1691
hakkında taraftarlarda genel olarak karamsar bir hava var. anladığım kadarıyla büyük bir çoğunluk yeterli görmüyor tudor'u. başlarda kendisi hakkında çok olumlu düşünmeyen, ardından ikna olan ama şu an için nötrü olduğum biri. zaten burada taktik bilgi falan kasıp savunmak ya da yermek istemiyorum. daha önce de yazdığım gibi galatasaray'ın sorunu ne hoca ne de futbolcu sorunudur. bizim sorunumuz yönetimsel. ancak bu noktada biraz kendi kendimize bir eleştiri yapmak istiyorum.
sürekli bahsedilen bir galatasaray seviyesi var. gerek sözlükte gerek basında gerekse de sosyal medyada. bence bu noktayı biraz irdelemek lazım. son 2 sezonda bu takım ne yazık ki çeşitli nedenlerle 5 teknik adam değiştirdi. sondan başa doğru gidersek; tudor'dan önce riekerink vardı. kendisine taraftarlarca benden hocası deniyordu son zamanlarında. zaten asıl görevi teknik direktörlük değil altyapı sorumluluğuydu. içinde bulunduğumuz şartlar onu teknik direktörümüz yaptı. geçmiş teknik direktörlük kariyerine bir açın bakın bakalım. neler var. pek bir şey yok açıkçası. riekerink öncesi orhan atik vardı ki çok açıklamama gerek yok sanırım. hepimiz biliyoruz zaten kulüpteki görevini ve ne kadarlık bir teknik direktörlük geçmişi olduğunu. orhan atik'den önce raf ömrü çoktan dolmuş, tv yorumculuğu ile geçimini sağlayan ve galatasaray profesyonel futbol takımının en kısa süre teknik direktörlüğünü yaparak tarihe adını tersten yazdıran mustafa denizli başımızdaydı. geçmişte başarılarımızda payı olduğu hak götürmez bir gerçek. ancak bize gelmeden çalıştırdığı son takımlar persopolis ve çaykur rizespor. sanırım nereye varmak istediğimi yavaş yavaş anlıyorsunuz ama devam ediyorum. mustafa denizli'den önce de hamza hamzaoğlu vardı. bence burada herkes o dönem için gelecek vadeden bir teknik direktör olduğunu kabul edebilir. eğer çenesini tutmayı öğrenseydi ve taraftar ile inatlaşmak yerine daha ılımlı bir dil kullansaydı takımda ömrü daha uzun olabilirdi. şu an ise kendisi arkasında enkaz bırakan bir hoca imajı çiziyor. bizden ve bursaspor'dan sonra arkasında kalan takımlar buna işaret. hamza hamzaoğlun'dan önce de prandelli dönemi. benim askerlik zamanı olduğu için çok izleyememiştim takımı. ama genel olarak kendisi hakkında da izlenimler çok olumlu değil. tam anlamıyla hayal kırıklığı. tabi bu beşli içinde en kariyerlisi o şüphesiz. italya milli takımı ve fiorentina maceralarını söylemek yeterli olur. bu beşlinin öncesi de mancini ve fatih terim. ikisi de çok anlatılmaya ihtiyacı olmayan teknik direktörler.
şimdi yukarıda toplamda yedi adet teknik direktör adı saydım ve bunların son üçünün kariyeri hakkında atıp tutmak çok da doğru gelmiyor. ama son dördü var ki neler yazılır neler. bu dörtlünün seviyesi için neler söylenebilir acaba? senin son dört teknik direktörünün seviyesi bu. yani senin yaklaşık son iki senedir belirlediğin galatasaray seviyesi bu. tudor ya da başka bir hoca için galatasaray seviyesinde değil derken gerçekten seviyemizin ne olduğunu iyice bir ölçüp tartmak lazım. nedir arkadaş bizim seviyemiz? ancelotti, mourinho, conte seviyesi mi? yoksa lucescu, sampaoli, jorge jesus seviyesi mi? hadi bunlar da olmadı klinsmann, hagi, lucien favre mi?(u: bu üçlü gurupları çok düşünmeden öylesine yazdım. birbirlerine denk olabilirler de olmayabilir de. zaten asıl nokta o değil.) ne olur bir allahın kulu çıkıp yazsın, anlatsın şu galatasaray seviyesini? ben de öğreneyim. çünkü bana son teknik direktörlerimizin seviyesi koyulan çıtanın çok düşük olduğunu, tudor ve benzeri teknik direktörlerden başkasıyla çalışmamızın zor olduğunu söylüyor. tudor ile tekrar ayağa kalkarız, bir noktadan sonra tudor kendini geliştiremez ve seviye atlayamayız o zaman oturur konuşuruz tudor galatasaray seviyesinde değil, bize yeterli gelmiyor diye. ama şu an bunları konuşmak komik.
bir kesim resmi twitter adresimizden paylaşılan uefa kupası resmi için tepki göstermişti. hala geçmişte mi yaşıyoruz, hala 20 sene önceki başarı ile mi övünüyoruz falan dedi. evet maalesef hala 20 sene öncesi ile yaşıyoruz. hala kendimizi dev aynasında görüyoruz. hala başımıza çok büyük hocaların gelebileceğini düşünüyoruz ve gerçekten çok komik oluyoruz. şu an için bizim maksimum seviyemiz bu. tudor'u sev sevme, beğen beğenme ama senin teknik direktör seviyen son 2 sezondur bu. artık bunu kabullen. bu değişebilir mi? tabi ki. takım başarılı olur ilerler, gelişir daha iyisine ihtiyaç duyar ve o zaman daha iyi bir hoca takımla başarılı olabileceğine inanıp gelir. diğer senaryo tudor kendini geliştirir bizimle büyür. daha farklı bir yol ise başındakiler seviyeni belirlerken daha ileri görüşlü ve çıtayı aşağıda kabul etmeyen insanlar olur. bu nedenle bu tip teknik direktörleri beğenmeme lüksün olur. tabi buna uygun kadro da kurar. inanırsın inanmazsın sadece bir senaryodur bunların hepsi. ama gerçek olan ve belirsizliği ya da tahmin edilebilirliği olmayan kesin nokta senin şu anki seviyen bu daha çoğu değil. artık bu gerçeği görün, kabullenin ve değiştirmek için çaba gösterin.
son olarak da adet yerini bulsun diye aşağıya son günlerin benim için muhteşem ikilisini koyuyorum.
#dursunözbekistifa
#yönetimistifa
sürekli bahsedilen bir galatasaray seviyesi var. gerek sözlükte gerek basında gerekse de sosyal medyada. bence bu noktayı biraz irdelemek lazım. son 2 sezonda bu takım ne yazık ki çeşitli nedenlerle 5 teknik adam değiştirdi. sondan başa doğru gidersek; tudor'dan önce riekerink vardı. kendisine taraftarlarca benden hocası deniyordu son zamanlarında. zaten asıl görevi teknik direktörlük değil altyapı sorumluluğuydu. içinde bulunduğumuz şartlar onu teknik direktörümüz yaptı. geçmiş teknik direktörlük kariyerine bir açın bakın bakalım. neler var. pek bir şey yok açıkçası. riekerink öncesi orhan atik vardı ki çok açıklamama gerek yok sanırım. hepimiz biliyoruz zaten kulüpteki görevini ve ne kadarlık bir teknik direktörlük geçmişi olduğunu. orhan atik'den önce raf ömrü çoktan dolmuş, tv yorumculuğu ile geçimini sağlayan ve galatasaray profesyonel futbol takımının en kısa süre teknik direktörlüğünü yaparak tarihe adını tersten yazdıran mustafa denizli başımızdaydı. geçmişte başarılarımızda payı olduğu hak götürmez bir gerçek. ancak bize gelmeden çalıştırdığı son takımlar persopolis ve çaykur rizespor. sanırım nereye varmak istediğimi yavaş yavaş anlıyorsunuz ama devam ediyorum. mustafa denizli'den önce de hamza hamzaoğlu vardı. bence burada herkes o dönem için gelecek vadeden bir teknik direktör olduğunu kabul edebilir. eğer çenesini tutmayı öğrenseydi ve taraftar ile inatlaşmak yerine daha ılımlı bir dil kullansaydı takımda ömrü daha uzun olabilirdi. şu an ise kendisi arkasında enkaz bırakan bir hoca imajı çiziyor. bizden ve bursaspor'dan sonra arkasında kalan takımlar buna işaret. hamza hamzaoğlun'dan önce de prandelli dönemi. benim askerlik zamanı olduğu için çok izleyememiştim takımı. ama genel olarak kendisi hakkında da izlenimler çok olumlu değil. tam anlamıyla hayal kırıklığı. tabi bu beşli içinde en kariyerlisi o şüphesiz. italya milli takımı ve fiorentina maceralarını söylemek yeterli olur. bu beşlinin öncesi de mancini ve fatih terim. ikisi de çok anlatılmaya ihtiyacı olmayan teknik direktörler.
şimdi yukarıda toplamda yedi adet teknik direktör adı saydım ve bunların son üçünün kariyeri hakkında atıp tutmak çok da doğru gelmiyor. ama son dördü var ki neler yazılır neler. bu dörtlünün seviyesi için neler söylenebilir acaba? senin son dört teknik direktörünün seviyesi bu. yani senin yaklaşık son iki senedir belirlediğin galatasaray seviyesi bu. tudor ya da başka bir hoca için galatasaray seviyesinde değil derken gerçekten seviyemizin ne olduğunu iyice bir ölçüp tartmak lazım. nedir arkadaş bizim seviyemiz? ancelotti, mourinho, conte seviyesi mi? yoksa lucescu, sampaoli, jorge jesus seviyesi mi? hadi bunlar da olmadı klinsmann, hagi, lucien favre mi?(u: bu üçlü gurupları çok düşünmeden öylesine yazdım. birbirlerine denk olabilirler de olmayabilir de. zaten asıl nokta o değil.) ne olur bir allahın kulu çıkıp yazsın, anlatsın şu galatasaray seviyesini? ben de öğreneyim. çünkü bana son teknik direktörlerimizin seviyesi koyulan çıtanın çok düşük olduğunu, tudor ve benzeri teknik direktörlerden başkasıyla çalışmamızın zor olduğunu söylüyor. tudor ile tekrar ayağa kalkarız, bir noktadan sonra tudor kendini geliştiremez ve seviye atlayamayız o zaman oturur konuşuruz tudor galatasaray seviyesinde değil, bize yeterli gelmiyor diye. ama şu an bunları konuşmak komik.
bir kesim resmi twitter adresimizden paylaşılan uefa kupası resmi için tepki göstermişti. hala geçmişte mi yaşıyoruz, hala 20 sene önceki başarı ile mi övünüyoruz falan dedi. evet maalesef hala 20 sene öncesi ile yaşıyoruz. hala kendimizi dev aynasında görüyoruz. hala başımıza çok büyük hocaların gelebileceğini düşünüyoruz ve gerçekten çok komik oluyoruz. şu an için bizim maksimum seviyemiz bu. tudor'u sev sevme, beğen beğenme ama senin teknik direktör seviyen son 2 sezondur bu. artık bunu kabullen. bu değişebilir mi? tabi ki. takım başarılı olur ilerler, gelişir daha iyisine ihtiyaç duyar ve o zaman daha iyi bir hoca takımla başarılı olabileceğine inanıp gelir. diğer senaryo tudor kendini geliştirir bizimle büyür. daha farklı bir yol ise başındakiler seviyeni belirlerken daha ileri görüşlü ve çıtayı aşağıda kabul etmeyen insanlar olur. bu nedenle bu tip teknik direktörleri beğenmeme lüksün olur. tabi buna uygun kadro da kurar. inanırsın inanmazsın sadece bir senaryodur bunların hepsi. ama gerçek olan ve belirsizliği ya da tahmin edilebilirliği olmayan kesin nokta senin şu anki seviyen bu daha çoğu değil. artık bu gerçeği görün, kabullenin ve değiştirmek için çaba gösterin.
son olarak da adet yerini bulsun diye aşağıya son günlerin benim için muhteşem ikilisini koyuyorum.
#dursunözbekistifa
#yönetimistifa