6
maç bitiren goldür.
halı sahalar adeta meclis gibidir. tarafların asla anlaşamadığı konular vardır. bunların başında da forma meselesi gelir. acaba formayı kim giyecek...
çok da heveslisi olmadığım, arkadaşı kıramadığım bir halı sahaya gidiyorum. dikmen'den kalktım, yıldız'a gideceğim. elde araba yok bir şey yok. neyse gittik. benim olayım da hiç basayım, koşayım, edeyim değil. 1 saat öyle takılırım, olay biter, arkadaşı da kırmamış olurum diyorum. maç sonrası da kızılay'a geçip iki bira içer eve dönerim dedim. neyse böyle düşüncelerdi v.s. derken maç başladı. formayı kim giyecek? tabii ki kimse anlaşamadı. karşı takımdan biri diyor ki lan ben 130 kiloyum sizin takımda şişman yok ben nasıl giyeyim? bizim takımdan biri diyor ki yemeseydin kardeşim sen de? tartışma başladı tabi. neyse birisi dedi ki, ilk gol forma golü olsun. ulan her halı saha aynı muhabbet. sonra o gol sayılıyor muydu sayılmıyor muydu kavgası var bir de. iyi dedik öyle olsun.
can sıkıntısı herhalde, öyle bir çıkayım dedim ileri. ulan maç başladı, bir ara top derken kaleciyle karşı karşıyayım. yani hakan şükür'ün 2002 dünya kupası güney kore'ye attığı ilk gol gibi oldu. maç başladı top önümde. afedersiniz bok gibi de bir vuruş yaptım top tıngır mıngır direk dibine gitti gol oldu ama. tabi vöehh, helaal, öeağğğ nidaları eşliğinde seviniyoruz. birden bir şey oldu, karşımdakinin yüzü yok. yani adam orada bir silüet var ama yüz yok. kendimi bane karşısında karanlığa düşmüş batman gibi hissediyorum amk. sesler var, sanki herkes görüyor da benim göze perde indi.
golü attım, tam sevinirken elektrik gitti lan akşam vakti. 5 dakika bekle yok, 10 dakika bekle yok, 20 dakika bekle yok, dedik gidelim. gittik de. bildiğin attığım golle şehrin elektriğini kestim herhalde. o gol sadece rakip kaleciye değil, adeta bir kedi gibi trafolara da girmişti... bu da böyle bir anımdır.
halı sahalar adeta meclis gibidir. tarafların asla anlaşamadığı konular vardır. bunların başında da forma meselesi gelir. acaba formayı kim giyecek...
çok da heveslisi olmadığım, arkadaşı kıramadığım bir halı sahaya gidiyorum. dikmen'den kalktım, yıldız'a gideceğim. elde araba yok bir şey yok. neyse gittik. benim olayım da hiç basayım, koşayım, edeyim değil. 1 saat öyle takılırım, olay biter, arkadaşı da kırmamış olurum diyorum. maç sonrası da kızılay'a geçip iki bira içer eve dönerim dedim. neyse böyle düşüncelerdi v.s. derken maç başladı. formayı kim giyecek? tabii ki kimse anlaşamadı. karşı takımdan biri diyor ki lan ben 130 kiloyum sizin takımda şişman yok ben nasıl giyeyim? bizim takımdan biri diyor ki yemeseydin kardeşim sen de? tartışma başladı tabi. neyse birisi dedi ki, ilk gol forma golü olsun. ulan her halı saha aynı muhabbet. sonra o gol sayılıyor muydu sayılmıyor muydu kavgası var bir de. iyi dedik öyle olsun.
can sıkıntısı herhalde, öyle bir çıkayım dedim ileri. ulan maç başladı, bir ara top derken kaleciyle karşı karşıyayım. yani hakan şükür'ün 2002 dünya kupası güney kore'ye attığı ilk gol gibi oldu. maç başladı top önümde. afedersiniz bok gibi de bir vuruş yaptım top tıngır mıngır direk dibine gitti gol oldu ama. tabi vöehh, helaal, öeağğğ nidaları eşliğinde seviniyoruz. birden bir şey oldu, karşımdakinin yüzü yok. yani adam orada bir silüet var ama yüz yok. kendimi bane karşısında karanlığa düşmüş batman gibi hissediyorum amk. sesler var, sanki herkes görüyor da benim göze perde indi.
golü attım, tam sevinirken elektrik gitti lan akşam vakti. 5 dakika bekle yok, 10 dakika bekle yok, 20 dakika bekle yok, dedik gidelim. gittik de. bildiğin attığım golle şehrin elektriğini kestim herhalde. o gol sadece rakip kaleciye değil, adeta bir kedi gibi trafolara da girmişti... bu da böyle bir anımdır.