10507
ben çok az yazı yazsam da boş vaktim az olduğu için genellikle okuyorum. şimdi bütün mevzular sneijder özelinde dönüyor ama bugünün en yüksek tansiyonlu konusu olduğu için bu böyle. ama bu platformun sorunu sneijder, selçuk vs tartışması değil. genel olarak benim gözlemlediğim 4 temel konu var.
bunlardan ilki sürekli bir yaftalama hali. sneijder'i sevmiyorsa selçuk'u seviyordur. sneijder'i seviyorsa fanboydur yabancı hayranıdır gibi bir algı var. işte selçuk'u seviyorsa sucukçu falan. tartışmaları sürekli belirli bir kavramın içine sığdırdığınızda seviye çok düşüyor. mesela ben hem sneijder hem selçuk gitsin istiyorum. sanırım sözlükte yerim yok.
ikincisi arkadaşlar şunu anlayın artık bu zaten ülke problemi. hiçbir fikir yanlış değildir. fikirler hüküm değildir. belirli olayların süzgecinden geçtikten sonra ortaya çıkarlar. bu süzgeçten geçme aşamasında bireyin coğrafi oalrak yaşadığı yerden tutun da o anki psikolojisine kadar, tecrübesinden korkusuna kadar milyon tane değişken var. bu yüzden fikrin doğrusu ya da yanlışı olmaz. burada herkes fikrini yazıyor. sneijder gitsin diyenler doğru kalsın diyenler yanlış ya da sneijder kalsın diyenler doğru gitsin diyenler yanlış gibi bir durum yok. herkesin kendisine göre bir fikri ve yorumu var. onu da bu platformda yazıyor. katılmayın, ofsayt verin. ama her fırsatta nick altına yazma kavga çıkarma, yaftalama belirli bir kalıbın içine sokma falan bunlar gereksiz şeyler. mesela ben merak ettiğim bir şey olursa özel mesajla soruyorum. tartışmaya çalışıyorum medeni bir şekilde. hatta dün de (bkz: kazansever) arkadaşımızla aynı fikirde olmadığım bir konuyu tartışmaya çalıştım.
bir diğer büyük sıkıntı suçlamalar. arkadaşlar bu buradaki en büyük problem. futbolculara, teknik direktöre yönetime, buradaki yazarlara karşı sürekli bir suçlama var. eleştiri ile suçlamanın farkını bilelim ayrımına varalım. bugün okuduğum bir örnek vererek söyleyeyim aklımda kaldığı için. kimin yazdığı da önemli değil. tudor'un sneijder'i anlayacak zeka kapasitesinin olmadığı söylenmiş. ben bu hükme nasıl varıldığını merak ediyorum. elinizde bir ıq testi sonucu mu var mesela bunu neye göre yazıyorsunuz. bu yanlış. doğrusu şu olabilir mesela. tudor'un sneijder ile ilgili hükümlerinin "yanlış olduğunu düşünüyorum ve bu konuyu iyi idare edemediğini düşünüyorum" bu eleştiridir. ama zekasını sorgulamak suçlamadır. burada basın mensuplarına da çok yapılıyor bu mesela. "mamalanmış." "talimat almış". arkadaşlar bu tarz söylemler suçlamadır ve gerçekliği kanıtlanmazsa iftiradır. ceza kanununua göre de suçtur. kanıtınız yoksa insanları suçlamayın.
son olarak da arkadaşlar sözlüğün kalitesini en çok düşürdüğüne inandığım neden sonuç ilişkisinin ırzına geçiliyor oluşunu söyleyeceğim. mesela bir entry görüyoruz. bunu okumadımkafamdan uydurduğum bir örnek benim fikrim de değil. lionel carole olsun örnekteki futbolcu. başlığına giriyoruz. karşımıza çıkan entry. "çöptür. üçe beşe bakmadan satılmalı" vay arkadaş ya. analizin mükemmeliğine bakar mısın çöp. gerçekten beni vizyonlardan vizyonlara sürükledi. fikirlerimizi neden sonuç perspektifinde değerlendirsek ve bu şekilde buraya aktarsak tartışmaların yarısı sonlanır arkadaşlar. herkes bir futbolcuyu beğenmeyebilir. mesela çöp yerine şöyle yazılsa "savunma anlamında yetersiz bulduğum futbolcu. yaşı da bu saatten sonra gelişmesine olanak vermiyor. zarar etmeden gönderilmesi takımın faydasına olur" seviyeyi buraya çıkartırsak düşüncelerimizin nedenini söylersek sonra 10 kere kendimizi anlatmaya çalışmaktan kurtuluruz. hem de okuduğumuz şey bize en azından bir perspektif kazandırır. "yani ben böyle düşünüyorum ama hiç bu açıdan bakmamıştım." diyebilsek keşke okuduklarımızdan sonra. ama paşam gelip buraya çöp yazmış. peki. zaten biz kimiz ki futbol konuşuyoruz. adam öp demiş bitmiş mevzu.
yani bence sözlükteki temel sıkıntılar bunlar. ama kendinizi ve çevrenizi üzmeyin arkadaşlar. galatasaray çok güzel. transfer dönemleri keyifli dönemlerdir. keyfini çıkarın. bu kadar öfke ve nefretle geçmez bu hayat.
bunlardan ilki sürekli bir yaftalama hali. sneijder'i sevmiyorsa selçuk'u seviyordur. sneijder'i seviyorsa fanboydur yabancı hayranıdır gibi bir algı var. işte selçuk'u seviyorsa sucukçu falan. tartışmaları sürekli belirli bir kavramın içine sığdırdığınızda seviye çok düşüyor. mesela ben hem sneijder hem selçuk gitsin istiyorum. sanırım sözlükte yerim yok.
ikincisi arkadaşlar şunu anlayın artık bu zaten ülke problemi. hiçbir fikir yanlış değildir. fikirler hüküm değildir. belirli olayların süzgecinden geçtikten sonra ortaya çıkarlar. bu süzgeçten geçme aşamasında bireyin coğrafi oalrak yaşadığı yerden tutun da o anki psikolojisine kadar, tecrübesinden korkusuna kadar milyon tane değişken var. bu yüzden fikrin doğrusu ya da yanlışı olmaz. burada herkes fikrini yazıyor. sneijder gitsin diyenler doğru kalsın diyenler yanlış ya da sneijder kalsın diyenler doğru gitsin diyenler yanlış gibi bir durum yok. herkesin kendisine göre bir fikri ve yorumu var. onu da bu platformda yazıyor. katılmayın, ofsayt verin. ama her fırsatta nick altına yazma kavga çıkarma, yaftalama belirli bir kalıbın içine sokma falan bunlar gereksiz şeyler. mesela ben merak ettiğim bir şey olursa özel mesajla soruyorum. tartışmaya çalışıyorum medeni bir şekilde. hatta dün de (bkz: kazansever) arkadaşımızla aynı fikirde olmadığım bir konuyu tartışmaya çalıştım.
bir diğer büyük sıkıntı suçlamalar. arkadaşlar bu buradaki en büyük problem. futbolculara, teknik direktöre yönetime, buradaki yazarlara karşı sürekli bir suçlama var. eleştiri ile suçlamanın farkını bilelim ayrımına varalım. bugün okuduğum bir örnek vererek söyleyeyim aklımda kaldığı için. kimin yazdığı da önemli değil. tudor'un sneijder'i anlayacak zeka kapasitesinin olmadığı söylenmiş. ben bu hükme nasıl varıldığını merak ediyorum. elinizde bir ıq testi sonucu mu var mesela bunu neye göre yazıyorsunuz. bu yanlış. doğrusu şu olabilir mesela. tudor'un sneijder ile ilgili hükümlerinin "yanlış olduğunu düşünüyorum ve bu konuyu iyi idare edemediğini düşünüyorum" bu eleştiridir. ama zekasını sorgulamak suçlamadır. burada basın mensuplarına da çok yapılıyor bu mesela. "mamalanmış." "talimat almış". arkadaşlar bu tarz söylemler suçlamadır ve gerçekliği kanıtlanmazsa iftiradır. ceza kanununua göre de suçtur. kanıtınız yoksa insanları suçlamayın.
son olarak da arkadaşlar sözlüğün kalitesini en çok düşürdüğüne inandığım neden sonuç ilişkisinin ırzına geçiliyor oluşunu söyleyeceğim. mesela bir entry görüyoruz. bunu okumadımkafamdan uydurduğum bir örnek benim fikrim de değil. lionel carole olsun örnekteki futbolcu. başlığına giriyoruz. karşımıza çıkan entry. "çöptür. üçe beşe bakmadan satılmalı" vay arkadaş ya. analizin mükemmeliğine bakar mısın çöp. gerçekten beni vizyonlardan vizyonlara sürükledi. fikirlerimizi neden sonuç perspektifinde değerlendirsek ve bu şekilde buraya aktarsak tartışmaların yarısı sonlanır arkadaşlar. herkes bir futbolcuyu beğenmeyebilir. mesela çöp yerine şöyle yazılsa "savunma anlamında yetersiz bulduğum futbolcu. yaşı da bu saatten sonra gelişmesine olanak vermiyor. zarar etmeden gönderilmesi takımın faydasına olur" seviyeyi buraya çıkartırsak düşüncelerimizin nedenini söylersek sonra 10 kere kendimizi anlatmaya çalışmaktan kurtuluruz. hem de okuduğumuz şey bize en azından bir perspektif kazandırır. "yani ben böyle düşünüyorum ama hiç bu açıdan bakmamıştım." diyebilsek keşke okuduklarımızdan sonra. ama paşam gelip buraya çöp yazmış. peki. zaten biz kimiz ki futbol konuşuyoruz. adam öp demiş bitmiş mevzu.
yani bence sözlükteki temel sıkıntılar bunlar. ama kendinizi ve çevrenizi üzmeyin arkadaşlar. galatasaray çok güzel. transfer dönemleri keyifli dönemlerdir. keyfini çıkarın. bu kadar öfke ve nefretle geçmez bu hayat.