1497
galatasaray'da top oynadığı yaklaşık 10 senelik dönemde kariyeri 5 kere zıt yönlerde uç noktaları görmüş olan adanalı abimiz. ankaragücü'nden transferi o yaz döneminin en önemli transferiydi. sezon ortasında sakarya kupa maçında sikindirik bir grip ilacı yüzünden 6 ay ceza aldı, istenmeyen adam ilan edilmeye çalışıldı. ertesi sezon galatasaray tarihinin en unutulmaz sezonunda tekrar form tutmaya başladı. sonraki iki sezon hep yükselen bir performans gösterdi, hatta 2002 dünya kupasından neredeyse dünya yıldızı olarak döndü. dünya kupası dönüşü türkiye klasiği "meyve veren ağaç taşlanır" durumlarını hafif ölçekte yaşamaya başladı, dünya kupasında brezilya'ya kafa tutarken türkiye'de bir şampiyonluğun ellerinden alınıp beşiktaş'a verilişiyle mücadele etti. hangi avrupa takımına gideceği hakkında toto oynanan dönemde yönetim kurulu toplantısının orta yerine dalıp boş mukaveleye imza atıp çıktı. bu hareketinin samimiyeti ve isteğini tartışmak yersizdir ama, içinde bir ukde olarak kaldığı da yadsınamaz bir gerçektir. iki sezon daha sallanıp durduktan sonra 2006'daki efsane şampiyonlukta yine zirve yaptı performans bakımından. o sezon kariyerinin son iyi dönemi oldu zaten. ondan sonraki üç sene hep dibe doğru gitti. sonunda yedek kulübesinde başının göbeğinin üzerine düşmesini engelleyemeyen, deplasman dönüşü kafasına laptop atılan bir adama dönüştü. özelde türk futbolcusunun, genelde ise türk insanının önündeki en büyük duvar olan kişisel gelişim eksikliği onu bambaşka bir kariyerden etti aslında. gol atınca san siro'yu boydan boya koşarak sevinen, real madrid'e gol atınca kamikaze uçağı edasıyla sahanın öbür yarısından kopup yedek kulübesine dalan, yine bir şampiyonlar ligi maçında attığı golü reklam panolarını tekmeleyerek kutlayan adam olarak sevildi. aslında çok yetenekli bir futbolcuydu, doksan dakikaya sığdırdığı sayısız bindirmeyle şimdilerde özlemi çekilen kanat oyuncusu tabirinin hakkını veren bir adamdı. ama türkiye gerçeği, yeteneğinden ziyade bu özellikleri daha çok prim yaptı. biraz bunların bilincinde olmanın verdiği buruklukla, biraz galatasaray'dan tatsız şekilde ayrılmanın verdiği hüzünle, çokça da futbolculuk sonrası içine düşülen boşlukla baş etmekte zorlandığı gerçektir. özellikle zoraki şekilde çıktığını dönem dönem fazlaca hissettirdiği televizyon programlarındaki "yorumcu" halleri fazlasıyla üzücüdür aslında...