• 9724
    sanırım buranın sorunu insanların olayları kişilerden bağımsız olarak değerlendirememesi. yoksa hepimiz galatasaraylıyız, hepimiz takımımızın iyiliğini istiyoruz, hepimiz futboldan anlıyoruz ama ortada sürekli aynı mevzuların etrafında dönen kısır tartışmalar yaşanıyor. nacizane görüşüm, insanların veya olayların muhakkak siyah veya beyaz olmadığını, gri de olabileceğini anlayınca bu tartışmaların da biteceği yönünde.

    örnek 1: atletico madrid hocası simeone, takımı aleyhinde verilen haksız kararlara karşı ispanya futbol federasyonu'na isyan eder. "ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum ve bunu yaptırmayacağım" diye meydan okur. üç ay sonra ispanya milli takımı'nın başına geçmesi teklif edilince teklifi kabul eder ve törende ispanya futbol federasyonu başkanı'yla sırıtarak poz verir. iki ay sonra hollanda'ya 2-0 kaybettikleri maçtan sonra "başkanımız aleyhine yapılan tezahüratlara çok üzüldüm" diyerek ispanya futbol federasyonu başkanı'na kalkan olur.

    tepki 1: bu olay üzerine taraflı tarafsız herkes "simeone ne kadar karaktersiz adammış" derdi. ne kadar severseniz sevin, aynı lafı terim için de diyebilmelisiniz, yoksa kendinizi kandırmış olursunuz.

    örnek 2: ac milan başkanı berlusconi, 2013 yazında uefa ile ffp anlaşması yapar. bu anlaşmaya göre milan 2013-14 ve 2014-15 sezonlarında zarar etmeyecektir, yani geliri ve gideri eşit olmak zorundadır. bu anlaşmaya rağmen milan 2013-14 sezonunda 60 milyon euro zarar eder. 2014 ekim ayında berlusconi, "basketbol takımına sponsor olacağım" diyerek istifa eder. yerine gelen yönetim elinden geldiğince tasarruf yapmasına rağmen, milan o sezon da 40 milyon euro zarar eder. bunun sonucunda uefa milan'ı yarışmalarından bir yıllığına men ederek cezalandırır, berlusconi ise basketbol takımına sponsor olma sözünü tutmaz.

    tepki 2: burada berlusconi'nin hatalı olduğu apaçık ortada. berlusconi ne kadar büyük başkan olursa olsun, başkanlığının son yılında kulübü layıkıyla yönetememiş ve milan'ı avrupa kupalarından men eden başkan olarak tarihe olumsuz manada yazılmıştır. berlusconi başlığında "sen bu parayla ne yaptın, kulübü zarara soktuysan gel bari basketbol takımına sponsor ol" diye yazacak kişiler, ünal aysal'a bu soruyu sormaktan imtina etmemeli.

    örnek 3: panathinaikos'un kaptanı zeca, uzun süre kötü oynadıktan sonra olympiakos derbisi esnasında ıslıklanır. bunun üzerine formasını çıkarıp sahayı terkeder, teknik heyetin bütün ısrarlarına rağmen sahaya dönmez. ertesi gün medyaya "beni ıslıklayanların gerçek panathinaikoslu olduğuna inanmıyorum" diye açıklama yapar. ertesi sezon panathinaikos şampiyon olur, bundan önceki bütün şampiyonluk törenlerinde kupayı iki kaptan aynı anda kaldırdığı halde zeca ikinci kaptanı bir kenara iter ve kupayı tek başına kaldırır. öte yandan ancak katar takımlarının verebileceği düzeyde, fahiş bir maaş alan 31 yaşındaki zeca'nın kontratı 2019 yazına kadar sürecektir, panathinaikos ise ffp kriterlerine uyamadığı için avrupa kupalarından men cezası almıştır.

    tepki 3: böyle bir durumda hepimiz "panathinaikos zeca'yı satıp durumunu toparlamalı, yerine uygun maliyetli bir adam bulmalı" derdik. bir panathinaikos'lu zeca'yı savunmak için "ama etrafındakiler ona uygun değil, yeni taktiğe pek alışamadı, zeca'nın iyi oynayabileceği bir takım kuramayan yönetim hatalı" gibi bahaneler üretseydi çok afedersiniz kıçımızla gülerdik. evet, zeca'ya gösterdiğimiz adaleti selçuk'tan esirgememeliyiz.

    her neyse demek istediğim şeyi anlatabildim sanıyorum. sevdiğimiz insanlar hata yaptığında "evet hata yaptı" diyebilmeliyiz, sevmediğimiz insanlar doğru bir iş yaptığında da "evet doğru yaptı" diyebilmeliyiz. yoksa boş yere kavga eder dururuz, bu da vakit kaybından başka bir şey olmaz. körleme fanatikliğin bu güne kadar hiçbir sorunu çözebildiğini görmedim, bundan sonra da çözebileceğini sanmıyorum.

    sonsuz saygılarımla.
App Store'dan indirin Google Play'den alın