7
1990'ların ikinci yarısında efes pilsen'in koraç kupasını kaldırması ile başlayıp eurobasket 2001 ile zirveye çıkan türk halkı ve basketbol arasındaki ilişkiden gündeme getirdiği beyaz gölge'nin türkçe uyarlaması. trt'de cuma akşamları yayınlanırdı. vakıf başkanı rolündeki zihni göktay, okul müdüresi rolündeki sevil üstekin ve tabi ki koç tarık akan gibi yılların büyük ustalarının yanına o dönemde parlamış, parlamakta olan ya da parlamasına çok az kalmış piyasadaki bir dolu oyuncudan oluşan çok sağlam bir kadrosu vardı. ismet badem de koç can'ın arkadaşı olarak dizi kadrosunda yer almış, senaryo gereği okul radyosundan yayınlanan dizideki basketbol sahnelerine anlatımıyla hayat vermiştir. 1-2 bölümlük yan rollerde bile pek çok önemli oyuncuya rastlamak mümkündür. öylesine de zengin bir oyuncu kadrosu vardı. yönetmeni ise serdar akar idi.
tabi o yıllar çok kanallı döneme geçişin yavaş yavaş tamamlandığı, dizi işlerinin yeni yeni başladığı yıllardı. bir takım etik değerler hala ön planda olabiliyordu. seksenlerdeki gibi trt'nin yayına başlamasını bekleme ritüeli yoktu ama yine de piyasada olan tek tük diziler merakla beklenip cümbür cemaat izlenirdi. senaristleri umarsızca saçmalamaya iten manasız uzunlukta yayın süreleri, reklam hesapları yoktu. kanalların elinde şimdiki gibi uçuk bütçeler de yoktu, bu da "ya tutarsa" mantığıyla dizi yapılmasını imkansızlaştırırdı. tiyatro oyuncuları henüz dizi setlerinden el ayak çekmemişti. bütün bunlar o dönemki dizilerin az ama öz olmasını sağlardı.
diziye dönersek efsanevi beyaz gölge'nin mümkün mertebe türkçeleşmiş ve de türkiyeleştirilmiş haliydi. şımarık bir grup öğrenciden ibaret basketbol takımı ve başlarında idealist, eski basketbolcu koç rolünde tarık akan... koçun başlarında olamadığı bir maçta şike yapmalarından enerji verici diye gösterilen uyuşturucu hap kullanımına, ehliyetsiz araba kullanıp kaza yapmaktan tut eski eşi ve arada kalan kızıyla yaşadıklarına kadar bir dolu konuya yer verebilmiş bir diziydi. gayet iyi reytingine rağmen 47. bölümde finalini yapıp veda etmiştir ki her bir bölümün o dönemde 35-40 dakika arası çekildiğini de göz önünde bulundurursak şimdiki dizilere kıyasla 20. bölüm civarına denk gelmektedir. bu da dizinin konu bütünlüğünü koruyup gayet "tadında" bir şekilde seyretmesine sebep olmuştur.
ayrıca:
(bkz: dümbelek kafalılar)
tabi o yıllar çok kanallı döneme geçişin yavaş yavaş tamamlandığı, dizi işlerinin yeni yeni başladığı yıllardı. bir takım etik değerler hala ön planda olabiliyordu. seksenlerdeki gibi trt'nin yayına başlamasını bekleme ritüeli yoktu ama yine de piyasada olan tek tük diziler merakla beklenip cümbür cemaat izlenirdi. senaristleri umarsızca saçmalamaya iten manasız uzunlukta yayın süreleri, reklam hesapları yoktu. kanalların elinde şimdiki gibi uçuk bütçeler de yoktu, bu da "ya tutarsa" mantığıyla dizi yapılmasını imkansızlaştırırdı. tiyatro oyuncuları henüz dizi setlerinden el ayak çekmemişti. bütün bunlar o dönemki dizilerin az ama öz olmasını sağlardı.
diziye dönersek efsanevi beyaz gölge'nin mümkün mertebe türkçeleşmiş ve de türkiyeleştirilmiş haliydi. şımarık bir grup öğrenciden ibaret basketbol takımı ve başlarında idealist, eski basketbolcu koç rolünde tarık akan... koçun başlarında olamadığı bir maçta şike yapmalarından enerji verici diye gösterilen uyuşturucu hap kullanımına, ehliyetsiz araba kullanıp kaza yapmaktan tut eski eşi ve arada kalan kızıyla yaşadıklarına kadar bir dolu konuya yer verebilmiş bir diziydi. gayet iyi reytingine rağmen 47. bölümde finalini yapıp veda etmiştir ki her bir bölümün o dönemde 35-40 dakika arası çekildiğini de göz önünde bulundurursak şimdiki dizilere kıyasla 20. bölüm civarına denk gelmektedir. bu da dizinin konu bütünlüğünü koruyup gayet "tadında" bir şekilde seyretmesine sebep olmuştur.
ayrıca:
(bkz: dümbelek kafalılar)