4118
burayı okuyor mudur bilmiyorum ama dilerim okuyordur.
iki konu var:
sabri sarıoğlu : oynadığı maçlarda geri dönemeyişlerini, rakip hücumlarının kendisi üzerinden geliştirdiğini, defalarca kez adam kaçırdığını ve bu sebeplerden dolayı onlarca pozisyon verip, kalemizde gol gördüğümüzü neredeyse her gün yazdık. ben yazdım, ahmet yazdı, mehmet yazdı, herkes yazdı... hoca bir türlü görmedi. şimdi ise sağ bek arıyoruz. senelerdir oynayan ve ne olduğu belli olan bir topçunun maaşına zam yaptıktan sonra "aslında olmuyormuş ya" deyip yerine adam arıyorsan ya futboldan anlamıyorsun ya da galatasaray'ın parası senin sikinde değil ya da ... neyse devam etmeyeceğim bu konuda.
felipe melo : sarıoğlu'nun tam tersi. bu adamın oynadığı top ortada, senede en çok 35-40 maç yapsa, en çok 3-5 maçta kendi standardının altına düşer. bu adam o 3-5 maçta bile sahanın en iyi 4. ya da 5. adamı olur, hiçbir zaman en kötüsü olmaz; öyle bir topçu. süpürücülüğü, oyuna yön vermesi, hava toplarındaki hakimiyeti, sorumluluk alması, mücadelesi ile türkiye liginde en iyi orta saha oyuncusu bu adam, avrupa'da da aynı stil ve verimlilikte 2-3 adam daha var onların fiyatları da 15 milyondan başlıyor. bunu hepimiz biliyorduk, biliyoruz, eminiz. peki şimdi ne oldu da bu adamın gitmesini istemiyorsun? neden tutuştun? yeni mi farkettin o'nsuz olmayacağını? o olmazsa işlerin iyi gitmeyeceğini...
velhasıl;
herkesin bildiği ve emin olduğu, suyun şeffaflığı kadar net ve tartışmasız olduğu iki konuyu oturup yazdım. herkesin senelerdir hemfikir olduğu bu iki konuda tersini düşünüp hareket etmenin mantığını ben anlamıyorum. sabri'yi 28953728 maçtır izliyoruz, adamın çıtası belli.. melo keza aynı şekilde... tersini yapınca ne olacak? sen belki teknik direktörlüğünü kaybedeceksin ama galatasaray'ın şampiyon olmamak gibi bir lüksü yok.
aklınızı başınıza alın.
iki konu var:
sabri sarıoğlu : oynadığı maçlarda geri dönemeyişlerini, rakip hücumlarının kendisi üzerinden geliştirdiğini, defalarca kez adam kaçırdığını ve bu sebeplerden dolayı onlarca pozisyon verip, kalemizde gol gördüğümüzü neredeyse her gün yazdık. ben yazdım, ahmet yazdı, mehmet yazdı, herkes yazdı... hoca bir türlü görmedi. şimdi ise sağ bek arıyoruz. senelerdir oynayan ve ne olduğu belli olan bir topçunun maaşına zam yaptıktan sonra "aslında olmuyormuş ya" deyip yerine adam arıyorsan ya futboldan anlamıyorsun ya da galatasaray'ın parası senin sikinde değil ya da ... neyse devam etmeyeceğim bu konuda.
felipe melo : sarıoğlu'nun tam tersi. bu adamın oynadığı top ortada, senede en çok 35-40 maç yapsa, en çok 3-5 maçta kendi standardının altına düşer. bu adam o 3-5 maçta bile sahanın en iyi 4. ya da 5. adamı olur, hiçbir zaman en kötüsü olmaz; öyle bir topçu. süpürücülüğü, oyuna yön vermesi, hava toplarındaki hakimiyeti, sorumluluk alması, mücadelesi ile türkiye liginde en iyi orta saha oyuncusu bu adam, avrupa'da da aynı stil ve verimlilikte 2-3 adam daha var onların fiyatları da 15 milyondan başlıyor. bunu hepimiz biliyorduk, biliyoruz, eminiz. peki şimdi ne oldu da bu adamın gitmesini istemiyorsun? neden tutuştun? yeni mi farkettin o'nsuz olmayacağını? o olmazsa işlerin iyi gitmeyeceğini...
velhasıl;
herkesin bildiği ve emin olduğu, suyun şeffaflığı kadar net ve tartışmasız olduğu iki konuyu oturup yazdım. herkesin senelerdir hemfikir olduğu bu iki konuda tersini düşünüp hareket etmenin mantığını ben anlamıyorum. sabri'yi 28953728 maçtır izliyoruz, adamın çıtası belli.. melo keza aynı şekilde... tersini yapınca ne olacak? sen belki teknik direktörlüğünü kaybedeceksin ama galatasaray'ın şampiyon olmamak gibi bir lüksü yok.
aklınızı başınıza alın.