178
(#2085295)
elinize sağlık. yalnız yüksek müsaadenizle birkaç noktaya değinmek istiyorum:
-rusya'nın sscb'ye dönüşmesinden şans olarak bahsederken kurtuluş savaşı'nda sağladığı silah ve lojistik destekten de bahsetseniz daha iyi olurdu bence. bu noktada hatta sscb elçiliğinin, türkiye'de açılan ilk elçilik olması ve "zalimlere karşı" ortak hareket etmesi ile sscb'nin, ırkçı ermeni eğilimlerinden derhal desteğini çekerek doğu cephesinin dertlerinden de ülkemizi kurtarmasını göz ardı etmemekte fayda var. bunlar hayati etkenler.
-nazilerle anlaşan ismet inönü, sscb'yi böylece kaybetmemiz ve sonunda nato'nun kucağına düşmemiz yine önemli bir dönüm noktasıydı.
-yine köy enstitülerinin ismet inönü tarafından kapatılmaya başlanması ve ilk dış borcun yine kendisinin döneminde alınması ile "demir ağ" örmekten vazgeçerek amerika'dan alınan borçlarla yol yapılması ve o yollarda kullanmak üzere borçla araç satın almamız ve giderek sahip olmadığımız petrole bağımlı hale gelmemiz
gibi kritik noktalarımız mevcut.
bunların dışında, ben bugün şöyle bir yazı yazdım;
(bkz: #2085124).
kendisi atatürk'ün menemen ile ilgili ilk tasarrufundan dolayı pişmanlık duyduğunu belirtmiş. kapalı kapılar ardında neler konuşuldu çok bilemiyorum ama bugün geldiğimiz noktada bunun bir hata olduğunu, siyasal islamcıların demokrasi veya eğitim ile bertaraf edilemeyeceğini, hastalıklı hücrelerden tamamen kurtulmak gerektiğini; ancak sonrasında yani devrim tam bir askeri zafere ulaştıktan sonra eğitim ve yatırımlarla tamamlanabileceğini bizzat yaşıyoruz.
nasıl bugün ışid militanını topluma döndürmek olanaksızsa (aksini iddia edenle her ortamda tartışabilirim rahatlıkla), o zaman da örnek teşkil edecek cezalar verilmeliydi.
uluslararası komisyonlar tarafından her adımı izlenen dersim ayaklanması ve bağlı efsanelerle ilgili arkadaşımızın söyledikleri ise apayrı bir tartışmanın konusudur.
ortada devletin varlığını tamamen reddeden, görüşme taleplerini bile geri çeviren ve devleti temsil eden güçlere kalleşçe saldıran bir topluluk bulunmaktadır. devamında yapılanlar tamamen insancıl mıdır? tartışılır. daha beteri yapılabilir miydi ve o dönemki örnekleri nasıldır? çok daha kanlı ve barbarcadır. aynı dönemlerde sadece kuzey irlanda'ya veya sscb'ye bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. keşke olmasaydı der miyim? elbette keşke yaşanmasaydı ama kaçınılmazdı ve sonuçlarına baktığımızda verilebilinecek tepkiler arasında makul olanın tercih edildiği görülecektir.
sonuç olarak; biz bitmedik.
mesela menemen'de yaptığı hatayı tekrar etmememiz gerektiğini öğrendik.
düşmanlarımız "kanlı mı olacak kansız mı" derken, ne demek istediğim daha iyi anlaşılmıştır diye düşünüyorum.
bu topraklarda bazı şeyleri oturtmak için medenice tartışmanın sonuç vereceğine inanmak, kopmuş gelen bir çığı konuşarak vazgeçirebileceğimize inanmaya eşdeğerdir ne yazık ki.
gerçi sadece bu topraklar için değil, biraz tarih incelerseniz tüm insanlık tarihi üç aşağı beş yukarı böyledir. o yüzden machiavelli'nin tezleri yüzyılları aşar, sun tzu'nun tezleri modern iş hayatına uyarladığı zade bile geçerlidir, o yüzden caesar'ı nerdeyse herkes tanırken pompeius'u sadece gerçekten ilgilenenler hatırlayacaktır.
ama olsun güzel oldu. boyut açtı. zihin açtı.
eline sağlık tekrar.
enseyi de karartma lütfen :)
elinize sağlık. yalnız yüksek müsaadenizle birkaç noktaya değinmek istiyorum:
-rusya'nın sscb'ye dönüşmesinden şans olarak bahsederken kurtuluş savaşı'nda sağladığı silah ve lojistik destekten de bahsetseniz daha iyi olurdu bence. bu noktada hatta sscb elçiliğinin, türkiye'de açılan ilk elçilik olması ve "zalimlere karşı" ortak hareket etmesi ile sscb'nin, ırkçı ermeni eğilimlerinden derhal desteğini çekerek doğu cephesinin dertlerinden de ülkemizi kurtarmasını göz ardı etmemekte fayda var. bunlar hayati etkenler.
-nazilerle anlaşan ismet inönü, sscb'yi böylece kaybetmemiz ve sonunda nato'nun kucağına düşmemiz yine önemli bir dönüm noktasıydı.
-yine köy enstitülerinin ismet inönü tarafından kapatılmaya başlanması ve ilk dış borcun yine kendisinin döneminde alınması ile "demir ağ" örmekten vazgeçerek amerika'dan alınan borçlarla yol yapılması ve o yollarda kullanmak üzere borçla araç satın almamız ve giderek sahip olmadığımız petrole bağımlı hale gelmemiz
gibi kritik noktalarımız mevcut.
bunların dışında, ben bugün şöyle bir yazı yazdım;
(bkz: #2085124).
kendisi atatürk'ün menemen ile ilgili ilk tasarrufundan dolayı pişmanlık duyduğunu belirtmiş. kapalı kapılar ardında neler konuşuldu çok bilemiyorum ama bugün geldiğimiz noktada bunun bir hata olduğunu, siyasal islamcıların demokrasi veya eğitim ile bertaraf edilemeyeceğini, hastalıklı hücrelerden tamamen kurtulmak gerektiğini; ancak sonrasında yani devrim tam bir askeri zafere ulaştıktan sonra eğitim ve yatırımlarla tamamlanabileceğini bizzat yaşıyoruz.
nasıl bugün ışid militanını topluma döndürmek olanaksızsa (aksini iddia edenle her ortamda tartışabilirim rahatlıkla), o zaman da örnek teşkil edecek cezalar verilmeliydi.
uluslararası komisyonlar tarafından her adımı izlenen dersim ayaklanması ve bağlı efsanelerle ilgili arkadaşımızın söyledikleri ise apayrı bir tartışmanın konusudur.
ortada devletin varlığını tamamen reddeden, görüşme taleplerini bile geri çeviren ve devleti temsil eden güçlere kalleşçe saldıran bir topluluk bulunmaktadır. devamında yapılanlar tamamen insancıl mıdır? tartışılır. daha beteri yapılabilir miydi ve o dönemki örnekleri nasıldır? çok daha kanlı ve barbarcadır. aynı dönemlerde sadece kuzey irlanda'ya veya sscb'ye bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. keşke olmasaydı der miyim? elbette keşke yaşanmasaydı ama kaçınılmazdı ve sonuçlarına baktığımızda verilebilinecek tepkiler arasında makul olanın tercih edildiği görülecektir.
sonuç olarak; biz bitmedik.
mesela menemen'de yaptığı hatayı tekrar etmememiz gerektiğini öğrendik.
düşmanlarımız "kanlı mı olacak kansız mı" derken, ne demek istediğim daha iyi anlaşılmıştır diye düşünüyorum.
bu topraklarda bazı şeyleri oturtmak için medenice tartışmanın sonuç vereceğine inanmak, kopmuş gelen bir çığı konuşarak vazgeçirebileceğimize inanmaya eşdeğerdir ne yazık ki.
gerçi sadece bu topraklar için değil, biraz tarih incelerseniz tüm insanlık tarihi üç aşağı beş yukarı böyledir. o yüzden machiavelli'nin tezleri yüzyılları aşar, sun tzu'nun tezleri modern iş hayatına uyarladığı zade bile geçerlidir, o yüzden caesar'ı nerdeyse herkes tanırken pompeius'u sadece gerçekten ilgilenenler hatırlayacaktır.
ama olsun güzel oldu. boyut açtı. zihin açtı.
eline sağlık tekrar.
enseyi de karartma lütfen :)