372
(bkz: #1834666)
yazısı bolca istatistiki bilgi , güzelleme ve iyi niyet içeren yazar. ama yaptığı tespitlere ne yazık ki katılamıyorum.
1-aslında gol sayıları üzerinden gerets, fatih terim, lucescu'yu hamza ile kıyaslamasından sonrasını okumamak lazımdı ama okumaya devam ettim.
2- "'tercih' teknik direktörün işi! tutar, tutmaz ve ona göre hesabını o verir. tercih senin işin değil. sen taraftarsın. " diyor, dogru. ama bu neyi ifade eder? şu hayatta hiçbirşeyi sorgulamadan yutan insanlar olmamızı mı ögütlüyor onu anlayamadım? bu takımın tercihlerini hoca yapabilir ama taraftar bu oyunun en onemli aktörlerinden biridir. sevgisini, heyecanını ve ses tellerini ortaya koydugu kadar, eleştirisini yeri geldiğinde tepkisini de koyar. kimse bu takımın sahibi değil, tercih hocanın ama eleştiri de bizim hakkımız.
3- sabri konusunda iki farklı durumu değerlendirmiş. elma ile armut durumu olmuş. mancini'yi sabri'yi solda oynattıgı için eleştiriyorduk. tazminat sevici olayı tamamen bir paranoyaydı elde somut veriler yoktu. hamza'yı ise sabri'nin sözleşmesi üzerinden eleştirdiler ve dogal olarak menajerinin hamza'nın arkadaşı cıkması durumları ile beraber. üstelik bunu paramız yok denilen ve "feda" sezonumuzda yapması sebebiyle. üstüne de 3 maç üst üste 90. dakikada oyuna alınca homurdanma olması gayet doğal. zira hamza'nın yerlilere olan tutumunu az çok herkes ögrendi. bilal ve niasse hatta güven varol , ugur demirok isimleri yüzünden de hamza eski ogrencilerine kıyak mı yapıyor denmeye başlandı. bunlar da gayet doğal. kafasını kumdan cıkarıp etrafa bakmasını bekledik taraftar olarak.
4- bilal konusunda annesinin ölümü üzerinden bir güzelleme yapmış , tamam dogru ama biz bilal 'in "adamlığı" ile ilgilenmiyoruz. ekstra güzel bir özellik tamam karakterlidir vs. ama önemli olan futboludur. melo için çok kişi karaktersiz demesine rağmen neden bizim için o kadar vazgeçilmez olmuştu? çünkü sahada savaşıyordu ve elinden geleni yapıyordu. profesyonel futbolcudan beklentimiz budur. çok koşması da tamamen yanıltıcı bir istatistiki bilgi. selçuk ta o kadar koşuyor. orta sahanın göbeginde oynayan bir oyuncu ortalama 10-11 km kosmuyorsa zaten sıkıntı var demektir. sahaya baktıgımızda ise bunların "düz koşu" oldugunu ve bir depar veya atak başlatan , ya da duvar pasıyla hareketlenme vs. olmadıgını dolayısıyla boş koşular oldugunu görürüz. bolca düz koşu yapan ve topu yanındakine iyi aktaran bir oyuncu bilal.
5- "o orada oynar mı?" "bu burada oynar mı?" bunlar ergen yorumları. aptalca demiş. o zaman bütün spor yorumcuları ergen ve aptal oluyor bu duruma göre. yine sorgulamadan her tercihe biat etmemiz gerektiğini öğütlemiş bize...peki biz taraftar forumlarında ne tartışacagız? hangi flamayı asalım tribüne, hangi tezahüratı bagıralım falan mı?
6-"doğrusu tercih yapmak idarecinin sorumluluğu ve senin işin, o tercihleri beğenip beğenmemek değil. mantıken o tercihlerin doğurduğu sonuçları beğenip beğenmemek olmalı! anlatabildim mi? yani kardeş sen neden x oynadı diye üzülmemelisin mantıken. neden takım kötü oynadı? neden takım kısır? neden üretemiyor? neden savunma zaafları çok? neden geri dönüşlerde sıkıntı var? bunları sorgulamalısın."
çok güzel söylemiş zaten biz de onu sorguluyoruz. çıkıp oynayan ve iyi sonuclar üreten bir adamı ne zaman eleştirdik? kim eleştirir. manyak mıyız biz? aksayan yönleri , adaletsiz tercihleri, onlarca maç oynayıp hala aynı hataları yapan oyuncuları izlemek zorunda kalışımızı eleştiriyoruz. bugün sabri, bilal, semih, umut, olcan vs neden eleştiriliyor? sneijder, muslera, chedjou, carole, hakan balta neden eleştirilmiyor? bunları düşünürse zaten aslında takımın içinde sırıtan dişliyi bozan ve "takımın" kimyasını bozan unsurların oynamasına tepki verdiğimizi görebilir. tercihleri maçtan once begenmiyorsak ta, daha once yüzlerce kez denendiği için benzer kötü sonuclar doguracagına olan ön görümüzdür.
sınıf başkanı gibi çıkıp "hocamızı ve tercihlerini eleştirmek size mi kalmış? susun oturun" diyen yazarın bu yazısının, böylesine seviyeli ve özgürce galatasaray konusulan bir ortamla çeliştigini düşünüyorum. isteyen istediğini söyler, begenmediğini belirtir. konusmak istemeyen varsa da çıkan sonuçlara göre "bak gordunuz mu begenmediniz ama maçı aldık" diye maçtan sonra bizi suclayabilir.
söylenen yorumların hepsi zaten takımın daha iyi olması için temenniler içerir, herkes kendince fikrini söyler. dogru ya da yanlıs. önemli olan skorlar ne olursa olsun , dogru olanın ne oldugunu bizlerin de bulmaya calısması ve bu sinerjiyi olumlu ya da olumsuz takıma yansıtabilmesi.
yazısı bolca istatistiki bilgi , güzelleme ve iyi niyet içeren yazar. ama yaptığı tespitlere ne yazık ki katılamıyorum.
1-aslında gol sayıları üzerinden gerets, fatih terim, lucescu'yu hamza ile kıyaslamasından sonrasını okumamak lazımdı ama okumaya devam ettim.
2- "'tercih' teknik direktörün işi! tutar, tutmaz ve ona göre hesabını o verir. tercih senin işin değil. sen taraftarsın. " diyor, dogru. ama bu neyi ifade eder? şu hayatta hiçbirşeyi sorgulamadan yutan insanlar olmamızı mı ögütlüyor onu anlayamadım? bu takımın tercihlerini hoca yapabilir ama taraftar bu oyunun en onemli aktörlerinden biridir. sevgisini, heyecanını ve ses tellerini ortaya koydugu kadar, eleştirisini yeri geldiğinde tepkisini de koyar. kimse bu takımın sahibi değil, tercih hocanın ama eleştiri de bizim hakkımız.
3- sabri konusunda iki farklı durumu değerlendirmiş. elma ile armut durumu olmuş. mancini'yi sabri'yi solda oynattıgı için eleştiriyorduk. tazminat sevici olayı tamamen bir paranoyaydı elde somut veriler yoktu. hamza'yı ise sabri'nin sözleşmesi üzerinden eleştirdiler ve dogal olarak menajerinin hamza'nın arkadaşı cıkması durumları ile beraber. üstelik bunu paramız yok denilen ve "feda" sezonumuzda yapması sebebiyle. üstüne de 3 maç üst üste 90. dakikada oyuna alınca homurdanma olması gayet doğal. zira hamza'nın yerlilere olan tutumunu az çok herkes ögrendi. bilal ve niasse hatta güven varol , ugur demirok isimleri yüzünden de hamza eski ogrencilerine kıyak mı yapıyor denmeye başlandı. bunlar da gayet doğal. kafasını kumdan cıkarıp etrafa bakmasını bekledik taraftar olarak.
4- bilal konusunda annesinin ölümü üzerinden bir güzelleme yapmış , tamam dogru ama biz bilal 'in "adamlığı" ile ilgilenmiyoruz. ekstra güzel bir özellik tamam karakterlidir vs. ama önemli olan futboludur. melo için çok kişi karaktersiz demesine rağmen neden bizim için o kadar vazgeçilmez olmuştu? çünkü sahada savaşıyordu ve elinden geleni yapıyordu. profesyonel futbolcudan beklentimiz budur. çok koşması da tamamen yanıltıcı bir istatistiki bilgi. selçuk ta o kadar koşuyor. orta sahanın göbeginde oynayan bir oyuncu ortalama 10-11 km kosmuyorsa zaten sıkıntı var demektir. sahaya baktıgımızda ise bunların "düz koşu" oldugunu ve bir depar veya atak başlatan , ya da duvar pasıyla hareketlenme vs. olmadıgını dolayısıyla boş koşular oldugunu görürüz. bolca düz koşu yapan ve topu yanındakine iyi aktaran bir oyuncu bilal.
5- "o orada oynar mı?" "bu burada oynar mı?" bunlar ergen yorumları. aptalca demiş. o zaman bütün spor yorumcuları ergen ve aptal oluyor bu duruma göre. yine sorgulamadan her tercihe biat etmemiz gerektiğini öğütlemiş bize...peki biz taraftar forumlarında ne tartışacagız? hangi flamayı asalım tribüne, hangi tezahüratı bagıralım falan mı?
6-"doğrusu tercih yapmak idarecinin sorumluluğu ve senin işin, o tercihleri beğenip beğenmemek değil. mantıken o tercihlerin doğurduğu sonuçları beğenip beğenmemek olmalı! anlatabildim mi? yani kardeş sen neden x oynadı diye üzülmemelisin mantıken. neden takım kötü oynadı? neden takım kısır? neden üretemiyor? neden savunma zaafları çok? neden geri dönüşlerde sıkıntı var? bunları sorgulamalısın."
çok güzel söylemiş zaten biz de onu sorguluyoruz. çıkıp oynayan ve iyi sonuclar üreten bir adamı ne zaman eleştirdik? kim eleştirir. manyak mıyız biz? aksayan yönleri , adaletsiz tercihleri, onlarca maç oynayıp hala aynı hataları yapan oyuncuları izlemek zorunda kalışımızı eleştiriyoruz. bugün sabri, bilal, semih, umut, olcan vs neden eleştiriliyor? sneijder, muslera, chedjou, carole, hakan balta neden eleştirilmiyor? bunları düşünürse zaten aslında takımın içinde sırıtan dişliyi bozan ve "takımın" kimyasını bozan unsurların oynamasına tepki verdiğimizi görebilir. tercihleri maçtan once begenmiyorsak ta, daha once yüzlerce kez denendiği için benzer kötü sonuclar doguracagına olan ön görümüzdür.
sınıf başkanı gibi çıkıp "hocamızı ve tercihlerini eleştirmek size mi kalmış? susun oturun" diyen yazarın bu yazısının, böylesine seviyeli ve özgürce galatasaray konusulan bir ortamla çeliştigini düşünüyorum. isteyen istediğini söyler, begenmediğini belirtir. konusmak istemeyen varsa da çıkan sonuçlara göre "bak gordunuz mu begenmediniz ama maçı aldık" diye maçtan sonra bizi suclayabilir.
söylenen yorumların hepsi zaten takımın daha iyi olması için temenniler içerir, herkes kendince fikrini söyler. dogru ya da yanlıs. önemli olan skorlar ne olursa olsun , dogru olanın ne oldugunu bizlerin de bulmaya calısması ve bu sinerjiyi olumlu ya da olumsuz takıma yansıtabilmesi.