1
sevgili tafo,
seni ilk gördüğümde 9 yaşındaydım. ülkem uruguay, copa america finalinde senin ülken brezilya’ya karşı final oynuyordu. maçı penaltılarla biz kazanmıştık. hem yaşım küçük olduğu, hem de o dönem kalecilikle hiç ilgilenmediğim için senin bende çok yer ettiğini söyleyemem. söylersem de yalan söylemiş olurum! daha sonra senin kim olduğunun farkına vardım elbette. sadece güney amerika kıtası’nın değil dünyanın en iyilerinden biriydin. galatasaray’dan ilk teklif aldığımda beni arayan yakınlarıma bilgi verirken hep aynı şeyi söylemiştim: “taffarel de orada, onunla birlikte çalışacağım.”
istanbul’da karşılaştığımız ilk gün şunu düşündüm: “istediğimi konuşabileceğim rahatlıkla davranabileceğim bir mentorum var artık. ben de onun gibi olmak istiyorum. “ senin gibi oldum mu bilmiyorum ama birlikte çok kupalar kaldırdık. galatasaray taraftarı seninle beni kıyaslıyor. bunu düşününce bile çok mutlu ve gururlu oluyorum.
her antrenman öncesi takıma neşe saçman sadece kaleci ekibi için değil galatasaray’a da ne kadar katkı verdiğinin göstergesi. birlikte binlerce antrenman yapmışızdır.her antrenmana, ilk günkü gibi işine kendini adayan biriyle çıkmanın beni nasıl motive ettiğini, sporcusuna bu kadar inanan bir antrenörün katkılarını yazıya dökmem çok zor. bu arada hala senin bazı şutlarında kendi kendime “bunu çıkarmam imkansız zaten tafo vurdu” diyebiliyorum!
tanrının bir isteği belki, bu kulüpte yabancı kalecilerin yeri hep ayrı olmuştu. simoviç, sen ve mondragon… elbette yakın zaman önce kaybettiğimiz turgay şeren’i de hatırlatmam lazım. onu görmek için yaşlılar yurduna gittiğimiz sabah beni arayıp “hey nando antrenman sonrası ne işin varsa iptal et çok önemli bir ziyaretimiz var” demiştin. iyi ki o ziyareti yapmışız. sonsuza dek hafızalarda kalacak bir fotoğrafımız oldu.
finalde özetlersem; birlikte geçirdiğimiz her an, çıktığımız her antrenman, öğrettiklerin için ve elbette kahkahalarla geçen o muhteşem mutlu akşam yemekleri için sonsuz teşekkürler. galatasaraylılar şunu iyi bilsin ki ben bu kulübe ve bu şehre bu kadar iyi adapte olduysam senin yaklaşımın sayesinde. sen benim idolümsün sadece bir sporcu değil bir arkadaş ve bir insan olarak da öyle hissediyorum. hayatın başarılarla dolu olsun grande tafo!
en yüce duyguların adamısın muslera daima var ol.
seni ilk gördüğümde 9 yaşındaydım. ülkem uruguay, copa america finalinde senin ülken brezilya’ya karşı final oynuyordu. maçı penaltılarla biz kazanmıştık. hem yaşım küçük olduğu, hem de o dönem kalecilikle hiç ilgilenmediğim için senin bende çok yer ettiğini söyleyemem. söylersem de yalan söylemiş olurum! daha sonra senin kim olduğunun farkına vardım elbette. sadece güney amerika kıtası’nın değil dünyanın en iyilerinden biriydin. galatasaray’dan ilk teklif aldığımda beni arayan yakınlarıma bilgi verirken hep aynı şeyi söylemiştim: “taffarel de orada, onunla birlikte çalışacağım.”
istanbul’da karşılaştığımız ilk gün şunu düşündüm: “istediğimi konuşabileceğim rahatlıkla davranabileceğim bir mentorum var artık. ben de onun gibi olmak istiyorum. “ senin gibi oldum mu bilmiyorum ama birlikte çok kupalar kaldırdık. galatasaray taraftarı seninle beni kıyaslıyor. bunu düşününce bile çok mutlu ve gururlu oluyorum.
her antrenman öncesi takıma neşe saçman sadece kaleci ekibi için değil galatasaray’a da ne kadar katkı verdiğinin göstergesi. birlikte binlerce antrenman yapmışızdır.her antrenmana, ilk günkü gibi işine kendini adayan biriyle çıkmanın beni nasıl motive ettiğini, sporcusuna bu kadar inanan bir antrenörün katkılarını yazıya dökmem çok zor. bu arada hala senin bazı şutlarında kendi kendime “bunu çıkarmam imkansız zaten tafo vurdu” diyebiliyorum!
tanrının bir isteği belki, bu kulüpte yabancı kalecilerin yeri hep ayrı olmuştu. simoviç, sen ve mondragon… elbette yakın zaman önce kaybettiğimiz turgay şeren’i de hatırlatmam lazım. onu görmek için yaşlılar yurduna gittiğimiz sabah beni arayıp “hey nando antrenman sonrası ne işin varsa iptal et çok önemli bir ziyaretimiz var” demiştin. iyi ki o ziyareti yapmışız. sonsuza dek hafızalarda kalacak bir fotoğrafımız oldu.
finalde özetlersem; birlikte geçirdiğimiz her an, çıktığımız her antrenman, öğrettiklerin için ve elbette kahkahalarla geçen o muhteşem mutlu akşam yemekleri için sonsuz teşekkürler. galatasaraylılar şunu iyi bilsin ki ben bu kulübe ve bu şehre bu kadar iyi adapte olduysam senin yaklaşımın sayesinde. sen benim idolümsün sadece bir sporcu değil bir arkadaş ve bir insan olarak da öyle hissediyorum. hayatın başarılarla dolu olsun grande tafo!
en yüce duyguların adamısın muslera daima var ol.