1597
nolan reyiz'in son filmi dunkirk'ü bugün akasya avm çakma imax salonunda izledim. uzun zamandır beklediğim bir filmdi. "beklediğime değdi mi?" sorusuna cevap veremiyorum. zira nolan malum. alıştığımız filmlerinden çok çok farklı bir filmle çıktı bu sefer. filmin türüne dair söyleyebileceğim bir şey yok maalesef. savaş filmi desen, değil, dram desen, değil, gerilim desen o da değil ama belki en yakın tür bu olur. bir üstte once galatasaray'ın dediği gibi dunkirk operasyonunu önceden araştırarak gitmek faydalı olacaktır.
bundan sonrası bir miktar spoiler içerebilir.
filme gelirsek; film alıştığımız bir akışa sahip değil. yani filmde bir kahraman yok, kötü adam yok, sürpriz bir olay yok, ters köşeler yok. filmde hiç bir karakterin baskınlığı söz konusu değil. bütün karakterler sıradan. bütün karakterler sen ve ben gibi. savaşta sıradan bir kaç askerin gözünden gerçeği görüyoruz biraz aslında. "hayatta kalmak" hem de ne olursa olsun hayatta kalma güdüsü en baskın kısım filmde. nolan'ın belki de üzerine basmak istediği şey buydu. savaşta aslında neler olur, bir asker neler hisseder, neler yaşar bunları göstermek istedi. sıradan karakterler ve (savaş için) sıradan olaylarla anlatmayı seçmiş olabilir diyorum. zira düşman askerlerini hiç görmüyoruz. gösterişli çatışmalar, savaş sahneleri, son anda kurtulmalar, beşinci günün şafağında çıkıp gelen gandalf gibi olayı kurtaranlar da yok. dümdüz ilerliyor ve operasyon gerçekte nasıl yaşandıysa öyle bitiyor.
bundan sonrası az da olsa spoiler içermez.
filmin diğer kısımlarına gelecek olursak; bu konuda uzman değilim ancak görüntü ve ses konusunda mükemmel diyebilirim. izlediğim salona çakma imax dedim ancak filmden mi kaynaklı yoksa sistemden mi (muhtemelen ikisi birlikte) tam emin olmamakla birlikte ses konusunda fazlasıyla tatmin ediciydi. görüntüler de muhteşem. nolan interstellar'da da birlikte çalıştığı hoyte van hoytema ile çalışmış görüntü yönetmeni olarak ve muazzam bir iş çıkarmışlar. bu yüzden -çakma da olsa- imkanınız varsa mutlaka imax salonlarında izleyin.
en son olarak filmle ilgili şahsi fikrim; eğer nolan yerine başka bir yönetmenin filmi olsaydı, şu anda ortalık yıkılıyor olurdu. "muhteşem bir başyapıt" denirdi hakkında. ancak nolan hem önceki filmlerinin sonrasında hem de genel sinema anlatımı açısından oldukça farklı bir iş çıkarmış. nasıl değerlendireceğimizi bilemiyoruz. film hakkında belki bir orta nokta olmaması; yani sevenin çok sevip, sevmeyenin neredeyse tiksinmesi durumu ortaya çıkmış gibi. belki biraz sindirmek lazım.
bundan sonrası bir miktar spoiler içerebilir.
filme gelirsek; film alıştığımız bir akışa sahip değil. yani filmde bir kahraman yok, kötü adam yok, sürpriz bir olay yok, ters köşeler yok. filmde hiç bir karakterin baskınlığı söz konusu değil. bütün karakterler sıradan. bütün karakterler sen ve ben gibi. savaşta sıradan bir kaç askerin gözünden gerçeği görüyoruz biraz aslında. "hayatta kalmak" hem de ne olursa olsun hayatta kalma güdüsü en baskın kısım filmde. nolan'ın belki de üzerine basmak istediği şey buydu. savaşta aslında neler olur, bir asker neler hisseder, neler yaşar bunları göstermek istedi. sıradan karakterler ve (savaş için) sıradan olaylarla anlatmayı seçmiş olabilir diyorum. zira düşman askerlerini hiç görmüyoruz. gösterişli çatışmalar, savaş sahneleri, son anda kurtulmalar, beşinci günün şafağında çıkıp gelen gandalf gibi olayı kurtaranlar da yok. dümdüz ilerliyor ve operasyon gerçekte nasıl yaşandıysa öyle bitiyor.
bundan sonrası az da olsa spoiler içermez.
filmin diğer kısımlarına gelecek olursak; bu konuda uzman değilim ancak görüntü ve ses konusunda mükemmel diyebilirim. izlediğim salona çakma imax dedim ancak filmden mi kaynaklı yoksa sistemden mi (muhtemelen ikisi birlikte) tam emin olmamakla birlikte ses konusunda fazlasıyla tatmin ediciydi. görüntüler de muhteşem. nolan interstellar'da da birlikte çalıştığı hoyte van hoytema ile çalışmış görüntü yönetmeni olarak ve muazzam bir iş çıkarmışlar. bu yüzden -çakma da olsa- imkanınız varsa mutlaka imax salonlarında izleyin.
en son olarak filmle ilgili şahsi fikrim; eğer nolan yerine başka bir yönetmenin filmi olsaydı, şu anda ortalık yıkılıyor olurdu. "muhteşem bir başyapıt" denirdi hakkında. ancak nolan hem önceki filmlerinin sonrasında hem de genel sinema anlatımı açısından oldukça farklı bir iş çıkarmış. nasıl değerlendireceğimizi bilemiyoruz. film hakkında belki bir orta nokta olmaması; yani sevenin çok sevip, sevmeyenin neredeyse tiksinmesi durumu ortaya çıkmış gibi. belki biraz sindirmek lazım.