5261
hagi nasıl anlatılabilir? ben küçükken maradona' nın tek başına herkesi geçip her maç gol attığını falan düşünürdüm, keza pele' nin de öyle. şimdi messi sayesinde az çok maradona' nın pele' nin ne olup olmadığı konusunda fikir sahibiyim.
hagi' yi de böyle sananlar vardır belki. tek başına herkesi yeniyordu falan gibi keza ileride alex' in istatistiklerine bakanlar alex için de bunu düşünecekler belki de. gerçi şimdi çok fazla video var, bu oyuncuları yıllar sonra bile açıp izleyebilecekler ve bana kıyasla daha fazla fikirleri olacak kendilerinden önceki dönemin yıldızları hakkında.
hagi öyle messi gibi 5 6 oyuncuyu ipe dizmezdi. dizdiği olmuştur o ayrı, ama bunu messi ya da maradona kadar sık yapmazdı. hagi' nin uzaktan, çok uzaktan bir sürü golü vardır yine de bir sezonda böyle uzaktan attığı gol sayısı 10' u geçmezdi sanıyorum ki. yani kariyerinde öyle uzaktan attığı spektaküler gol sayısı 40 50 falandır diye düşünüyorum. ama inanın o dönemleri izlememe rağmen sanki her maç atıyormuş gibi geliyor. işte hagi buydu aslında, bu histi. onu alex' ten, sneijder' den ayıran buydu. alex her maç her takıma her dakikada gol atabilecek bir oyuncu. şu maçta şu dakikada alex attı dendiğinde kimse şaşırmaz mesela ama alex' in golü atması için o topun bir gol pozisyonu sırasında alex ile buluşturulması gerekirdi. ya da alex enfes bir ara pası atar ve asist yapabilirdi. bunun için de doğru koşuyu atan bir forvet falan gerekirdi. peki hagi? işte fark orada ortaya çıkıyor aslında. hagi' nin bir maçı değiştirebilmesi için kendinden başka kimseye ihtiyacı yoktu. hagi bunu her maç mı yapıyordu? elbette hayır ama yemine derim her maç yapacakmış hissi uyandırabiliyordu. 10 maç yapmasa 11. maçta yine tüm herkes hagi tek başına alabilir diyordu. bazen çok uzaktan atılan bir golle, bazen milan maçındaki gibi 70 metrelik bir nokta pasla, bazen bir çalımla...ortada hiçbir şey yokken hagi yapacağı tek bir hareketle gol pozisyonu yaratabilirdi. bazı maçlar vardır özet görüntülerini izlerken bile pozisyon yoktur. uzaktan atılan cılız bir şut ya da kimsenin dokunamadığı tehlikeli bir orta pozisyon olarak falan gösterilir. hagi tek başına, kimseye ihtiyaç duymadan sadece kendi başına, minimum 2 net gol pozisyonuydu. işte hagi buydu.
işin manevi yönünü başka sözlük yazarları burada ya da spor yazarları kitaplada yazabilir. hagi kendi türünün futbol sahalarındaki son temsilcilerindendi. takımın bir parçası olan değil, takımı kendisinin bir parçası yapan yeşil sahalardaki son oyunculardan biriydi. hagi' nin olduğu bir takımın elbette hücum setleri vardı ama o setlerden birinin adı da mutlaka ki hagi' nin insiyatifi falandır. hagi istediği noktada topu alır, sahada oyuncuların dizilişine göre, o anki duruma göre topla bir şeyler yapar ve sonunda takım bi gol pozisyonu yaratırdı. bu tam olarak nasıl yaptığını hala kendime bile açıklayamam ama yapıyordu.
şutları, pasları, muazzam saha görüşü, top sürme becerisi, zekası... hepsi tamam ama benim için onu asıl ayıran bir tek zidane de gördüğüm algılarıydı. suat kaya zidane için şöyle der; ''onun ayağından hiç top alamadım. çok istedim, uğraştım ama olmadı. adamın kafada 6 tane anten var tehlike nereden gelirse gelsin fark ediyor ve hemen kendini toptan uzaklaştırıyor'' hagi' de de çok fazla anten vardı işte. g best için de şöyle denmiştir; ''insanlar pele o kadar yetenekliydi ki topa hiç girmezdi derler. best ondan daha yetenekliydi ama o, topa girerdi. ona yenmek imkansızdı'' hagi de topa girerdi.
şöyle bitireyim; hagi 1965 şubat doğumluydu. yani galatasaray uefa kupası' nı kazandığında hagi 34.5 yaşındaydı. hagi o maçta 30 yaşında olsaydı, galatasaray kupası 90 dakikanın sonunda alırdı.
hagi' yi de böyle sananlar vardır belki. tek başına herkesi yeniyordu falan gibi keza ileride alex' in istatistiklerine bakanlar alex için de bunu düşünecekler belki de. gerçi şimdi çok fazla video var, bu oyuncuları yıllar sonra bile açıp izleyebilecekler ve bana kıyasla daha fazla fikirleri olacak kendilerinden önceki dönemin yıldızları hakkında.
hagi öyle messi gibi 5 6 oyuncuyu ipe dizmezdi. dizdiği olmuştur o ayrı, ama bunu messi ya da maradona kadar sık yapmazdı. hagi' nin uzaktan, çok uzaktan bir sürü golü vardır yine de bir sezonda böyle uzaktan attığı gol sayısı 10' u geçmezdi sanıyorum ki. yani kariyerinde öyle uzaktan attığı spektaküler gol sayısı 40 50 falandır diye düşünüyorum. ama inanın o dönemleri izlememe rağmen sanki her maç atıyormuş gibi geliyor. işte hagi buydu aslında, bu histi. onu alex' ten, sneijder' den ayıran buydu. alex her maç her takıma her dakikada gol atabilecek bir oyuncu. şu maçta şu dakikada alex attı dendiğinde kimse şaşırmaz mesela ama alex' in golü atması için o topun bir gol pozisyonu sırasında alex ile buluşturulması gerekirdi. ya da alex enfes bir ara pası atar ve asist yapabilirdi. bunun için de doğru koşuyu atan bir forvet falan gerekirdi. peki hagi? işte fark orada ortaya çıkıyor aslında. hagi' nin bir maçı değiştirebilmesi için kendinden başka kimseye ihtiyacı yoktu. hagi bunu her maç mı yapıyordu? elbette hayır ama yemine derim her maç yapacakmış hissi uyandırabiliyordu. 10 maç yapmasa 11. maçta yine tüm herkes hagi tek başına alabilir diyordu. bazen çok uzaktan atılan bir golle, bazen milan maçındaki gibi 70 metrelik bir nokta pasla, bazen bir çalımla...ortada hiçbir şey yokken hagi yapacağı tek bir hareketle gol pozisyonu yaratabilirdi. bazı maçlar vardır özet görüntülerini izlerken bile pozisyon yoktur. uzaktan atılan cılız bir şut ya da kimsenin dokunamadığı tehlikeli bir orta pozisyon olarak falan gösterilir. hagi tek başına, kimseye ihtiyaç duymadan sadece kendi başına, minimum 2 net gol pozisyonuydu. işte hagi buydu.
işin manevi yönünü başka sözlük yazarları burada ya da spor yazarları kitaplada yazabilir. hagi kendi türünün futbol sahalarındaki son temsilcilerindendi. takımın bir parçası olan değil, takımı kendisinin bir parçası yapan yeşil sahalardaki son oyunculardan biriydi. hagi' nin olduğu bir takımın elbette hücum setleri vardı ama o setlerden birinin adı da mutlaka ki hagi' nin insiyatifi falandır. hagi istediği noktada topu alır, sahada oyuncuların dizilişine göre, o anki duruma göre topla bir şeyler yapar ve sonunda takım bi gol pozisyonu yaratırdı. bu tam olarak nasıl yaptığını hala kendime bile açıklayamam ama yapıyordu.
şutları, pasları, muazzam saha görüşü, top sürme becerisi, zekası... hepsi tamam ama benim için onu asıl ayıran bir tek zidane de gördüğüm algılarıydı. suat kaya zidane için şöyle der; ''onun ayağından hiç top alamadım. çok istedim, uğraştım ama olmadı. adamın kafada 6 tane anten var tehlike nereden gelirse gelsin fark ediyor ve hemen kendini toptan uzaklaştırıyor'' hagi' de de çok fazla anten vardı işte. g best için de şöyle denmiştir; ''insanlar pele o kadar yetenekliydi ki topa hiç girmezdi derler. best ondan daha yetenekliydi ama o, topa girerdi. ona yenmek imkansızdı'' hagi de topa girerdi.
şöyle bitireyim; hagi 1965 şubat doğumluydu. yani galatasaray uefa kupası' nı kazandığında hagi 34.5 yaşındaydı. hagi o maçta 30 yaşında olsaydı, galatasaray kupası 90 dakikanın sonunda alırdı.