1633
dünkü maç özelinde yazıyorum;
takım şu an riekerink döneminden fiziksel olarak ve mücadele anlamında daha iyi durumda. birincisi kaybedilen top sonrası neredeyse herkes topu kazanmak için ciddi bir efor sarfediyor, dün 10 kişi kalana kadar yer yer 2'li 3'lü baskılar da gördük. bu benim çok hoşuma gitti. kasımpaşa hiçbir şey oynamadan ahmet çalık denilen vasat oyuncunun hatasıyla 1-0 öne geçti. buna rağmen tolga atılana kadar 4 tane önemli pozisyonumuz var, hiçbirini değerlendiremedik.
hakem olacak özgür yankaya isimli şeref yoksunu dün bariz bir şekilde galatasaray'ı katletmiştir. birincisi tolga'nın ilk sarı kartı; faulle uzaktan yakından alakası yok. tolga topa dokunuyor, topa! topa dokunduktan sonra o durumda ayağını kontrol edemez, haliyle rakibe de vuruyor ama kesinlikle bilinçli bir eylem değil. faul olup olmadığı bile tartışılır. hadi faulü verdi diyelim, sarı kartla uzaktan yakından alakası yok! tolga da buna itiraz etti zaten ama dediğim gibi dün takımı katletmeye gelmiş bir terörist vardı sahada. tolga'ya şurada da faul yaptın diye işaret yaptı, oysa tolga'nın ilk faulüydü. tolga'nın maç sırasında sadece 2 faulü olduğunu ve hayatında ilk kez kırmızı kart gördüğünü de ekleyeyim. düşünün nasıl bir şerefsiz vardı sahada.
ikincisi; penaltı pozisyonu. dakika 62, 1-0 gerideyiz, 11'e 10 oynuyoruz. yüzde 1 milyonluk penaltımızı göz göre göre vermiyor! penaltıyı vermediği gibi; dönen topta da kalemizde 2. golü görüyoruz. işte bir hakem bir maçı bir taraftan diğer tarafa ancak bu şekilde verebilir. emek hırsızlığı budur ama başımızda galatasaray tarihinin en rezil en kepaze yönetimi olunca düşene vuran çok oluyor haliyle. bir gecede ali aydın'a düdük astıran, düne kadar en kötü başkan olarak değerlendirdiğimiz özhan canaydın'ı bile özletti bu adam bize.
bu sözlükte geldiği andan beri bruma'yı; koşulsuz-şartsız yeteneğine inanan biri olarak savunan birkaç yazardan biriyim. beni yanıltmadı, onu çok seviyorum ama dün hocasına saygısızlık yaptığı söyleniyor. bunu söyleyenler takımın hocası ve idari menejeri. dün maç sırasında bruma'yı almak delilik diye yazmıştım ama konu saygısızlık ise tudor haklı. sezar'ın hakkı sezar'a ya da yiğidi öldür hakkını ver. muhtemelen çocuk takımdan etkileniyor zira dingo'nun ahırı gibi şu an. yedikleri teknik adamın haddi hesabı yok. inanılmaz bir otorite boşluğu var. yarından tez yok en az 6-7 oyuncunun kadro dışı bırakılması lazım ama yok işte. yok öyle bir idare.
dün maç başlığında da yazdım; takımda büyük bir kalite eksikliği var. hakeza otorite de öyle. bu adam kendi çapında bir otorite kurmaya çalışıyor ama yetmiyor. herifler öyle bir yeniçeri sistemi kurmuşlar ki; bir galibiyette hemen basına biz böyle oynamak istiyoruz diye pişkin pişkin açıklama yapabiliyorlar. götünüz yiyorsa avrupa'da bir takımda yapın bu hareketi ya da galatasaray'da taşşaklı bir otorite olduğunda.
kimse kusura bakmasın, tudor'un hataları var ama kulüp içerisinde şu durumda olmamızın asıl sebepleri; oyuncu kadrosundaki büyük kalite eksikliği, korkunç otorite boşluğu ve rezil yönetimdir.
takım şu an riekerink döneminden fiziksel olarak ve mücadele anlamında daha iyi durumda. birincisi kaybedilen top sonrası neredeyse herkes topu kazanmak için ciddi bir efor sarfediyor, dün 10 kişi kalana kadar yer yer 2'li 3'lü baskılar da gördük. bu benim çok hoşuma gitti. kasımpaşa hiçbir şey oynamadan ahmet çalık denilen vasat oyuncunun hatasıyla 1-0 öne geçti. buna rağmen tolga atılana kadar 4 tane önemli pozisyonumuz var, hiçbirini değerlendiremedik.
hakem olacak özgür yankaya isimli şeref yoksunu dün bariz bir şekilde galatasaray'ı katletmiştir. birincisi tolga'nın ilk sarı kartı; faulle uzaktan yakından alakası yok. tolga topa dokunuyor, topa! topa dokunduktan sonra o durumda ayağını kontrol edemez, haliyle rakibe de vuruyor ama kesinlikle bilinçli bir eylem değil. faul olup olmadığı bile tartışılır. hadi faulü verdi diyelim, sarı kartla uzaktan yakından alakası yok! tolga da buna itiraz etti zaten ama dediğim gibi dün takımı katletmeye gelmiş bir terörist vardı sahada. tolga'ya şurada da faul yaptın diye işaret yaptı, oysa tolga'nın ilk faulüydü. tolga'nın maç sırasında sadece 2 faulü olduğunu ve hayatında ilk kez kırmızı kart gördüğünü de ekleyeyim. düşünün nasıl bir şerefsiz vardı sahada.
ikincisi; penaltı pozisyonu. dakika 62, 1-0 gerideyiz, 11'e 10 oynuyoruz. yüzde 1 milyonluk penaltımızı göz göre göre vermiyor! penaltıyı vermediği gibi; dönen topta da kalemizde 2. golü görüyoruz. işte bir hakem bir maçı bir taraftan diğer tarafa ancak bu şekilde verebilir. emek hırsızlığı budur ama başımızda galatasaray tarihinin en rezil en kepaze yönetimi olunca düşene vuran çok oluyor haliyle. bir gecede ali aydın'a düdük astıran, düne kadar en kötü başkan olarak değerlendirdiğimiz özhan canaydın'ı bile özletti bu adam bize.
bu sözlükte geldiği andan beri bruma'yı; koşulsuz-şartsız yeteneğine inanan biri olarak savunan birkaç yazardan biriyim. beni yanıltmadı, onu çok seviyorum ama dün hocasına saygısızlık yaptığı söyleniyor. bunu söyleyenler takımın hocası ve idari menejeri. dün maç sırasında bruma'yı almak delilik diye yazmıştım ama konu saygısızlık ise tudor haklı. sezar'ın hakkı sezar'a ya da yiğidi öldür hakkını ver. muhtemelen çocuk takımdan etkileniyor zira dingo'nun ahırı gibi şu an. yedikleri teknik adamın haddi hesabı yok. inanılmaz bir otorite boşluğu var. yarından tez yok en az 6-7 oyuncunun kadro dışı bırakılması lazım ama yok işte. yok öyle bir idare.
dün maç başlığında da yazdım; takımda büyük bir kalite eksikliği var. hakeza otorite de öyle. bu adam kendi çapında bir otorite kurmaya çalışıyor ama yetmiyor. herifler öyle bir yeniçeri sistemi kurmuşlar ki; bir galibiyette hemen basına biz böyle oynamak istiyoruz diye pişkin pişkin açıklama yapabiliyorlar. götünüz yiyorsa avrupa'da bir takımda yapın bu hareketi ya da galatasaray'da taşşaklı bir otorite olduğunda.
kimse kusura bakmasın, tudor'un hataları var ama kulüp içerisinde şu durumda olmamızın asıl sebepleri; oyuncu kadrosundaki büyük kalite eksikliği, korkunç otorite boşluğu ve rezil yönetimdir.