3721
östersunds ve sneijder konularından sonra bende kendisine karşı güven kalmamıştı, kredisi de benim için sıfıra yakındı. birçok taraftar için de bu böyle. üstelik de bu adamın karabük'te koyduğu oyun karakteri ve saha içi duruşuyla bu takımın başına geçmesini isteyenlerden birisi olarak. en büyük hayalim kendisinin gelişimiyle birlikte galatasaray'ın da özlenilen günlerine kavuşması idi.
yaşattığı sorunlar vs derken bu adama ben demediğimi bırakmadım yakın zamanda hatta, gitmesi gerektiğini savunup, kendisine ve yönetime karşı küfürsüz konuşamayacağım bir günde de kendi tercihimle de bir süre sözlükten ayrı kalma kararı aldım, o günlerde ciddi bir travma atlattık taraftar olarak. sneijder'i istemeyip, saygısızca gönderilmesine sebep olması, ek olarak sneijder'i gönderirken selçuk'u tutması falan hep eksi yazdı.
neyse sonra transferlere baktık, hep iyi isimler ve doğru noktalara, takımın eksiklerini iyi analiz etmiş. cenk ergün ve scout ekibiyle birlikte doğru bir transfer dönemi geçirilmesini sağladı. vasatlığa müsaade etmemesiyle takdirimi kazandı. gerçekten de boş oyuncu yok. belki performansı şimdilik vasat olanlar(belhanda) vardır ama hepsi özenle seçilmiş.
35 yaşındayım gördüğüm en akılcı transfer sezonunu yaşadım. bunun için teşekkür ederim.
kendisine gelirsek, geldiği günden beri bir futbol oynatmaya çalışıyor. yasin'i sağ bekte denedi, kapandık 30 metrede savunma yapmaya, kaptığımız topla çıkmaya çalıştık, 1-0'ı bulunca kapanan, çok koşan vs bir sürü deneme yanılma yaptı ve olmadı takımın iyi bir seriyle şampiyon olma ihtimali varken fenerbahçe'ye de geçilip 4. olmasına sebep oldu. bence başarısızdı ama elindeki oyuncu grubu kendi seçtiği isimler değildi. o malzemeyle uçurmasını beklemek hayalcilikti ama elindeki kadroya göre oynaması gerektiğini görecek tecrübeye sahip değildi. bunu anlayana kadar sezon bitti.
derken bu yazı yaşadık işte yukarıda özeti var. sezona tüm bu kötü havayı dağıtacak şekilde girdik. ısıran, pres yapan, dalga dalga rakip kaleye giden kaptığı her topu dikine oynayan bir takım. yıllardır hasretini çektiğimiz, hayalini kurduğumuz galatasaray'a yakın bir oyun.
sezonu çok önce açan takımının lige diğer takımlardan, en azından kondisyon olarak daha önde gireceği malumunuz ama transferlerin hepsi de temmuz başında yapılmadı. sonuçta yeni bir takımla yeni ve karakterli iyi bir oyuncu grubuyla beklentilerin üzerinde başladık.
fikstürümüz de bence idealdi. yeni bir takım için evinde yeni bir hocayla ilk maçına çıkan orta/alt sıra bir takımla(kayseri) başlamak, sonra henüz takım olamamış eskinin zor sezon başı olması nedeniyle kolay deplasmanı (osmanlı) ve yine içeride lige yeni çıkan ligin gediklisi orta/alt sıra takımı(sivas).
3 maçta da rakiplerine karşı her alanda net bir üstünlük kuran ama 3. maçta(sivas) oyun planı biraz daha çözülen ve gole kadar zorlanan bir takımdık.
sonra milli maç arası vs derken kaosun hakim olduğu iyi transferler yapmış ama sezona kötü başlamış güçlü antalya deplasmanı. sıcak, nemli bir hava, kötü bir zemin ve yorgun futbolcular.
sonuç kaleyi bulan tek şut ve alınan 1 puan.
bu maç bu sezon teknik direktörlük adına en önemli sınavı oldu. tabii ki takıma bizden daha hakimdir ama bazı şeyleri de herkes görüyor.
yorgun ndiaye > güçlü selçuk ---- belhanda çok mu diriydi o dakikalarda?
87. dakikada bozuk zeminde kurtarıcı rolünde yeni sakatlıktan çıkmış feghouli mi? yoksa çift forvetle eren'i alıp artık oyunu rakip ceza sahsına yıkmaya çalışmak mı?
yani fm oynamıyoruz. akan oyunda pozisyon vermiyorduk o kornerde bir an konsantrasyon kaybı olmasa, selçuk frikiklerden birini gol yapsa bunlar konuşulmazdı, selçuk üzerinde bu baskı da oluşmazdı ama vardır bir hayır, herkes bir silkelendi, o g.tlerimiz bir yere indi iyi oldu.
ahımız var hocam bayraktarıyım ama lig başlamadan önce milli takım arası geldiğinde acilen tudor>terim değişikliği gelmesi taraftarıydım. analitik bakınca benim terim'e olan öfkem ve kırgınlığım galatasaray'ın son kurşununu sıktığı yerde geride kalır, önemsizdir. fakat şu gün alınan 10 puandan bağımsız olarak, sahada karakter koyan bir takım görmeye başlamamla düşüncem değişti.
yani ne olursa olsun hocanın devam etmesi ve sinerjinin bozulmaması gerektiği görüşündeyim, en azından şimdilik. bu yeni takım, kendi seçtiği kendi istediği oyunculardan kurulu ve kendi oyununu oynatmaya çalışıyor, taraftarın ne istediğini galatasaray'ın nasıl oynaması gerektiğini falan anladığını umuyorum.
evet gerçekten de taktik bilgisi, oyuncu değişikliği gibi konularda ciddi eksikleri var ama biraz daha izlenmesi ve destek olunması taraftarıyım. 1996-1997 sezonu'nda eğer şimdiki sosyal medya ortamı olsaydı inanın şu an fatih terim gibi bir isim galatasaray tarihinde yalnızca eski bir oyuncu olarak geçiyor olurdu.
inşallah takımımıza iyi futbol oynatır ve iyi sonuçlar aldırır çünkü ben sürekli hoca konuşmaktan bıktım. kendisinin başarılı olmasını ve uzun süreli burada olmasını, tüm o yanlış hareketlerine rağmen hayal ediyorum, diliyorum.
hocaya özel not: biraz cesur ol, burası galatasaray. herkesi yolladın ama selçuk'u yollamadın, tanımadın. gözünü açmazsan daha önce çok hocaya yaptığını sana da yapacak dikkatli ol.
yaşattığı sorunlar vs derken bu adama ben demediğimi bırakmadım yakın zamanda hatta, gitmesi gerektiğini savunup, kendisine ve yönetime karşı küfürsüz konuşamayacağım bir günde de kendi tercihimle de bir süre sözlükten ayrı kalma kararı aldım, o günlerde ciddi bir travma atlattık taraftar olarak. sneijder'i istemeyip, saygısızca gönderilmesine sebep olması, ek olarak sneijder'i gönderirken selçuk'u tutması falan hep eksi yazdı.
neyse sonra transferlere baktık, hep iyi isimler ve doğru noktalara, takımın eksiklerini iyi analiz etmiş. cenk ergün ve scout ekibiyle birlikte doğru bir transfer dönemi geçirilmesini sağladı. vasatlığa müsaade etmemesiyle takdirimi kazandı. gerçekten de boş oyuncu yok. belki performansı şimdilik vasat olanlar(belhanda) vardır ama hepsi özenle seçilmiş.
35 yaşındayım gördüğüm en akılcı transfer sezonunu yaşadım. bunun için teşekkür ederim.
kendisine gelirsek, geldiği günden beri bir futbol oynatmaya çalışıyor. yasin'i sağ bekte denedi, kapandık 30 metrede savunma yapmaya, kaptığımız topla çıkmaya çalıştık, 1-0'ı bulunca kapanan, çok koşan vs bir sürü deneme yanılma yaptı ve olmadı takımın iyi bir seriyle şampiyon olma ihtimali varken fenerbahçe'ye de geçilip 4. olmasına sebep oldu. bence başarısızdı ama elindeki oyuncu grubu kendi seçtiği isimler değildi. o malzemeyle uçurmasını beklemek hayalcilikti ama elindeki kadroya göre oynaması gerektiğini görecek tecrübeye sahip değildi. bunu anlayana kadar sezon bitti.
derken bu yazı yaşadık işte yukarıda özeti var. sezona tüm bu kötü havayı dağıtacak şekilde girdik. ısıran, pres yapan, dalga dalga rakip kaleye giden kaptığı her topu dikine oynayan bir takım. yıllardır hasretini çektiğimiz, hayalini kurduğumuz galatasaray'a yakın bir oyun.
sezonu çok önce açan takımının lige diğer takımlardan, en azından kondisyon olarak daha önde gireceği malumunuz ama transferlerin hepsi de temmuz başında yapılmadı. sonuçta yeni bir takımla yeni ve karakterli iyi bir oyuncu grubuyla beklentilerin üzerinde başladık.
fikstürümüz de bence idealdi. yeni bir takım için evinde yeni bir hocayla ilk maçına çıkan orta/alt sıra bir takımla(kayseri) başlamak, sonra henüz takım olamamış eskinin zor sezon başı olması nedeniyle kolay deplasmanı (osmanlı) ve yine içeride lige yeni çıkan ligin gediklisi orta/alt sıra takımı(sivas).
3 maçta da rakiplerine karşı her alanda net bir üstünlük kuran ama 3. maçta(sivas) oyun planı biraz daha çözülen ve gole kadar zorlanan bir takımdık.
sonra milli maç arası vs derken kaosun hakim olduğu iyi transferler yapmış ama sezona kötü başlamış güçlü antalya deplasmanı. sıcak, nemli bir hava, kötü bir zemin ve yorgun futbolcular.
sonuç kaleyi bulan tek şut ve alınan 1 puan.
bu maç bu sezon teknik direktörlük adına en önemli sınavı oldu. tabii ki takıma bizden daha hakimdir ama bazı şeyleri de herkes görüyor.
yorgun ndiaye > güçlü selçuk ---- belhanda çok mu diriydi o dakikalarda?
87. dakikada bozuk zeminde kurtarıcı rolünde yeni sakatlıktan çıkmış feghouli mi? yoksa çift forvetle eren'i alıp artık oyunu rakip ceza sahsına yıkmaya çalışmak mı?
yani fm oynamıyoruz. akan oyunda pozisyon vermiyorduk o kornerde bir an konsantrasyon kaybı olmasa, selçuk frikiklerden birini gol yapsa bunlar konuşulmazdı, selçuk üzerinde bu baskı da oluşmazdı ama vardır bir hayır, herkes bir silkelendi, o g.tlerimiz bir yere indi iyi oldu.
ahımız var hocam bayraktarıyım ama lig başlamadan önce milli takım arası geldiğinde acilen tudor>terim değişikliği gelmesi taraftarıydım. analitik bakınca benim terim'e olan öfkem ve kırgınlığım galatasaray'ın son kurşununu sıktığı yerde geride kalır, önemsizdir. fakat şu gün alınan 10 puandan bağımsız olarak, sahada karakter koyan bir takım görmeye başlamamla düşüncem değişti.
yani ne olursa olsun hocanın devam etmesi ve sinerjinin bozulmaması gerektiği görüşündeyim, en azından şimdilik. bu yeni takım, kendi seçtiği kendi istediği oyunculardan kurulu ve kendi oyununu oynatmaya çalışıyor, taraftarın ne istediğini galatasaray'ın nasıl oynaması gerektiğini falan anladığını umuyorum.
evet gerçekten de taktik bilgisi, oyuncu değişikliği gibi konularda ciddi eksikleri var ama biraz daha izlenmesi ve destek olunması taraftarıyım. 1996-1997 sezonu'nda eğer şimdiki sosyal medya ortamı olsaydı inanın şu an fatih terim gibi bir isim galatasaray tarihinde yalnızca eski bir oyuncu olarak geçiyor olurdu.
inşallah takımımıza iyi futbol oynatır ve iyi sonuçlar aldırır çünkü ben sürekli hoca konuşmaktan bıktım. kendisinin başarılı olmasını ve uzun süreli burada olmasını, tüm o yanlış hareketlerine rağmen hayal ediyorum, diliyorum.
hocaya özel not: biraz cesur ol, burası galatasaray. herkesi yolladın ama selçuk'u yollamadın, tanımadın. gözünü açmazsan daha önce çok hocaya yaptığını sana da yapacak dikkatli ol.