32
kulubü esir almış olan ortadoğu zihniyetinin yansımasıdır.
buralarda yazdık satırlar boyunca, galatasaray artık eski galatasaray olmaktan uzaklaşıyor, batıya açılan pencere ünvanlı, yeniliklerin ve değişimlerin öncüsü olmuş kulüp muhafazakarlık denen illetin pençesine düşmüş, sürekli geriye doğru gidiyor. muhafazakarlıktan kastım, liseci akbabaların, kadayıf dükkanı sahibi tonton dedelerin galatasaray üzerindeki hükümranlıklarını koruma gayretidir. bu liseci zihniyet, kendisinden olmayanı yok sayan, parasıyla, emeğiyle, maddi-manevi gücüyle galatasaray için mücadele eden taraftarı adamdan saymayıp, kendi egolarını tatmin etmekten başka işe yaramayan tırnak içinde 'asalaklar ordusu'. kene gibi emiyorlar kanımızı, kulüp 1 milyar tl borç içindeyken, batma aşamasına gelmişken, efendilerin tek derdi galatasaray adası'nın kendilerine sosyal tesis olarak tahsis edilmesi. başka dertleri tasaları yok.
bu zihniyet yok edilmedikçe, galatasaray küçülmeye ve maalesef bitmeye mahkumdur. koskoca galatasaray kulubü elbette yeniden toparlanır, dirilir tabiri caizse ama değerlerinden vazgeçmiş, yozlaşmış ve daha küçük bir kulüp olarak yola devam eder.
mustafa denizli'yi getirmek de bu zihniyetin paralelinde izlenmesi gereken bir vaka. erken tedbir almayıp, hamzaoğlu denen garabet insan evladı haziran ayında saçmalarken, kendisine teşekkür edilip yollar ayrılmayınca, 'ligi biliyor' gibi aptalca bir düşünce yapısıyla aynısının lacivertini, üstelik 4.5 milyon dolar gibi bir ücretle takıma getirmenin izahı mümkün değil.
liseciler, dursun aydın özbek gibi futboldan anlamayan bir adamı ve kendisi gibi liseci işbilmez, beceriksiz, amatör bir dolu adamı yönetime doldurursa olacağı bu. karşıda aziz yıldırım gibi bir kurt, karşısında öz gaziantep lahmacun fırınından yarım saat önce çıkmış gibi, elleri, yüzü gözü unlu bir garip adam. her işleri beceriksizce, aldıkları her karar panik ürünü. cesur olması gerektiği yerde pısırık ya da vaktinde cesaret sergileyemeyen, kulubü rezil eden insanlar.
hamzaoğlu gibi bir beladan kurtulmuşsun, takımı daha büyük bir belanın içine atıyorsun. revizyonist, cesur, atakan, devrimci bir adam lazımken, statükocu, ununu elemiş eleğini asmış, dünya bir yerime minaresi başka yerime, gamsız, dertsiz tasasız adamı getiriyorsun. kaç yıldır ne takım yönetmiş ne bir şey, yalandan yorumculuk yapıp, eyyamın dibine vurmakla ömür geçiren bir zatı, egosunu tatmin etmek için çöreklenecek yer arayan bir tipi, koskoca galatasaray'ın başına getiriyorsun.
ne anlamı kaldı hamza yı kovmanın? mustafa denizli neyi değiştirecek aynı yerli sevici kafa yapısıyla? gerçi kime neyi anlatıyorsun, vesayet altındaki bir yönetimden aklı başında kararlar beklemek saçmalıktan başka bir şey değil.
buralarda yazdık satırlar boyunca, galatasaray artık eski galatasaray olmaktan uzaklaşıyor, batıya açılan pencere ünvanlı, yeniliklerin ve değişimlerin öncüsü olmuş kulüp muhafazakarlık denen illetin pençesine düşmüş, sürekli geriye doğru gidiyor. muhafazakarlıktan kastım, liseci akbabaların, kadayıf dükkanı sahibi tonton dedelerin galatasaray üzerindeki hükümranlıklarını koruma gayretidir. bu liseci zihniyet, kendisinden olmayanı yok sayan, parasıyla, emeğiyle, maddi-manevi gücüyle galatasaray için mücadele eden taraftarı adamdan saymayıp, kendi egolarını tatmin etmekten başka işe yaramayan tırnak içinde 'asalaklar ordusu'. kene gibi emiyorlar kanımızı, kulüp 1 milyar tl borç içindeyken, batma aşamasına gelmişken, efendilerin tek derdi galatasaray adası'nın kendilerine sosyal tesis olarak tahsis edilmesi. başka dertleri tasaları yok.
bu zihniyet yok edilmedikçe, galatasaray küçülmeye ve maalesef bitmeye mahkumdur. koskoca galatasaray kulubü elbette yeniden toparlanır, dirilir tabiri caizse ama değerlerinden vazgeçmiş, yozlaşmış ve daha küçük bir kulüp olarak yola devam eder.
mustafa denizli'yi getirmek de bu zihniyetin paralelinde izlenmesi gereken bir vaka. erken tedbir almayıp, hamzaoğlu denen garabet insan evladı haziran ayında saçmalarken, kendisine teşekkür edilip yollar ayrılmayınca, 'ligi biliyor' gibi aptalca bir düşünce yapısıyla aynısının lacivertini, üstelik 4.5 milyon dolar gibi bir ücretle takıma getirmenin izahı mümkün değil.
liseciler, dursun aydın özbek gibi futboldan anlamayan bir adamı ve kendisi gibi liseci işbilmez, beceriksiz, amatör bir dolu adamı yönetime doldurursa olacağı bu. karşıda aziz yıldırım gibi bir kurt, karşısında öz gaziantep lahmacun fırınından yarım saat önce çıkmış gibi, elleri, yüzü gözü unlu bir garip adam. her işleri beceriksizce, aldıkları her karar panik ürünü. cesur olması gerektiği yerde pısırık ya da vaktinde cesaret sergileyemeyen, kulubü rezil eden insanlar.
hamzaoğlu gibi bir beladan kurtulmuşsun, takımı daha büyük bir belanın içine atıyorsun. revizyonist, cesur, atakan, devrimci bir adam lazımken, statükocu, ununu elemiş eleğini asmış, dünya bir yerime minaresi başka yerime, gamsız, dertsiz tasasız adamı getiriyorsun. kaç yıldır ne takım yönetmiş ne bir şey, yalandan yorumculuk yapıp, eyyamın dibine vurmakla ömür geçiren bir zatı, egosunu tatmin etmek için çöreklenecek yer arayan bir tipi, koskoca galatasaray'ın başına getiriyorsun.
ne anlamı kaldı hamza yı kovmanın? mustafa denizli neyi değiştirecek aynı yerli sevici kafa yapısıyla? gerçi kime neyi anlatıyorsun, vesayet altındaki bir yönetimden aklı başında kararlar beklemek saçmalıktan başka bir şey değil.