4175
dünyanın en potansiyelli kulübü. cidden galatasaray kadar dünyada potansiyeli olan başka takım yok. dünya markası için üst düzey yöneticilere ya da 10 tane diploması olan 20 küsür dil bilen insanlara da ihtiyacı yok. ihtiyacımız olan sadece doğru hamleleri yapmak. şimdi biraz uzun olacak yazı o yüzden baştan belirtmek isterim.
galatasaray dünyada sayılı hikayeye sahip ender kulüplerden. ülkesindeki demokratik, toplumcu düşünceye sahip insanları barındırmış bir lise'de kurulmuş bir kulüp. avrupa'da başarıya sahip, ortadoğu'ya, dünyadaki tüm göçmenlere umut olmuş, hikaye olmuş yegane kulüp. avrupa'da kime "türkiye" diye sorsan ilk cevapları kebap sonra galatasaray oluyor. rooney'in oğlu, sarkozy'in oğlu v.b. ünlü kişiler bu takımın formasını sırtını geçiriyor. manu chao konserlerine galatasaray forması ile çıkıp galatasaray'ın tüm ezilen halklar için " umut" olduğundan bahsediyor. tuttuğumuz, hayatımızın tek motivasyon kaynağı olmuş kulüp böyle geleneklere sahip. peki bunu galatasaray nasıl değerlendiriyor ? çok kötü. böyle bir markayı dünyaya pazarlamak çok basit iş. şöyle düşünün bir kulüp herhangi bir branştaki takımına yatırım yapınca altyapıya da bir sürü para harcıyor dimi ? evet. peki bunu neden pazarlama konusunda yapmıyor ? çünkü akıllarına gelmiyor. kaoslardan kaos beğenirken bu işlerle "uğraşamıyorlar". anlatmak istediğim şu; eğer bir kulüp pazarlama konusunda kendini geliştirmek istiyorsa ve bu yaşanılan çalkantılı işlerden dolayı bu hiçbir zaman süreklilik sağlanamamışsa yapacağı ilk şey "altyapıya" yönelmek olmalı. şöyle düşünün dortmund baktı olmuyor batacak gitti altyapıdan çıkardı oyuncuları, sabretti ve meyvesini muazzam bir şekilde aldı. galatasaray da böyle yapmalı pazarlama konusunda çocuklara yatırım yapmalı. çocuklara hitap edecek şekilde pazarlama taktikleri ortaya koymalı. özellikle de amerikadaki ve asyadaki çocuklara çünkü asıl pazar orada. bu konuda örnek vermek gerekirse galatasaray'da herhangi bir yönetici binecek uçağa gidecek amerika'ya ve dünyadaki iki çizgi roman devi d.c. comics veya marvel'a diyecek ki biz galatasaray ismini amerikadaki çocuklara duyurmak istiyoruz. bunun içinde sadece 6- 7 bölümden oluşan güzel bir seri çıkarmak istiyoruz. bakın bu çizgi romanları dünyada milyonlarca insan okuyor. büyük sinema pazarları bunun üzerinden dönüyor. dünyada milyarlarca çocuk var. bunların sadece %1 ini galatasaray markası etkilese milyonlar eder bu. her bir çocuk büyüdüğünde 20 dolar harcasa galatasaray ile ilgili bu rakam yüz milyon dolarları bulabilir. böyle bir pazar çünkü bu bahsettiğim. düşünsene milyonlarca çocuk spider-man'i okuyor, izliyor ve bir anda o "müthiş" kahraman istanbul'a gidip galatasaray adında bir takımın oyuncularıyla türkiye'yi "dr. octopus'tan" kurtarıyor. bir anda galatasaray markası milyonlarca çocuğa, onların ailelerine ve ileride kuracakları ailelerine hitap ediyor. müthiş gelir kapısı olabilir. ve yapılacak tek şey bu saydığım 2 çizgi roman firmasının en bilindik en çok pazara hitap eden kahramanlarından birinin adı ile 6- 7 sayılık bir seri oluşturulması. asyadaki çocukta daha iyi bilecek galatasaray'ı amerikadaki de. çizgi romanın sonunda da galatasaray store ile ilgili tanıtıcı minik bir katalog, link v.b. şeyler. mesela katalogda şöyle yazıyor, "spider-man ile günü kurtaran wesley sneijder'in kostümü (yani forması) sadece 60 dolar". böyle olsa keşke tertemiz olur. keşke düşünülebilse. ve ben inanıyorum ki bunun maliyeti çok olmaz galatasaray'a, tüm reklamlarla, çizgi roman sayısıyla falan maksimum 1 milyon dolar olur ve bu getireceği paranın yanında solda sıfır kalır. ve bahsetmeyi unuttum çizgi romanlar tabikide türkiye'de de satılacak.
pazar konusunda bir şey daha söylemek gerekirse başka bir olgu da turizm. galatasaray'ın turizm şirketi kurması. burada iş taraftara bakıyor biraz. yani gönüllü olarak yapılacak işten bahsediyorum. bu olay daha çok avrupa'ya hitap ediyor. ya da o en başta dediğim "umudu olduğumuz 3. sınıf ülkelerindeki" insanlara hitap ediyor. dediğim olayı kısaca özetlemek gerekirse, galatasaray bir otel inşa ediyor bildiğiniz üzere. bu turizm şirketi otel ile beraber hareket edecek. komple bir olay bu çünkü. 2 haftada bir içerideki maçlarda ya da şampiyonlar ligi zamanları olacak. galatasaray turizm şirketi bu maçlarla beraber istanbul'u gezdirecek, galatasaray'ı tanıtacak eylemlerde bulunacak. mesela çok basit bir şekilde özetlemek gerekirse program tam olarak şöyle. diyelim ki galatasaray'ın pazar günü maçı var. turistler cuma günü gelecek, havaalanından karşılayıp kalacakları otele kadar yanlarında bulunacak olan kişi, yani yolculuk rehberi, gelecek grubun geldiği ülkenin diline göre değişecek ama öyle çok masraflı olacak bir işten bahsetmiyorum çünkü o rehber içimizden biri, yani bir gönüllü olacak. otele yerleştiler, 1 saatlik dinlenme sonrası, otelin lobisinde başka bir rehber bekliyor olacak, bu kişi de gönüllü. otobüsle - otobüsler tabikide otel ve gs turizm tarafından karşılanacak- turistleri klasik bir yarımada turundan sonra akşama doğru galatasaray adasına götürecek. orada başka bir gönüllü karşılayacak onları. güzel bir akşam geçirecekler, yeme içme eğlence türünden ve ilk gün böyle bitecek. ikinci gün bu sefer galatasaray'ı yaşamakla alakalı bir tur. taraftar gibi olacak turistler, yine gönüllü herhangi bir rehber alacak onları önce galatasaray müzesine götürecek, galatasaray lisesini tanıtacak. arenaya mabede götürecekler, store'da çeşitli etkinlikler düzenlecek ve böylece bu eylem direk "tüketim" mevzusuna dönüşecek. en son ise florya'ya götürülecekler, eğer varsa oyuncularla fotoğraf çekilme gibi ritüelleri yapacaklar ve yine eğer varsa antremanı izleyecekler. sonuçta cumartesi günü mevzu tamamen " galatasaray'ı yaşamak " olacak. gelelim maç gününe, maçın 7'de başlayacağını düşünürsek 5'de orada olmaları gayet iyi olur onlar için. peki bu kişiler sabahtan akşama kadar ne yapacak boş boş duracak mı ? tabikide hayır. sabah'ın erken saatlerinde boğaza nazır iyi bir yerde kahvaltı yapacaklar, sonra ise tekne ile tüm boğazı turlayacaklar. otele dönecekler, öğle yemeği ve biraz dinlenmeden sonra maça gitmek için herkes hazır olacak. maç bitiminde otele dönüş ve istanbuldaki son gece. bu dediklerim cidden olabilecek ve olduğunda ise çok güzel sonuçlar getirebilecek şeyler. rehberler bizden olacak. böyle bir şey olsa ben gönüllü olurum, siz de olursunuz. ben ingilizce ve ispanyolca konuşan turistler için gönüllü olabilecekken başkası rusça, fransızca gibi dillerde olabilir. muhakkak bulunur gönüllü. ben daha önce yapmıştım 1-2 sefer tur rehberliği çok keyifli oluyor. karşılığında bir şey almamıştım, yerine geçtiğim arkadaşım 1.5 porsiyon köfte ısmarlamıştı o kadar. gönüllü olan içinde öyle olacak, mesela yarımada gönüllüsü turistlerle beraber yemek yiyecek, diğer gönüllülerde diğer ne yapılıyorsa onu yapabilecek. "galatasaray" markası dışındaki markalar meseala boğazda kahvaltı yapılan yer çok rahat ayarlanabilir, yarımada da yemek yenilecek yerde çok muhakkak bulunur. getiren ve götüren uçak thy olabilir. zaten sponsorumuz olduğu için bu konuda da ortaklık sağlanabilir. bu dediklerim yine oldukça mümkün olan şeyler. galatasaray oteli " 5 milyon dolar gelir sağlayacak" diyorlar ya. galatasaray turizm ile bu en az 2 katına çıkar.
bu dediklerim hayal olmayan şeyler. basit 21 yaşında pazarlama ile hiç alakası olmayan bir taraftar bunları düşünebiliyorsa, saçma bile olsa böyle pazarlama taktikleri bulabiliyorsa bunun tahsilini okuyan, bu işin piri olan insanlar neler bulabilir. yeter ki istek olsun. riva'yı satarsın borçların azalır ama o borç muhakkak bir gün tekrar geri gelir. ama bu bahsettiğim 2 maddede başarı sağlanırsa riva'yı satman gerekmez, kendi stadını kendin yaparsın ve istediğin oyuncuları alabilmek için ffp'ye takılmazsın. tekrar demek gerekirse yeter ki istek olsun. yeter ki bu kulübün başındakiler şu güzelim potansiyeli görebilsinler.
galatasaray dünyada sayılı hikayeye sahip ender kulüplerden. ülkesindeki demokratik, toplumcu düşünceye sahip insanları barındırmış bir lise'de kurulmuş bir kulüp. avrupa'da başarıya sahip, ortadoğu'ya, dünyadaki tüm göçmenlere umut olmuş, hikaye olmuş yegane kulüp. avrupa'da kime "türkiye" diye sorsan ilk cevapları kebap sonra galatasaray oluyor. rooney'in oğlu, sarkozy'in oğlu v.b. ünlü kişiler bu takımın formasını sırtını geçiriyor. manu chao konserlerine galatasaray forması ile çıkıp galatasaray'ın tüm ezilen halklar için " umut" olduğundan bahsediyor. tuttuğumuz, hayatımızın tek motivasyon kaynağı olmuş kulüp böyle geleneklere sahip. peki bunu galatasaray nasıl değerlendiriyor ? çok kötü. böyle bir markayı dünyaya pazarlamak çok basit iş. şöyle düşünün bir kulüp herhangi bir branştaki takımına yatırım yapınca altyapıya da bir sürü para harcıyor dimi ? evet. peki bunu neden pazarlama konusunda yapmıyor ? çünkü akıllarına gelmiyor. kaoslardan kaos beğenirken bu işlerle "uğraşamıyorlar". anlatmak istediğim şu; eğer bir kulüp pazarlama konusunda kendini geliştirmek istiyorsa ve bu yaşanılan çalkantılı işlerden dolayı bu hiçbir zaman süreklilik sağlanamamışsa yapacağı ilk şey "altyapıya" yönelmek olmalı. şöyle düşünün dortmund baktı olmuyor batacak gitti altyapıdan çıkardı oyuncuları, sabretti ve meyvesini muazzam bir şekilde aldı. galatasaray da böyle yapmalı pazarlama konusunda çocuklara yatırım yapmalı. çocuklara hitap edecek şekilde pazarlama taktikleri ortaya koymalı. özellikle de amerikadaki ve asyadaki çocuklara çünkü asıl pazar orada. bu konuda örnek vermek gerekirse galatasaray'da herhangi bir yönetici binecek uçağa gidecek amerika'ya ve dünyadaki iki çizgi roman devi d.c. comics veya marvel'a diyecek ki biz galatasaray ismini amerikadaki çocuklara duyurmak istiyoruz. bunun içinde sadece 6- 7 bölümden oluşan güzel bir seri çıkarmak istiyoruz. bakın bu çizgi romanları dünyada milyonlarca insan okuyor. büyük sinema pazarları bunun üzerinden dönüyor. dünyada milyarlarca çocuk var. bunların sadece %1 ini galatasaray markası etkilese milyonlar eder bu. her bir çocuk büyüdüğünde 20 dolar harcasa galatasaray ile ilgili bu rakam yüz milyon dolarları bulabilir. böyle bir pazar çünkü bu bahsettiğim. düşünsene milyonlarca çocuk spider-man'i okuyor, izliyor ve bir anda o "müthiş" kahraman istanbul'a gidip galatasaray adında bir takımın oyuncularıyla türkiye'yi "dr. octopus'tan" kurtarıyor. bir anda galatasaray markası milyonlarca çocuğa, onların ailelerine ve ileride kuracakları ailelerine hitap ediyor. müthiş gelir kapısı olabilir. ve yapılacak tek şey bu saydığım 2 çizgi roman firmasının en bilindik en çok pazara hitap eden kahramanlarından birinin adı ile 6- 7 sayılık bir seri oluşturulması. asyadaki çocukta daha iyi bilecek galatasaray'ı amerikadaki de. çizgi romanın sonunda da galatasaray store ile ilgili tanıtıcı minik bir katalog, link v.b. şeyler. mesela katalogda şöyle yazıyor, "spider-man ile günü kurtaran wesley sneijder'in kostümü (yani forması) sadece 60 dolar". böyle olsa keşke tertemiz olur. keşke düşünülebilse. ve ben inanıyorum ki bunun maliyeti çok olmaz galatasaray'a, tüm reklamlarla, çizgi roman sayısıyla falan maksimum 1 milyon dolar olur ve bu getireceği paranın yanında solda sıfır kalır. ve bahsetmeyi unuttum çizgi romanlar tabikide türkiye'de de satılacak.
pazar konusunda bir şey daha söylemek gerekirse başka bir olgu da turizm. galatasaray'ın turizm şirketi kurması. burada iş taraftara bakıyor biraz. yani gönüllü olarak yapılacak işten bahsediyorum. bu olay daha çok avrupa'ya hitap ediyor. ya da o en başta dediğim "umudu olduğumuz 3. sınıf ülkelerindeki" insanlara hitap ediyor. dediğim olayı kısaca özetlemek gerekirse, galatasaray bir otel inşa ediyor bildiğiniz üzere. bu turizm şirketi otel ile beraber hareket edecek. komple bir olay bu çünkü. 2 haftada bir içerideki maçlarda ya da şampiyonlar ligi zamanları olacak. galatasaray turizm şirketi bu maçlarla beraber istanbul'u gezdirecek, galatasaray'ı tanıtacak eylemlerde bulunacak. mesela çok basit bir şekilde özetlemek gerekirse program tam olarak şöyle. diyelim ki galatasaray'ın pazar günü maçı var. turistler cuma günü gelecek, havaalanından karşılayıp kalacakları otele kadar yanlarında bulunacak olan kişi, yani yolculuk rehberi, gelecek grubun geldiği ülkenin diline göre değişecek ama öyle çok masraflı olacak bir işten bahsetmiyorum çünkü o rehber içimizden biri, yani bir gönüllü olacak. otele yerleştiler, 1 saatlik dinlenme sonrası, otelin lobisinde başka bir rehber bekliyor olacak, bu kişi de gönüllü. otobüsle - otobüsler tabikide otel ve gs turizm tarafından karşılanacak- turistleri klasik bir yarımada turundan sonra akşama doğru galatasaray adasına götürecek. orada başka bir gönüllü karşılayacak onları. güzel bir akşam geçirecekler, yeme içme eğlence türünden ve ilk gün böyle bitecek. ikinci gün bu sefer galatasaray'ı yaşamakla alakalı bir tur. taraftar gibi olacak turistler, yine gönüllü herhangi bir rehber alacak onları önce galatasaray müzesine götürecek, galatasaray lisesini tanıtacak. arenaya mabede götürecekler, store'da çeşitli etkinlikler düzenlecek ve böylece bu eylem direk "tüketim" mevzusuna dönüşecek. en son ise florya'ya götürülecekler, eğer varsa oyuncularla fotoğraf çekilme gibi ritüelleri yapacaklar ve yine eğer varsa antremanı izleyecekler. sonuçta cumartesi günü mevzu tamamen " galatasaray'ı yaşamak " olacak. gelelim maç gününe, maçın 7'de başlayacağını düşünürsek 5'de orada olmaları gayet iyi olur onlar için. peki bu kişiler sabahtan akşama kadar ne yapacak boş boş duracak mı ? tabikide hayır. sabah'ın erken saatlerinde boğaza nazır iyi bir yerde kahvaltı yapacaklar, sonra ise tekne ile tüm boğazı turlayacaklar. otele dönecekler, öğle yemeği ve biraz dinlenmeden sonra maça gitmek için herkes hazır olacak. maç bitiminde otele dönüş ve istanbuldaki son gece. bu dediklerim cidden olabilecek ve olduğunda ise çok güzel sonuçlar getirebilecek şeyler. rehberler bizden olacak. böyle bir şey olsa ben gönüllü olurum, siz de olursunuz. ben ingilizce ve ispanyolca konuşan turistler için gönüllü olabilecekken başkası rusça, fransızca gibi dillerde olabilir. muhakkak bulunur gönüllü. ben daha önce yapmıştım 1-2 sefer tur rehberliği çok keyifli oluyor. karşılığında bir şey almamıştım, yerine geçtiğim arkadaşım 1.5 porsiyon köfte ısmarlamıştı o kadar. gönüllü olan içinde öyle olacak, mesela yarımada gönüllüsü turistlerle beraber yemek yiyecek, diğer gönüllülerde diğer ne yapılıyorsa onu yapabilecek. "galatasaray" markası dışındaki markalar meseala boğazda kahvaltı yapılan yer çok rahat ayarlanabilir, yarımada da yemek yenilecek yerde çok muhakkak bulunur. getiren ve götüren uçak thy olabilir. zaten sponsorumuz olduğu için bu konuda da ortaklık sağlanabilir. bu dediklerim yine oldukça mümkün olan şeyler. galatasaray oteli " 5 milyon dolar gelir sağlayacak" diyorlar ya. galatasaray turizm ile bu en az 2 katına çıkar.
bu dediklerim hayal olmayan şeyler. basit 21 yaşında pazarlama ile hiç alakası olmayan bir taraftar bunları düşünebiliyorsa, saçma bile olsa böyle pazarlama taktikleri bulabiliyorsa bunun tahsilini okuyan, bu işin piri olan insanlar neler bulabilir. yeter ki istek olsun. riva'yı satarsın borçların azalır ama o borç muhakkak bir gün tekrar geri gelir. ama bu bahsettiğim 2 maddede başarı sağlanırsa riva'yı satman gerekmez, kendi stadını kendin yaparsın ve istediğin oyuncuları alabilmek için ffp'ye takılmazsın. tekrar demek gerekirse yeter ki istek olsun. yeter ki bu kulübün başındakiler şu güzelim potansiyeli görebilsinler.