279
pegasus alt tribünden (sneijder'in volkan'ın bir sola bir sağa yatırdığı kalenin olduğu tribün) izlediğim maç.
bu maça kadar arenada maçları hep üst kat tribünlerinden izlemiştim. bilenler bilir, üst katta eğer ki ön sıralarda değilseniz maçı pilot kameranın zoom yapmamış haliyle izler gibi oluyorsunuz. saha uzakta oyuncular küçücük falan. bu maç vasıtasıyla ilk kez alt tribüne girdiğimde gördüm ki maçı buradan izlemek bayağı fark ediyormuş. ayrıca üst kat tribünlerinden farklı olarak kapalı bir yeme içme tuvalet vs yerleri mevcut. insana kendini vip gibi hissettiriyor. tabi bunların hepsi maç başladığı anda yerini ciddi anlamda maç heyecanına ve stresine bırakmıştı. maç bir süre devam ettikten sonra şahsen sırf stess dolmuştum. takım kötüydü, atak yapamıyorduk, fenerbahçe ise ciddi şekilde bastırıyordu. ben artık stresten öyle bir noktaya geldim ki, herkesin ayakta maç izlediği yerde, sahayı göremeyeceğimi bildiğim halde oturdum stesin fiziksel etkileri azalsın diye. neyse ki ikinci yarı fenerbahçe'nin on kişi kalmasıyla da biraz oyunu dengeledik, atak yapmaya başladık. ama yine de, ikinci yarının başında direkten dönen bir topumuz olmasına rağmen gol olacakmış gibi hissedemiyorduk bir türlü.
derken derken snejider faktörü çıktı ortaya. tam da o arkasında olduğum kaleye iki adet füze yolladı. üstünden ne kadar zaman geçmiş ama hala o iki golde de topun uzaktan nasıl da süzülüp volkan'ın çaresizce atlayışları arasında gol olduğunu unutamam. biz tribündekiler birinci golde hem golün çok geç gelmiş olması, hem fenerbahçe'ye atılmış olması hem de golün kendi güzelliğinden ötürü çıldırmıştık. ne bilelim iki dakika sonra aynısının kalenin diğer tarafına atılacağını? o ikinci gol geldiğinde çıldırmayı bırak inanamadık bile. bir yandan seviniyoruz bir yandan da "ulan bu gerçek mi" diye kendimizi yokluyoruz içten içe, o derece.
sonuç olarak çok da iyi olmayan bir futbola rağmen sneijder faktörüyle fenerbahçe' yi bir kez daha ali sami yen arena'ya gömmüştük.
bu maça kadar arenada maçları hep üst kat tribünlerinden izlemiştim. bilenler bilir, üst katta eğer ki ön sıralarda değilseniz maçı pilot kameranın zoom yapmamış haliyle izler gibi oluyorsunuz. saha uzakta oyuncular küçücük falan. bu maç vasıtasıyla ilk kez alt tribüne girdiğimde gördüm ki maçı buradan izlemek bayağı fark ediyormuş. ayrıca üst kat tribünlerinden farklı olarak kapalı bir yeme içme tuvalet vs yerleri mevcut. insana kendini vip gibi hissettiriyor. tabi bunların hepsi maç başladığı anda yerini ciddi anlamda maç heyecanına ve stresine bırakmıştı. maç bir süre devam ettikten sonra şahsen sırf stess dolmuştum. takım kötüydü, atak yapamıyorduk, fenerbahçe ise ciddi şekilde bastırıyordu. ben artık stresten öyle bir noktaya geldim ki, herkesin ayakta maç izlediği yerde, sahayı göremeyeceğimi bildiğim halde oturdum stesin fiziksel etkileri azalsın diye. neyse ki ikinci yarı fenerbahçe'nin on kişi kalmasıyla da biraz oyunu dengeledik, atak yapmaya başladık. ama yine de, ikinci yarının başında direkten dönen bir topumuz olmasına rağmen gol olacakmış gibi hissedemiyorduk bir türlü.
derken derken snejider faktörü çıktı ortaya. tam da o arkasında olduğum kaleye iki adet füze yolladı. üstünden ne kadar zaman geçmiş ama hala o iki golde de topun uzaktan nasıl da süzülüp volkan'ın çaresizce atlayışları arasında gol olduğunu unutamam. biz tribündekiler birinci golde hem golün çok geç gelmiş olması, hem fenerbahçe'ye atılmış olması hem de golün kendi güzelliğinden ötürü çıldırmıştık. ne bilelim iki dakika sonra aynısının kalenin diğer tarafına atılacağını? o ikinci gol geldiğinde çıldırmayı bırak inanamadık bile. bir yandan seviniyoruz bir yandan da "ulan bu gerçek mi" diye kendimizi yokluyoruz içten içe, o derece.
sonuç olarak çok da iyi olmayan bir futbola rağmen sneijder faktörüyle fenerbahçe' yi bir kez daha ali sami yen arena'ya gömmüştük.