336
yazılarını ve fikirlerini genel olarak oldukça beğendiğim, ülkede işini doğru yapan ender spor yazarlarından biridir. geçtiğimiz günlerde hamzaoğlu'na yöneltilen vizyon eleştirilerine karşı bir yazı yazmıştı. oradaki birkaç noktaya takıldım ve değinmek istedim.
öncelikle taraftarın vizyon takıntısını fazla abarttığını ve aşırı tez canlılıkla rasyonel düşünmeyi bıraktığını düşünüyorum. bu yüzden temelde kendisine katılıyorum. ancak avrupa'nın en iyi 6-7 liginden biri konumunda olan türkiye'nin kalburüstü oyuncularını istemenin vizyonsuzluk olmadığını, burada anadolu takımlarında oynayan oyuncuların daha sonra gidip üst düzey liglerde de oynayabildiğini, zamanında hakan şükür gibi anadolu topçularını almanın vizyonsuzluk olmadığı gibi şimdi de olmadığını söylediği kısıma hiç katılmadım.
öncelikle, türkiye liginin kağıt üzerinde kalite olarak sıralaması benim için hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü türkiye, oyuncu yetiştirmekten ziyade hazır oyuncu almaya odaklanmış, birkaç ender kulüp dışında al-parlat-sat modeli ile uzaktan yakından alakası olmayan ve aldığı oyuncuları genellikle kontratları bittiğinde bedelsiz gönderen ve milyonlarca zarar eden takımlarla dolu. yani burada oynayan bir oyuncu daha sonra gidip la liga'nın, almanya'nın orta sıra takımlarına yükselmiyor. o adamlar zaten o liglerden geldikleri için bir nevi geri dönüyorlar! haris medunjanin, ceyhun gülselam şuanda zaten kendilerini gösterdikleri liglerde yeniden eski konumlarına dönüş yaptılar yani. bunun türkiye ligi'nin kalitesiyle hiçbir ilgisi yok.
bu sebeple galatasaray için ligin kağıt üzerindeki kalitesine kanıp, anadolu takımlarında kendini gösteren oyuncuları transfer etmek mantıklı bir açıklamaya kavuşturulamaz. o tarz bir liste yaptığınızda atıyorum isviçre, belçika, avusturya ligleri bizim altımızda olacaktır. çünkü o liglerde dönen paranın ölçeği daha düşük, olmuş oyuncular yerine ham oyuncuları bulup, belirli bir altyapı disiplini ve sisteminden geçirip; futbollarına niteliksel anlamda büyük şeyler katıyorlar. türk takımlarının tamamen aksine yani. ama haftasonu grasshoppers-zürih maçını bir scout ya da futbol manyağı dışında kimse izlemez. çünkü sahada izleyecek oyuncu yokmuş gibi görünüyor. oysa süper lig'de kasımpaşa-konyaspor maçını yabancı bir insan denk gelmişse izleyebilir çünkü sahada ryan babel, gabriel torje gibi oyuncular olacaktır. bunu farazi olarak söylemiyorum; birkaç ay önce istanbul'a ziyarete gelen alman arkadaşlarım, otellerine yakın olan kasımpaşa stadındaki maça gitmek için benden bilgi almışlardı. neden dediğimde babel oynuyor orada demişlerdi :)
ama bu duruma rağmen, galatasaray eğer bir isviçre ligi takımı olsaydı; kendi liginden oyuncu transfer etmesini sonuna kadar desteklerdim. örnek veriyorum; xherdan shaqiri, granit xhaka, seydou doumbia gibi onlarca oyuncu bu ligde kimse kendilerini bilmezken parlamış, futbolculuğu öğrenmiş; daha sonra çok büyük ücretlere transfer yapabilen oyuncular olmuşlardır. bu adamlar büyük liglerin alt seviye oyuncularını bulup getirip 2 sene faydalanıp göndermiyor; sıfırdan futbolcu yaratıyor yani.
türkiye'den istenecek hiç oyuncu yok mu? tabi ki var. ancak insanların yıllardan beri yabancı kontenjanın kalkmasını istemesinin temel nedeni bu ligin ve oyuncularının genel kalite düşüklüğüdür. yoksa %90'ı saf milliyetçi olan bir ülkenin türk düşmanı, yabancı hayranı olması gibi durum olamaz :) şuanda galatasaray gidip ozan tufan gibi, enes ünal gibi oyuncular kovalasa kimsenin sesinin çıkacağını sanmıyorum. çünkü bunlar dünya takımları tarafından takip edilen "kaliteli" materyali olan oyuncular. nitelikli altyapı ürünleri. senin takımının bir parçası olabilir, tıpkı zamanında hakan şükür, ümit davala vs. gibi anadolu topçularının yaptığı gibi jenerasyon oluşturabileceğin oyuncular. ama sen gidip serdar aziz gibi eti budu belli, elindekilerden iyi olmayan oyuncular kovalarsan o zaman insanlar tepki gösterir. yani bu adamlar bedava olsa ona da belki bir şey demem ama bir de takımlarının istediği en az 4-5 milyon euro bonservis bedelleri var. e madem böyle bir para var, biraz araştırmayla elimizdekilerden daha iyisi olabilecek oyunculara neden yönelmiyoruz? mevzu dil, ligi tanıma falan filan değil. hamzaoğlu hayatında yönettiği en büyük oyuncu bilal kısa iken wesley sneijder'le tanıştı ve nasıl çatır çatır top oynattıysa diğerlerine de oynatır yani. o da bunun farkında olmayacak kadar kör değildir diye düşünüyorum.
neyse mevzu uzamasın. bu entry de sana yazdım çünkü yazılanları okuyacak, anlayacak ve yine nitelikli karşılık verebilecek ender kişilerden birisin. gidip "hamza ölse üzülmem" diyen adamların başlığına yazsam neler olur tahmin edemiyorum ahaha. sonuç olarak hamza'nın ben de arkasındayım ancak bu transfer politikası rasyonalize edilecek bir şey değil benim adıma. hiç transfer yapmıyoruz, para yok deseler ona sesim çıkmaz ama parayı böyle adamlara harcayacaksak dediğin gibi taraftara izah edilemeyecek durumlar oluşuyor. :)
öncelikle taraftarın vizyon takıntısını fazla abarttığını ve aşırı tez canlılıkla rasyonel düşünmeyi bıraktığını düşünüyorum. bu yüzden temelde kendisine katılıyorum. ancak avrupa'nın en iyi 6-7 liginden biri konumunda olan türkiye'nin kalburüstü oyuncularını istemenin vizyonsuzluk olmadığını, burada anadolu takımlarında oynayan oyuncuların daha sonra gidip üst düzey liglerde de oynayabildiğini, zamanında hakan şükür gibi anadolu topçularını almanın vizyonsuzluk olmadığı gibi şimdi de olmadığını söylediği kısıma hiç katılmadım.
öncelikle, türkiye liginin kağıt üzerinde kalite olarak sıralaması benim için hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü türkiye, oyuncu yetiştirmekten ziyade hazır oyuncu almaya odaklanmış, birkaç ender kulüp dışında al-parlat-sat modeli ile uzaktan yakından alakası olmayan ve aldığı oyuncuları genellikle kontratları bittiğinde bedelsiz gönderen ve milyonlarca zarar eden takımlarla dolu. yani burada oynayan bir oyuncu daha sonra gidip la liga'nın, almanya'nın orta sıra takımlarına yükselmiyor. o adamlar zaten o liglerden geldikleri için bir nevi geri dönüyorlar! haris medunjanin, ceyhun gülselam şuanda zaten kendilerini gösterdikleri liglerde yeniden eski konumlarına dönüş yaptılar yani. bunun türkiye ligi'nin kalitesiyle hiçbir ilgisi yok.
bu sebeple galatasaray için ligin kağıt üzerindeki kalitesine kanıp, anadolu takımlarında kendini gösteren oyuncuları transfer etmek mantıklı bir açıklamaya kavuşturulamaz. o tarz bir liste yaptığınızda atıyorum isviçre, belçika, avusturya ligleri bizim altımızda olacaktır. çünkü o liglerde dönen paranın ölçeği daha düşük, olmuş oyuncular yerine ham oyuncuları bulup, belirli bir altyapı disiplini ve sisteminden geçirip; futbollarına niteliksel anlamda büyük şeyler katıyorlar. türk takımlarının tamamen aksine yani. ama haftasonu grasshoppers-zürih maçını bir scout ya da futbol manyağı dışında kimse izlemez. çünkü sahada izleyecek oyuncu yokmuş gibi görünüyor. oysa süper lig'de kasımpaşa-konyaspor maçını yabancı bir insan denk gelmişse izleyebilir çünkü sahada ryan babel, gabriel torje gibi oyuncular olacaktır. bunu farazi olarak söylemiyorum; birkaç ay önce istanbul'a ziyarete gelen alman arkadaşlarım, otellerine yakın olan kasımpaşa stadındaki maça gitmek için benden bilgi almışlardı. neden dediğimde babel oynuyor orada demişlerdi :)
ama bu duruma rağmen, galatasaray eğer bir isviçre ligi takımı olsaydı; kendi liginden oyuncu transfer etmesini sonuna kadar desteklerdim. örnek veriyorum; xherdan shaqiri, granit xhaka, seydou doumbia gibi onlarca oyuncu bu ligde kimse kendilerini bilmezken parlamış, futbolculuğu öğrenmiş; daha sonra çok büyük ücretlere transfer yapabilen oyuncular olmuşlardır. bu adamlar büyük liglerin alt seviye oyuncularını bulup getirip 2 sene faydalanıp göndermiyor; sıfırdan futbolcu yaratıyor yani.
türkiye'den istenecek hiç oyuncu yok mu? tabi ki var. ancak insanların yıllardan beri yabancı kontenjanın kalkmasını istemesinin temel nedeni bu ligin ve oyuncularının genel kalite düşüklüğüdür. yoksa %90'ı saf milliyetçi olan bir ülkenin türk düşmanı, yabancı hayranı olması gibi durum olamaz :) şuanda galatasaray gidip ozan tufan gibi, enes ünal gibi oyuncular kovalasa kimsenin sesinin çıkacağını sanmıyorum. çünkü bunlar dünya takımları tarafından takip edilen "kaliteli" materyali olan oyuncular. nitelikli altyapı ürünleri. senin takımının bir parçası olabilir, tıpkı zamanında hakan şükür, ümit davala vs. gibi anadolu topçularının yaptığı gibi jenerasyon oluşturabileceğin oyuncular. ama sen gidip serdar aziz gibi eti budu belli, elindekilerden iyi olmayan oyuncular kovalarsan o zaman insanlar tepki gösterir. yani bu adamlar bedava olsa ona da belki bir şey demem ama bir de takımlarının istediği en az 4-5 milyon euro bonservis bedelleri var. e madem böyle bir para var, biraz araştırmayla elimizdekilerden daha iyisi olabilecek oyunculara neden yönelmiyoruz? mevzu dil, ligi tanıma falan filan değil. hamzaoğlu hayatında yönettiği en büyük oyuncu bilal kısa iken wesley sneijder'le tanıştı ve nasıl çatır çatır top oynattıysa diğerlerine de oynatır yani. o da bunun farkında olmayacak kadar kör değildir diye düşünüyorum.
neyse mevzu uzamasın. bu entry de sana yazdım çünkü yazılanları okuyacak, anlayacak ve yine nitelikli karşılık verebilecek ender kişilerden birisin. gidip "hamza ölse üzülmem" diyen adamların başlığına yazsam neler olur tahmin edemiyorum ahaha. sonuç olarak hamza'nın ben de arkasındayım ancak bu transfer politikası rasyonalize edilecek bir şey değil benim adıma. hiç transfer yapmıyoruz, para yok deseler ona sesim çıkmaz ama parayı böyle adamlara harcayacaksak dediğin gibi taraftara izah edilemeyecek durumlar oluşuyor. :)