1244
gayet efendi, yerinde, zamanında, kendisinin ve takımının menfaatleri doğrultusunda konuşan, türkiye'nin gelmiş geçmiş en yetkin teknik direktörü olduğunu defalarca kanıtlamış hoca...
beşiktaş nefretini şenol güneş'e yansıtma çabasını anlamış değilim, anlayabileceğimi de sanmıyorum...
beşiktaş bir camia, bu camiada teknik direktörler gelir, gider, değişir... kalıcı olan kendi ismi ve kimliğidir.
şenol güneş ise kendine has bir kişilik. atarlı bir karadeniz delikanlısı... mağduru oynadığı söylenilen yerlerde düşündüğünü söylüyor ki haklıdır. yani şimdi biz bu adamdan hem sportif başarı ve teknik direktörlük açısından mükemmel olmasını, hem de susmasını beklersek, e o zaman zaten bu adam türkiye gibi bir ortamda çalışmasın ne gerek var?
bazı şeyleri çabuk unutuyoruz:
- bu adam milli takım hocası oldu, milli takımlar seviyesinde tarihimizin en büyük başarısını yaşattı, dünya 3'üncüsü olduğu dönemin akabinde "karizma eksikliği" gibi saçma sapan bir argümanla hocalığı sonlandırıldı...
- yılların teknik adamı olmasına rağmen çok çok geç şampiyonluk yaşadı. bunun sebeplerinden birisi de rakibi fenerbahçe'nin tabiri caizse şampiyonluğunu göz göre göre elinden çalmasıydı. adam şikeyle şampiyonluk kaybetti, mahkemeler bunu onayladı, rakibi avrupa'dan men edildi, ama adama hak ettiği şampiyonluk verilmedi...
- adam nereye gittiyse başarılı oldu. trabzonspor'da oyuncuyken efsaneydi ve trabzonspor'u trabzonspor yapan ekipteydi. ancak onların jenerasyonu sonrasında çöken ve başarıdan uzaklaşan trabzonspor'u tekrar ayağa kaldıran o oldu, başa güreştirdi. her başarıya yaklaştığında ise haksızlığa uğrayıp o şampiyonlukları kıl payı kaybetti. 2011 trabzonsporlu şenol'un fenerbahçe'ye haksız biçimde kaybettiği ilk şampiyonluk değildi...
- kore'ye gitti orta sıra takımından şampiyonluk yoluna giden takım yarattı. trabzonspor'da ilk döneminde harikalar yaratıp kadrosunu ezbere sayacağımız hamili, şotalı, arçilli, ogünlü, abdullahlı takımı kurdu. sonra trabzon'a ikinci gelişinde ölüleri diriltip türk futboluna müthiş adamlar kazandırdı, buraklar, selçuklar, tolgalar hepsi onun eseriydi...
- bursaspor'a gitti, yoktan var etti takımı. ligin açık ara en iyi topunu oynayan bir bursaspor yarattı, sonra adamın parlattığı ne kadar oyuncu varsa elinden alındı, istifa etti gitti...
- beşiktaş gibi pür cenabet bir takımı ilk geldiği sene şampiyon yaptı... fazla söze gerek var mı bilmiyorum. elinden en büyük silahları alındı, gomez, sosa, töre vs. adam yine başa takım güreştiriyor...
- basına yaptığı açıklamalarda bazen sınırı aşsa da genelde adamlık dersi verdi. fenerbahçe'nin şike sürecinde çıkıp çatır çatır doğruları söyleyen, hükümeti bile karşısına almayı göze alıp yeri gelince başbakana, demirören'e saydıran da kendisiydi. hakkını savunurken de bir yığın ceza aldı...
şimdi bu adama sırf beşiktaş hocası diye sarmanın manası var mı?
beşiktaş'ta olmasa yukarıda yer alan saldırgan entry'ler yazılacak mıydı hakkında?
az insaflı olalım. kişileri ve kurumları ayırmamız gereken bir durum varsa o da bu durumdur...
beşiktaş nefretini şenol güneş'e yansıtma çabasını anlamış değilim, anlayabileceğimi de sanmıyorum...
beşiktaş bir camia, bu camiada teknik direktörler gelir, gider, değişir... kalıcı olan kendi ismi ve kimliğidir.
şenol güneş ise kendine has bir kişilik. atarlı bir karadeniz delikanlısı... mağduru oynadığı söylenilen yerlerde düşündüğünü söylüyor ki haklıdır. yani şimdi biz bu adamdan hem sportif başarı ve teknik direktörlük açısından mükemmel olmasını, hem de susmasını beklersek, e o zaman zaten bu adam türkiye gibi bir ortamda çalışmasın ne gerek var?
bazı şeyleri çabuk unutuyoruz:
- bu adam milli takım hocası oldu, milli takımlar seviyesinde tarihimizin en büyük başarısını yaşattı, dünya 3'üncüsü olduğu dönemin akabinde "karizma eksikliği" gibi saçma sapan bir argümanla hocalığı sonlandırıldı...
- yılların teknik adamı olmasına rağmen çok çok geç şampiyonluk yaşadı. bunun sebeplerinden birisi de rakibi fenerbahçe'nin tabiri caizse şampiyonluğunu göz göre göre elinden çalmasıydı. adam şikeyle şampiyonluk kaybetti, mahkemeler bunu onayladı, rakibi avrupa'dan men edildi, ama adama hak ettiği şampiyonluk verilmedi...
- adam nereye gittiyse başarılı oldu. trabzonspor'da oyuncuyken efsaneydi ve trabzonspor'u trabzonspor yapan ekipteydi. ancak onların jenerasyonu sonrasında çöken ve başarıdan uzaklaşan trabzonspor'u tekrar ayağa kaldıran o oldu, başa güreştirdi. her başarıya yaklaştığında ise haksızlığa uğrayıp o şampiyonlukları kıl payı kaybetti. 2011 trabzonsporlu şenol'un fenerbahçe'ye haksız biçimde kaybettiği ilk şampiyonluk değildi...
- kore'ye gitti orta sıra takımından şampiyonluk yoluna giden takım yarattı. trabzonspor'da ilk döneminde harikalar yaratıp kadrosunu ezbere sayacağımız hamili, şotalı, arçilli, ogünlü, abdullahlı takımı kurdu. sonra trabzon'a ikinci gelişinde ölüleri diriltip türk futboluna müthiş adamlar kazandırdı, buraklar, selçuklar, tolgalar hepsi onun eseriydi...
- bursaspor'a gitti, yoktan var etti takımı. ligin açık ara en iyi topunu oynayan bir bursaspor yarattı, sonra adamın parlattığı ne kadar oyuncu varsa elinden alındı, istifa etti gitti...
- beşiktaş gibi pür cenabet bir takımı ilk geldiği sene şampiyon yaptı... fazla söze gerek var mı bilmiyorum. elinden en büyük silahları alındı, gomez, sosa, töre vs. adam yine başa takım güreştiriyor...
- basına yaptığı açıklamalarda bazen sınırı aşsa da genelde adamlık dersi verdi. fenerbahçe'nin şike sürecinde çıkıp çatır çatır doğruları söyleyen, hükümeti bile karşısına almayı göze alıp yeri gelince başbakana, demirören'e saydıran da kendisiydi. hakkını savunurken de bir yığın ceza aldı...
şimdi bu adama sırf beşiktaş hocası diye sarmanın manası var mı?
beşiktaş'ta olmasa yukarıda yer alan saldırgan entry'ler yazılacak mıydı hakkında?
az insaflı olalım. kişileri ve kurumları ayırmamız gereken bir durum varsa o da bu durumdur...