1726
her zaman oldugu gibi altına imza atılacak bir yazı yazmış yazar.
siz bakmayın futboldan anlamayan cahillerin eleştirisine. bu ülkede futboldan anlayan gerçek biri ki usta kalemden birisidir.
--- alıntı ---
"sonunda tarihinin en kötü yönetimine, özbek biraderlere ulaşan galatasaray'da sorunlar bitecek gibi değil..
değil de, gene galatasaray tarihinin en büyük balıkçısı hamza hamzaoğlu, arka arkaya üç balık yakalayıp, bizim tabelacılar tarafından göklere çıkarıldı. hamza hoca bu övgülerle kasım kasım kasılıp oturacağına, arada her nasılsa çıkan bizimki gibi bir iki çatlak (!) sese saplanıp yanıt vermeye kalkınca, oturup, hele de fenerli basın tarafından özellikle görmezden gelinen sorunları altlarını çizerek sıralama kararı verdik.. iki gün iki önemlisini yazdık..
1- melo,
2- selçuk diyerek.. devam ediyoruz..
3- hamza hamzaoğlu.. geçen yıla felaket, dörder dörder yiyerek başlayan galatasaray'ın şampiyon olmasında, kupayı altın tepside ikram eden aziz yıldırım ve fikret orman başkanlar kadar, takımın başına sezon ortasında fatih terim sayesinde gelen hamza hoca'nın da büyük rolü vardı.
hamza takımın savunmasının nasıl koridor, nasıl kova olduğunu görmüştü. sezon ortasında o savunmada mucize yaratmasına imkan yoktu. mantıklı düşündü.
kazanmanın tek yolu, yediğinden fazlasını atmak, yani hücum futbolu oynamaktı. elindeki kadro ile neler yapabileceğine baktı.
ortada burak ve umut gibi golcüler vardı ama, rakip ortada kapanıp, onların ortadan hücumlarına karşı önlem almayı öğrenmişti artık. yeni, şaşırtıcı ve savunması güç bir hücum tarzı bulmalıydı.
sahaya çıkardığı takıma önce hemen herkes şaşırdı.
olcan sol beke çekilmiş, önüne devre arasında "kendine takım bul" denen yasin konmuştu. içerde yanlarına da sneijder.. takımdan kovulan sabri sağbeke yerleştirilmiş, önüne o güne dek şans verilmeyen bruma oturtulmuş. onların yanına hemen içe de selçuk gelmişti. galatasaray birden sağda sabri, bruma, sneijder, solda olcan, yasin, sneijder üçgenleriyle çok hızlı kanat akınlarına başlamıştı. bu hızlı ve tehlikeli akınlar rakip savunmayı darmadağın ederken, ortayı, burak ve umut'u da rahatlatmıştı.
galatasaray birden gol atmaya başladı.. yiyordu da.. ama artık attıkları yediklerinden fazlaydı. galatasaray -1 averajla lider olarak dünya tarihine geçti.
topsuz oyunu çok iyi bilen ve oynayan bruma ve yasin, içeriye ani dalışları ile, bir yandan sabri ve olcan'ın önlerini açarak bol kanat akınlarına çıkmasını sağlıyor, bir yandan da sneijder ve selçuk'la verkaçlara girerek, ataklarında adam eksilterek kendileri de tehlikeli oluyorlardı. uzun süredir oynamadıkları için toplu oyundaki başarı oranları büyük değildi ama, topsuz oyundaki faydaları, galibiyeti getirmeye yetiyordu.
ne var ki bu ülkede doğru dürüst futbol analizcisi olmadığından, topsuz oyunun ne olduğunun farkına varan yoktu. varan bir iki fenerli yorumcu da tehlikeyi sezmişti. hemen olcan'a, sabri'ye, bruma'ya ve yasin'e yüklenmeye başladılar. durduk yerde yekta ve emre çolak gibi geldikleri günden beri takıma on paralık hayrı olmayan adamlar öne sürülür oldu.
ve de dananın kuyruğu koptu..
hamza, kendi bulduğu kanat akınları ile galatasaray'ı liderliğe yükselten hücum futbolundan vazgeçti..
yasin'i en iyi oynadığı maçlarda bile, ısrarla ve inatla oyundan almaya başladı. genç adamı küstürdü. kendine ve hocasına güvenini sıfırladı. sağda hızlı ataklar yapan, içeriye kaçarak sabri'nin önünü açan, o kanatta akına çıkınca, yerine göz kulak olan bruma'yı takımdan şutladı, fener medyasının en sevdiği galatasaraylı olan emre çolak'ı oraya koydu. istatistiklere geçen boş, işe yaramaz, on para etmez koşular ustası emre, sağda gömülü kalarak sabri'nin yolunu da tıkadı..
her maç on, onbeş gol pozisyonuna giren galatasaray feci bir kısırlığın içine düşüp, bir iki pozisyondan ancak bir gol çıkarır hale geldi..
yük gene o kova, o koridor savunmaya düşerken, hamza hoca hazırda bekleyen çok iyi galatasaraylı ve çok iyi lider savunmacı gökhan zan'a şans bile vermemekte inat etti, nedense.. ve o koridor savunmaya karşı rakipler, akla hayale gelmez golleri, boş kaleye atamadılar.. beşiktaş, bursa, galatasaray'ı beşlerlerdi.. öylesine atamadılar.. 1-0 biten maçların hepsini izleyelim.. rakibin kaçırdığı akıllara seza gollere bakalım, gerçeği görürsünüz..
hamza herkesi kör, alemi sersem sandı.. "1-0 bize yeter diye savunma oyununa döndük" diye bir rezalet "izah" yumurtladı..
ama dedim ya.. rakipler "boşuna uğraşma hamza hoca, biz şampiyon olmayacağız" diye bas bas bağırdığından galatasaray "mecburen" şampiyon oldu.
sonra..
sonra bursa'yla süper kupa maçında hamza gene nasıl, maçı izleme ve analiz özürlüsü olduğunu arka arkaya yaptığı üç değişikliğin üçü ile de ispatladı. o değişiklikleri rakip hoca ertuğrul sağlam yaptırsa, adam utanır "bu kadarı da ayıp olur" derdi. hamza galatasaray'ı yıkmak, gene avcuna bırakılan kupayı geri vermek için son ana dek çırpındı ama, bir yanda bu yıl onu hiç yalnız bırakmayan talihi, öte yanda çok eksik bursa'nın beceriksizlikleri ile o maçı da, beğenemediği yasin'in golü ile 1-0 kazandı.
bursa maçındaki o üç değişiklik ayrı yazı konusu olur.
gerekirse yazarız da.. "mütevazi olunca bazıları 'tesadüf"müş gibi algılıyorlar" sözünü de adama yediririz. merak etmesin, "tesadüflerin hocası!..""
--- alıntı ---
siz bakmayın futboldan anlamayan cahillerin eleştirisine. bu ülkede futboldan anlayan gerçek biri ki usta kalemden birisidir.
--- alıntı ---
"sonunda tarihinin en kötü yönetimine, özbek biraderlere ulaşan galatasaray'da sorunlar bitecek gibi değil..
değil de, gene galatasaray tarihinin en büyük balıkçısı hamza hamzaoğlu, arka arkaya üç balık yakalayıp, bizim tabelacılar tarafından göklere çıkarıldı. hamza hoca bu övgülerle kasım kasım kasılıp oturacağına, arada her nasılsa çıkan bizimki gibi bir iki çatlak (!) sese saplanıp yanıt vermeye kalkınca, oturup, hele de fenerli basın tarafından özellikle görmezden gelinen sorunları altlarını çizerek sıralama kararı verdik.. iki gün iki önemlisini yazdık..
1- melo,
2- selçuk diyerek.. devam ediyoruz..
3- hamza hamzaoğlu.. geçen yıla felaket, dörder dörder yiyerek başlayan galatasaray'ın şampiyon olmasında, kupayı altın tepside ikram eden aziz yıldırım ve fikret orman başkanlar kadar, takımın başına sezon ortasında fatih terim sayesinde gelen hamza hoca'nın da büyük rolü vardı.
hamza takımın savunmasının nasıl koridor, nasıl kova olduğunu görmüştü. sezon ortasında o savunmada mucize yaratmasına imkan yoktu. mantıklı düşündü.
kazanmanın tek yolu, yediğinden fazlasını atmak, yani hücum futbolu oynamaktı. elindeki kadro ile neler yapabileceğine baktı.
ortada burak ve umut gibi golcüler vardı ama, rakip ortada kapanıp, onların ortadan hücumlarına karşı önlem almayı öğrenmişti artık. yeni, şaşırtıcı ve savunması güç bir hücum tarzı bulmalıydı.
sahaya çıkardığı takıma önce hemen herkes şaşırdı.
olcan sol beke çekilmiş, önüne devre arasında "kendine takım bul" denen yasin konmuştu. içerde yanlarına da sneijder.. takımdan kovulan sabri sağbeke yerleştirilmiş, önüne o güne dek şans verilmeyen bruma oturtulmuş. onların yanına hemen içe de selçuk gelmişti. galatasaray birden sağda sabri, bruma, sneijder, solda olcan, yasin, sneijder üçgenleriyle çok hızlı kanat akınlarına başlamıştı. bu hızlı ve tehlikeli akınlar rakip savunmayı darmadağın ederken, ortayı, burak ve umut'u da rahatlatmıştı.
galatasaray birden gol atmaya başladı.. yiyordu da.. ama artık attıkları yediklerinden fazlaydı. galatasaray -1 averajla lider olarak dünya tarihine geçti.
topsuz oyunu çok iyi bilen ve oynayan bruma ve yasin, içeriye ani dalışları ile, bir yandan sabri ve olcan'ın önlerini açarak bol kanat akınlarına çıkmasını sağlıyor, bir yandan da sneijder ve selçuk'la verkaçlara girerek, ataklarında adam eksilterek kendileri de tehlikeli oluyorlardı. uzun süredir oynamadıkları için toplu oyundaki başarı oranları büyük değildi ama, topsuz oyundaki faydaları, galibiyeti getirmeye yetiyordu.
ne var ki bu ülkede doğru dürüst futbol analizcisi olmadığından, topsuz oyunun ne olduğunun farkına varan yoktu. varan bir iki fenerli yorumcu da tehlikeyi sezmişti. hemen olcan'a, sabri'ye, bruma'ya ve yasin'e yüklenmeye başladılar. durduk yerde yekta ve emre çolak gibi geldikleri günden beri takıma on paralık hayrı olmayan adamlar öne sürülür oldu.
ve de dananın kuyruğu koptu..
hamza, kendi bulduğu kanat akınları ile galatasaray'ı liderliğe yükselten hücum futbolundan vazgeçti..
yasin'i en iyi oynadığı maçlarda bile, ısrarla ve inatla oyundan almaya başladı. genç adamı küstürdü. kendine ve hocasına güvenini sıfırladı. sağda hızlı ataklar yapan, içeriye kaçarak sabri'nin önünü açan, o kanatta akına çıkınca, yerine göz kulak olan bruma'yı takımdan şutladı, fener medyasının en sevdiği galatasaraylı olan emre çolak'ı oraya koydu. istatistiklere geçen boş, işe yaramaz, on para etmez koşular ustası emre, sağda gömülü kalarak sabri'nin yolunu da tıkadı..
her maç on, onbeş gol pozisyonuna giren galatasaray feci bir kısırlığın içine düşüp, bir iki pozisyondan ancak bir gol çıkarır hale geldi..
yük gene o kova, o koridor savunmaya düşerken, hamza hoca hazırda bekleyen çok iyi galatasaraylı ve çok iyi lider savunmacı gökhan zan'a şans bile vermemekte inat etti, nedense.. ve o koridor savunmaya karşı rakipler, akla hayale gelmez golleri, boş kaleye atamadılar.. beşiktaş, bursa, galatasaray'ı beşlerlerdi.. öylesine atamadılar.. 1-0 biten maçların hepsini izleyelim.. rakibin kaçırdığı akıllara seza gollere bakalım, gerçeği görürsünüz..
hamza herkesi kör, alemi sersem sandı.. "1-0 bize yeter diye savunma oyununa döndük" diye bir rezalet "izah" yumurtladı..
ama dedim ya.. rakipler "boşuna uğraşma hamza hoca, biz şampiyon olmayacağız" diye bas bas bağırdığından galatasaray "mecburen" şampiyon oldu.
sonra..
sonra bursa'yla süper kupa maçında hamza gene nasıl, maçı izleme ve analiz özürlüsü olduğunu arka arkaya yaptığı üç değişikliğin üçü ile de ispatladı. o değişiklikleri rakip hoca ertuğrul sağlam yaptırsa, adam utanır "bu kadarı da ayıp olur" derdi. hamza galatasaray'ı yıkmak, gene avcuna bırakılan kupayı geri vermek için son ana dek çırpındı ama, bir yanda bu yıl onu hiç yalnız bırakmayan talihi, öte yanda çok eksik bursa'nın beceriksizlikleri ile o maçı da, beğenemediği yasin'in golü ile 1-0 kazandı.
bursa maçındaki o üç değişiklik ayrı yazı konusu olur.
gerekirse yazarız da.. "mütevazi olunca bazıları 'tesadüf"müş gibi algılıyorlar" sözünü de adama yediririz. merak etmesin, "tesadüflerin hocası!..""
--- alıntı ---