185
galatasaray'ın tamamen konsantrasyon eksikliği sebebiyle kaybettiği turkcell super lig mücadelesidir.
ilk 10 dakikadan sonra sakin bir şekilde pas trafiğini oturtan galatasaray, oyunu tamamı ile kontrol altına aldı. bu sırada, ankaragücü de tam bir düz mantık kurarak galatasaray'ın bireysel özellikleri üst seviyede olan hücum dörtlüsünü adam adama markaj ile durdurmaya çalışıyordu. burada yapılacak, hızlı bir verkaç, gol aramaya çıkan sürpriz isimler, uzaktan bir şut ya da bireysel yetenekli isimlerin çalımları sonunda yapacağı bir asist ya da bir gol, maçın kopmasına yeterli olabilecekti. bunları ilk yarıda sahada çokça uygulanmaya çalışıldı. girilen 4 pozisyonun içerisinde 2 tane net pozisyon* * vardı. ikinci yarı da bu şekli devam ettirebilirse, galatasaray'ın golleri bulacağı çok belliydi.
yine ikinci yarı hemen kontrolü eline aldı galatasaray. futbolcularımız yine sakin sakin paslaşıp, karşı tarafın defansını bozmaya çalışıyordu. nedense olay milan baros'un kaçırdığı pozisyondan sonra kopmaya başladı. bu dakikadan sonra sanki takımda bir panik havası hakimdi bir an önce top kullanmak istemeler, acele etmeler veya çok topla oynayıp sonucunda basitçe kaybedilen toplar. aslında skor 0-0 idi ama maçı izlerken "yahu 1-0 mağlup durumda mıyız ki böyle panik oynuyoruz?" soru cümlesini çok kurduğumu hatırlıyorum ki mağlup olsak bile böyle oynamamız çok lüzumsuzdu. bu, tamamen son iki maçın skorundan dolayı ortaya çıkan mental yorgunluktan başka bir şey değil diye düşünüyorum.
arkaya atılan birkaç topla birlikte ankaragücü biraz daha tehlikesini de hissettirmişti bu sıralarda. şu, savunma arkasına atılan, toplar bir müddet daha canımızı sıkacağını düşünsem de orta sahadaki elano(kewell)-arda-aydın(keita) üçlüsünü prese alıştırdıktan ve stoperleri biraz daha orta sahaya yaklaşmasını sağladıktan sonra aşılacağını düşünüyorum. yapılacak hücum pres dışında bunun bir alternatifi yok. maalesef daha bunu 5-10 dakika arası yapabiliyoruz.
neyse, bu karışık durumlarda bile pozisyonları zorluyordu takım ta ki hakemin galatasaray'a yapıldığında es geçtiği ama biz yaptığımızda çaldığı 2-3 pozisyona kadar. sanırsam 65 ya da 70. dakika civarıydı bir anda o iki pozisyondan sonra tamamen maç soğudu ve oyundan kopuldu. (burada belirtmek istediğim sadece hakemin formsuz oluşu adalet dağıtırken bazı poziyonlarda saçmalaması ama tabi ki de bu durum galatasaray gibi büyük bir takım için mazeret değil.) bir anda şuursuzluk ve konsantrasyon eksikliği baş gösterdi ve sonrası da mağlum.
bu ne tarihimizin ilk mağlubiyeti ne de sonuncusu. önemli olan 8-10 sene bu takımı götürecek bir oyun düzeniyse, bu yolda yapılacak her türlü kaza sonucunun takıma olumlu yansıyacağını şu durumda düşünmek en mantıklısı.
ilk 10 dakikadan sonra sakin bir şekilde pas trafiğini oturtan galatasaray, oyunu tamamı ile kontrol altına aldı. bu sırada, ankaragücü de tam bir düz mantık kurarak galatasaray'ın bireysel özellikleri üst seviyede olan hücum dörtlüsünü adam adama markaj ile durdurmaya çalışıyordu. burada yapılacak, hızlı bir verkaç, gol aramaya çıkan sürpriz isimler, uzaktan bir şut ya da bireysel yetenekli isimlerin çalımları sonunda yapacağı bir asist ya da bir gol, maçın kopmasına yeterli olabilecekti. bunları ilk yarıda sahada çokça uygulanmaya çalışıldı. girilen 4 pozisyonun içerisinde 2 tane net pozisyon* * vardı. ikinci yarı da bu şekli devam ettirebilirse, galatasaray'ın golleri bulacağı çok belliydi.
yine ikinci yarı hemen kontrolü eline aldı galatasaray. futbolcularımız yine sakin sakin paslaşıp, karşı tarafın defansını bozmaya çalışıyordu. nedense olay milan baros'un kaçırdığı pozisyondan sonra kopmaya başladı. bu dakikadan sonra sanki takımda bir panik havası hakimdi bir an önce top kullanmak istemeler, acele etmeler veya çok topla oynayıp sonucunda basitçe kaybedilen toplar. aslında skor 0-0 idi ama maçı izlerken "yahu 1-0 mağlup durumda mıyız ki böyle panik oynuyoruz?" soru cümlesini çok kurduğumu hatırlıyorum ki mağlup olsak bile böyle oynamamız çok lüzumsuzdu. bu, tamamen son iki maçın skorundan dolayı ortaya çıkan mental yorgunluktan başka bir şey değil diye düşünüyorum.
arkaya atılan birkaç topla birlikte ankaragücü biraz daha tehlikesini de hissettirmişti bu sıralarda. şu, savunma arkasına atılan, toplar bir müddet daha canımızı sıkacağını düşünsem de orta sahadaki elano(kewell)-arda-aydın(keita) üçlüsünü prese alıştırdıktan ve stoperleri biraz daha orta sahaya yaklaşmasını sağladıktan sonra aşılacağını düşünüyorum. yapılacak hücum pres dışında bunun bir alternatifi yok. maalesef daha bunu 5-10 dakika arası yapabiliyoruz.
neyse, bu karışık durumlarda bile pozisyonları zorluyordu takım ta ki hakemin galatasaray'a yapıldığında es geçtiği ama biz yaptığımızda çaldığı 2-3 pozisyona kadar. sanırsam 65 ya da 70. dakika civarıydı bir anda o iki pozisyondan sonra tamamen maç soğudu ve oyundan kopuldu. (burada belirtmek istediğim sadece hakemin formsuz oluşu adalet dağıtırken bazı poziyonlarda saçmalaması ama tabi ki de bu durum galatasaray gibi büyük bir takım için mazeret değil.) bir anda şuursuzluk ve konsantrasyon eksikliği baş gösterdi ve sonrası da mağlum.
bu ne tarihimizin ilk mağlubiyeti ne de sonuncusu. önemli olan 8-10 sene bu takımı götürecek bir oyun düzeniyse, bu yolda yapılacak her türlü kaza sonucunun takıma olumlu yansıyacağını şu durumda düşünmek en mantıklısı.