. üniversitedeki 2. yılımdı ve yaklaşık 4-5 aydır okula uğramayıp dışarı da çok doğru dürüst çıkmadan evde günlerimi geçiriyordum. daha da geriye gidersek kendimi bildim bileli bir hayalim yoktu, üniversite dönemi de işte bir karambole gelmiş oldu.
daniel'in doğuşu da işte böyle buhranlı bir dönemin buhranlı bir gecesinde oldu. eşim dostum yok, konuşabildiğim biri yok bari yazayım mantığıyla yaşanmış bir kaçıştı. ekşi sözlük ve uludağ sözlük'ü zaten takip ediyordum. facebook daha yeni yeni popülerleşmeye başlıyordu, forumlar falan hala aktif ve hatırı sayılır internet platformlarıydı. buna ek olarak blog olayının da yavaştan patladığı bir dönemdi.
bir yerlerden başlamak gerek diye dolaşırken şimdilerde müteveffa olmuş bir sözlüğe kayıt olarak doğmuştu aslında daniel tozser karakteri. kıbrıs'tan yönetilen bir sözlüktü. çok da tenhaydı. kayıt olup başladık orda klavye takırdatmaya. tabi günlük entry sayısının 40-50 olduğu sözlüğe 140 entry ile başlayınca herkes mesaj atmaya başladı. o sözlüğe benzer motivasyonla sonradan haberdar olup dahil olmuş birileri vardı o zaman. yıllar yılı en yakın dostum bildiğim, sonrasında ayrı düştüğümüz, o benim için bir yara iken benim onun için muhtemelen orospu çocuğunun teki olarak andığı biri olduğum. onunla olan dostluğumuz, hayata bakışımız, benzer hayat akışımız ve ruh halimiz açıkçası daniel'in bu derece güçlü, can vereni de değişime uğratan bir karakter olmasını sağladı.
tarzından, üslubundan etkilendiği örnek aldığı kim var dersen kesinlikle ilk sıraya ich ve belgarath'ı yazarım. onların entrylerindeki bilgi bombardımanı, akla hayale gelmez detay yığını ve üslupları kesinlikle daniel'e en fazla yol gösteren "ekol" oldu desem yalan olmaz. o dönemin aktif blogları olan pesindeyiz ve pankart fanzine'i de eklemek lazım. ergenlikte hep özenip de yaşayamadığımız hayatı yaşayan adamların yol hikayelerini ayıla bayıla okudum, galatasaraylılık konusunda yer yer feyz aldım. ve tabi blog işinin türkiye'de bu kadar popüler olmasını sağlayan aceto balsamico'yu anmamak olmaz.
o sözlük uzun vadeli olmadı. zaten orası da biraz acemilik dönemine denk geldi desem yalan olmaz. galatasaray sözlük ismini nereden nasıl duydum, yoksa tesadüfen mi denk geldim net değil. daha 20 günlük falandı zaten. iki sözlüğe giriş tarihlerim arasında 6 ay falan var. hikayenin kalan kısmını zaten hemen herkes biliyor: hatalar, yeminler, bitişler, başlangıçlar, yalanlar, suskunluklar, kıskançlıklar, terk edişler, pişmanlıklar, yalvarışlar.... *
bugün daniel 9.5 yaşında, daniel rumuzunun arkasına saklanansa 28.5.. neler kattığını, ne kadar değiştiğini, ne kadar öğrendiğini, neler kazandığını falan yazmaya kelimeler yetmez... 10 sene önce okulu bitirme şansı her gün biraz daha azalan bir hasta idi. bugün başka bir branşta diplomasını almış, askerliğini yapmış, kariyerinin başlarında olmasına rağmen hayli büyük bir projede çalışan bir mühendis(!)
tabelaya bakanın anasını sikeyim hesabı, etiketleri bir kenara bırakırsak yaşattığı değişimi daha doğrusu evrimi anlatmayaysa hakikaten yetmez...
hele ki gerçek ettiği hayalleri... :)