4206
hamzaoğlu neden bu kadar eleştiri alıyor. artık bu konuya entry girmekten yoruldum. eleştirmekten sıkıldım. çünkü değişen hiç bir şey yok. gerçi başlıktaki yorumlara bakıyorum da, üç beş tane hamzaoğlu'nu ilahlaştıran fanboyu saymayarak konuşuyorum (onları ciddiye bile almam, herkes isimlerini biliyor zaten) sözlüğün %20-30 civarı hamzaoğlu'na yapılan eleştirilerin kaynağını yanlış anlamış gibi. o yüzden genel olarak bir toparlayayım hamzaoğlu neden bu kadar eleştiri alıyor. nasıl oluyor da prandelli'den aldığı enkazı iki kupa ile kapattığı halde, galatasaray taraftarının çoğunda en ufak bir güven bile oluşturmuyor.
1- her şeyden önce bir gerçek var. hamzaoğlu , geçtiğimiz sezon (14-15) galatasaray'ı öyle ya da böyle şampiyon yapmıştır. tebrik ve teşekkür ediyorum. lakin hem geçen sezon, hem de bu sezon yaptığı o kadar fazla ve ciddi hata olmuştur, ve bu hatalardan en ufak bir ders bile almadığını o kadar çok kanıtlamıştır ki, sadece galatasarayın iyiliğini düşünerek, kendisinin en kısa zamanda takım ile yollarının ayrılmasının iyi olacağını düşünmekteyim. he , bana sorsan , hani kişisel olarak, hamzaoğlu benim yakın olmasa dahi şahsen tanıdığım ve eşi ile benim ailemin yakın olduğu bir isim. kişisel olarak takımın başında kalması, ben istanbul'a dönecek olursam işime gelir yani. bilmem anlatabiliyor muyum.
2- peki nedir bu yaptığı hatalar. her şeyden önce, geçtiğimiz sezon oynadığımız büyük (ve görece büyük) maçları düşünelim. neydi bu maçlar, şampiyonlar ligini saymıyorum, onu ölçü almam haksızlık olur kendisi için. yani sözü edilen maçlar , fenerbahçe,beşiktaş,trabzonspor,bursaspor ve başakşehir. bu takımlardan başakşehir alkmaar'a , trabzonspor ise rabotnicki midir senecky mi öyle bir şeye elendi bu sezon. hani bizim şampiyonlar liginde oynayacağımız, tarihin elki de en zor ikinci torbasına sahip kurada, üçüncü torbadan gireceğimiz sezon. konuya dönelim. peki bu saydığım takımlara karşı oynanan maçlarda, bana bir tane bile iyi top oynadığımız maç söyleyebilecek olan var mı? bu saydığımız maçlarda, kazandıklarımızda bile, ya muslera'nın hayvani performansları, ya sneijderin bizi ipten alması, ya adamların 2-3 topunun direkten dönmesi falan sayesinde kazanmadık mı biz? peki, hedefi yabancı takımları yenmek olan bir kulübün, daha kendi ligindeki orta-üst seviye takımları yenemezken, yabancı takımları aynı hoca, aynı sistem, aynı bakış açısı,aynı oyuncular (hatta daha kötüleri,daha yaşlıları) ile yenmesi ne kadar mümkündür? ne kadar daha şans tanrıları, mucizeler koruyacak bizi? daha ne kadar bel bağlayacağız böyle tahmin edilemez şeylere?
3-yukarıda orta-üst seviye takımlara karşı oynadığımız topu konuştuk. peki madem bu kadar kötüydük , nasıl iki kupa aldık. önce türkiye kupası diyelim. türkiye kupasında yarı finale kadar zaten bir rakip yoktu karşımızda. yarı finalde, sivas maçının nasıl kazanıldığı (hani kazanamadık da,en azından sonuç olarak) ortada, yorum yapmak istemiyorum. maçı izleyen herkes anlamıştır ne demek istediğimi. finalde ise, iki stoperi birden eksik olan bursa karşısında burak hat-trick yapmasına rağmen maçın adamı kimdi dersek, çoğumuz sinan deriz. direklerden dönen topları falan saymıyorum bile. bir kişi çıksın da bursa'dan iyi oynadık desin. ben sanmıyorum diyeceğini.
gelelim lige. öncelikle tamam enkaz aldı falan diyoruz prandelliden ama ligde prandelli gittiğinde 15 puan geride falan değildik. açın bakın bir , kaç puan fark varmış liderle aramızda. eğer hatırlamıyorsanız şaşıracaksınız. ayrıca, takımdaki yeniçeri tayfasının prandelli ve hamzaoğluna karşı olan "tutum" farkları da net şekilde ortada. he, hamzaoğlunun oyuncularının sempatisini kazanmak için neleri feda ettiği, nelerden vazgeçtiği bu yaz dönemine kadar olan süreçte net şekilde görüldü. onu da dile getireceğiz birazdan. konuya dönersek, hamzaoğlunun karşısındaki fenerbahçenin başında kontrolünü tamamen yitirmiş, artık maç içinde sahaya telefonla taktik veren, kulübü tamamen kaosa sokmuş bir aziz yıldırım ile stadı olmayan, takımında 2-3 oyuncu hariç kaliteli isim olmayan , maç başına 4 sakat veren beşiktaş vardı. belki de uzun zaman sonra üç büyük takımın üçü de birbirinden beter haldeydi. bu bataklıktan ise kaleci farkı ile (nando > tolga+ayıcık) biz çıktık. bu kadar basit.
4- az önce dedik ya neyin karşılığında oyuncuların desteğini ele geçirdi hoca diye, biraz da onu konuşmak istiyorum. bu yazının buraya kadar olan kısmı sadece doğruları ve gözle görülen objektif yorumları içermekteydi, bu kısmı ise kişisel görüşümdür. peşin peşin söylüyorum. içerden net bir duyum almadım bu konu ile ilgili.
şimdi, herkesin takdiridir ki, galatasarayda bir abi tayfası var. özellikle 90'ların sonunda başlayan bu abi geleneği , her ne kaar güzel başladıysa dahi,galatasarayda her yıl biraz daha çirkinleşti, biraz daha çarpıklaştı. kim bu abiciliği bitirmek istese kapı dışarı edildi.şimdi bu abi ekibinin şu anki elemanlarına bakalım. selçuk , burak , sabri , yekta , umut , olcan ve her ne kadar pek bu toplara girmese de hakan balta. ayrıca genç oyuncuların temsilcisi görevi gören emre çolak. çok basit bir gerçek var galatasarayda. bu adamları kontrol eden, takımı kontrol eder. hamzaoğlunun en büyük şansı, bu adamları kontrol etme konusunda belki de en başarılı isim albayrak ile çalışması oldu. albayrak'ın "tavsiyeleri" ve bunun üzerine alınan kararlar sonrası takım içi kontrolü sağladı hamzaoğlu. fakat ne kadar "şaşırtıcıdır" ki, ikici lig takımlarına karşı oynanan 3-0'lık maçların rövanşlarında bile, takımda genç isimler yerine yekta,olcan,aydın, umut gibi isimler oynadı. ne kadar enteresan değil mi? peki daha da enteresan olan nedir? mesela albayrak'ın yeni yönetimde olmayacağı belli olduktan sonra takımda ortaya çıkan "disiplin problemi" olabilir daha da enteresan olan değil mi? ayrıca bir enteresan düşünce daha, hocanın sezon biter bitmez, daha kupa töreni bitmeden, en ufak bir taliplisi olmadığı halde, sabri bizim değerimiz, onunla devam etmeyi çok istiyoruz tarzı açıklamalar yapıp, sabri'nin piyasasını yükseltmesi ve sabri'nin hayatının en kötü topunu oynadığı sezon sonrası , hayatının en iyi kontratını alması da bu enteresan olaylardan biri değil de nedir? bakın bilal'in , jem'in alınması, burakla tatlı rekabet, yıldız dediğin yabancı olmak zorunda değil, uefa kupasını alırken kaç yabancımız vardı, (burak yılmaz'a ithafen, sonra yayından kaldırıldı) yıldız yıldız diyorlar işte gerçek yıldız geldi gibi birbirinden skandal konulara değinmiyorum bile, çünkü onları da yazarsam sayfalar yetmeyecek.
kısaca toplayalım, hamzaoğlu galatasaray'a iki kupa kazandırmıştır. öyle ya da böyle, allah razı olsun. fakat, an itibari ile, günü kurtarmak uğruna , galatasarayın geleceği ile oynamaktadır. çünkü önümüzdeki 2-3 sezon üst üste alınacak başarısızlıklar, ffp sıkıntıları yaşadığımız da düşünülür ve 30 yaş civarı bir ortalama yaşa sahip bir takım olduğumuz da düşünülürse, gelecek 5-10 sezonu çöpe atmak demek olabilir. durum o kadar vahimdir.
çok doluyum. daha çok yazasım var. ama durumu olmayanlar da okuyabilsin istiyorum.
eyyorlamam bu kadar.
1- her şeyden önce bir gerçek var. hamzaoğlu , geçtiğimiz sezon (14-15) galatasaray'ı öyle ya da böyle şampiyon yapmıştır. tebrik ve teşekkür ediyorum. lakin hem geçen sezon, hem de bu sezon yaptığı o kadar fazla ve ciddi hata olmuştur, ve bu hatalardan en ufak bir ders bile almadığını o kadar çok kanıtlamıştır ki, sadece galatasarayın iyiliğini düşünerek, kendisinin en kısa zamanda takım ile yollarının ayrılmasının iyi olacağını düşünmekteyim. he , bana sorsan , hani kişisel olarak, hamzaoğlu benim yakın olmasa dahi şahsen tanıdığım ve eşi ile benim ailemin yakın olduğu bir isim. kişisel olarak takımın başında kalması, ben istanbul'a dönecek olursam işime gelir yani. bilmem anlatabiliyor muyum.
2- peki nedir bu yaptığı hatalar. her şeyden önce, geçtiğimiz sezon oynadığımız büyük (ve görece büyük) maçları düşünelim. neydi bu maçlar, şampiyonlar ligini saymıyorum, onu ölçü almam haksızlık olur kendisi için. yani sözü edilen maçlar , fenerbahçe,beşiktaş,trabzonspor,bursaspor ve başakşehir. bu takımlardan başakşehir alkmaar'a , trabzonspor ise rabotnicki midir senecky mi öyle bir şeye elendi bu sezon. hani bizim şampiyonlar liginde oynayacağımız, tarihin elki de en zor ikinci torbasına sahip kurada, üçüncü torbadan gireceğimiz sezon. konuya dönelim. peki bu saydığım takımlara karşı oynanan maçlarda, bana bir tane bile iyi top oynadığımız maç söyleyebilecek olan var mı? bu saydığımız maçlarda, kazandıklarımızda bile, ya muslera'nın hayvani performansları, ya sneijderin bizi ipten alması, ya adamların 2-3 topunun direkten dönmesi falan sayesinde kazanmadık mı biz? peki, hedefi yabancı takımları yenmek olan bir kulübün, daha kendi ligindeki orta-üst seviye takımları yenemezken, yabancı takımları aynı hoca, aynı sistem, aynı bakış açısı,aynı oyuncular (hatta daha kötüleri,daha yaşlıları) ile yenmesi ne kadar mümkündür? ne kadar daha şans tanrıları, mucizeler koruyacak bizi? daha ne kadar bel bağlayacağız böyle tahmin edilemez şeylere?
3-yukarıda orta-üst seviye takımlara karşı oynadığımız topu konuştuk. peki madem bu kadar kötüydük , nasıl iki kupa aldık. önce türkiye kupası diyelim. türkiye kupasında yarı finale kadar zaten bir rakip yoktu karşımızda. yarı finalde, sivas maçının nasıl kazanıldığı (hani kazanamadık da,en azından sonuç olarak) ortada, yorum yapmak istemiyorum. maçı izleyen herkes anlamıştır ne demek istediğimi. finalde ise, iki stoperi birden eksik olan bursa karşısında burak hat-trick yapmasına rağmen maçın adamı kimdi dersek, çoğumuz sinan deriz. direklerden dönen topları falan saymıyorum bile. bir kişi çıksın da bursa'dan iyi oynadık desin. ben sanmıyorum diyeceğini.
gelelim lige. öncelikle tamam enkaz aldı falan diyoruz prandelliden ama ligde prandelli gittiğinde 15 puan geride falan değildik. açın bakın bir , kaç puan fark varmış liderle aramızda. eğer hatırlamıyorsanız şaşıracaksınız. ayrıca, takımdaki yeniçeri tayfasının prandelli ve hamzaoğluna karşı olan "tutum" farkları da net şekilde ortada. he, hamzaoğlunun oyuncularının sempatisini kazanmak için neleri feda ettiği, nelerden vazgeçtiği bu yaz dönemine kadar olan süreçte net şekilde görüldü. onu da dile getireceğiz birazdan. konuya dönersek, hamzaoğlunun karşısındaki fenerbahçenin başında kontrolünü tamamen yitirmiş, artık maç içinde sahaya telefonla taktik veren, kulübü tamamen kaosa sokmuş bir aziz yıldırım ile stadı olmayan, takımında 2-3 oyuncu hariç kaliteli isim olmayan , maç başına 4 sakat veren beşiktaş vardı. belki de uzun zaman sonra üç büyük takımın üçü de birbirinden beter haldeydi. bu bataklıktan ise kaleci farkı ile (nando > tolga+ayıcık) biz çıktık. bu kadar basit.
4- az önce dedik ya neyin karşılığında oyuncuların desteğini ele geçirdi hoca diye, biraz da onu konuşmak istiyorum. bu yazının buraya kadar olan kısmı sadece doğruları ve gözle görülen objektif yorumları içermekteydi, bu kısmı ise kişisel görüşümdür. peşin peşin söylüyorum. içerden net bir duyum almadım bu konu ile ilgili.
şimdi, herkesin takdiridir ki, galatasarayda bir abi tayfası var. özellikle 90'ların sonunda başlayan bu abi geleneği , her ne kaar güzel başladıysa dahi,galatasarayda her yıl biraz daha çirkinleşti, biraz daha çarpıklaştı. kim bu abiciliği bitirmek istese kapı dışarı edildi.şimdi bu abi ekibinin şu anki elemanlarına bakalım. selçuk , burak , sabri , yekta , umut , olcan ve her ne kadar pek bu toplara girmese de hakan balta. ayrıca genç oyuncuların temsilcisi görevi gören emre çolak. çok basit bir gerçek var galatasarayda. bu adamları kontrol eden, takımı kontrol eder. hamzaoğlunun en büyük şansı, bu adamları kontrol etme konusunda belki de en başarılı isim albayrak ile çalışması oldu. albayrak'ın "tavsiyeleri" ve bunun üzerine alınan kararlar sonrası takım içi kontrolü sağladı hamzaoğlu. fakat ne kadar "şaşırtıcıdır" ki, ikici lig takımlarına karşı oynanan 3-0'lık maçların rövanşlarında bile, takımda genç isimler yerine yekta,olcan,aydın, umut gibi isimler oynadı. ne kadar enteresan değil mi? peki daha da enteresan olan nedir? mesela albayrak'ın yeni yönetimde olmayacağı belli olduktan sonra takımda ortaya çıkan "disiplin problemi" olabilir daha da enteresan olan değil mi? ayrıca bir enteresan düşünce daha, hocanın sezon biter bitmez, daha kupa töreni bitmeden, en ufak bir taliplisi olmadığı halde, sabri bizim değerimiz, onunla devam etmeyi çok istiyoruz tarzı açıklamalar yapıp, sabri'nin piyasasını yükseltmesi ve sabri'nin hayatının en kötü topunu oynadığı sezon sonrası , hayatının en iyi kontratını alması da bu enteresan olaylardan biri değil de nedir? bakın bilal'in , jem'in alınması, burakla tatlı rekabet, yıldız dediğin yabancı olmak zorunda değil, uefa kupasını alırken kaç yabancımız vardı, (burak yılmaz'a ithafen, sonra yayından kaldırıldı) yıldız yıldız diyorlar işte gerçek yıldız geldi gibi birbirinden skandal konulara değinmiyorum bile, çünkü onları da yazarsam sayfalar yetmeyecek.
kısaca toplayalım, hamzaoğlu galatasaray'a iki kupa kazandırmıştır. öyle ya da böyle, allah razı olsun. fakat, an itibari ile, günü kurtarmak uğruna , galatasarayın geleceği ile oynamaktadır. çünkü önümüzdeki 2-3 sezon üst üste alınacak başarısızlıklar, ffp sıkıntıları yaşadığımız da düşünülür ve 30 yaş civarı bir ortalama yaşa sahip bir takım olduğumuz da düşünülürse, gelecek 5-10 sezonu çöpe atmak demek olabilir. durum o kadar vahimdir.
çok doluyum. daha çok yazasım var. ama durumu olmayanlar da okuyabilsin istiyorum.
eyyorlamam bu kadar.