6944
bende mi sorun var bilmiyorum ancak bu adama hala hücum oyuncusu gözüyle bakmak galatasaray maçları izlememeyi gerektirir heralde. bizde nasıl bir mantık varsa defans yapmayı bilen oyuncu defansa yakın, hücumu bilen oyuncu hücuma yakın oynar. bu nereden bakılsa 10 sene öncesinin futbolu.
selçuk inan'ın galatasaray'a geldiğinden beri yapabildiği tek iyi iş geriden oyun kurmaktır. (bkz: deep lying playmaker) ilk sezonlarında bunu iyi yaparken son dönemde fiziksel ve mental gerilemelerle yapamaz olmuştur. hamza hamzaoğlu galatasaray'a geldiğinden beri melo/hamit'i derinde, selçuk'u ise daha önde kullanıyor. çoğunluğun fikri selçuk'un performansının arttığı yönünde. rezil bir dönem geçirdiği için şuanda ufacık bir kıpırdanma yaşasa dahi "daha iyi" gözükecekti zaten. bu sebeple ben selçuk'un performansını hala yetersiz görüyorum ve hiçbir zaman da yeterli seviyeye yeniden ulaşabileceği bir konumda değil artık. tabi burada "yeterli" kıstası karabükspor maçı değil.
son oynadığımız trabzonspor maçında, rakip yarı sahada temas ettiği her topu kaptırmıştır. bakın maç sırasında farketmediyseniz tekrarına denk gelirseniz izleyin, en ufak baskı yediği pozisyonda topu anında kaptırıyor, yere düşüyor vs. ve dönüşünde biz kontra yiyoruz. (zaten ilk yediğimiz gol böyle başladı) bu fizikle ve dirençle kendisinin -sıfır pres ve temasla oynayan takımlar hariç- hücum bölgesinde oynaması ziyandan başka bir şey olamaz. zira selçuk topu aldığında etrafında oyuncu bulunmaması gereken birisi. ancak öyle topu alıp, dönüp, pas opsiyonlarını tarayıp karar verebiliyor. modern bi orta saha için çok ama çok ağır kalmaya başlayan bir oyuncudur artık. bu yüzden kıstasımız avrupa takımı olmak ise, bir takımın core'u olan merkez orta sahayı bu tarz oyunculara emanet edemeyiz.
şu mali yapıda ve her tarafında eksikler olan takımda selçuk'un yerine oyuncu bakmaya sıra gelmeyecek biliyorum. en az 1-2 sene daha çekeceğiz. dua ediyorum da bu süre içinde yine yabancı hoca falan gelmesin yoksa beyimiz yine hocasını beğenmiyor diye adamları kovalamayı hepten bırakır, yine gelenden geçenden fark yeriz.
selçuk inan'ın galatasaray'a geldiğinden beri yapabildiği tek iyi iş geriden oyun kurmaktır. (bkz: deep lying playmaker) ilk sezonlarında bunu iyi yaparken son dönemde fiziksel ve mental gerilemelerle yapamaz olmuştur. hamza hamzaoğlu galatasaray'a geldiğinden beri melo/hamit'i derinde, selçuk'u ise daha önde kullanıyor. çoğunluğun fikri selçuk'un performansının arttığı yönünde. rezil bir dönem geçirdiği için şuanda ufacık bir kıpırdanma yaşasa dahi "daha iyi" gözükecekti zaten. bu sebeple ben selçuk'un performansını hala yetersiz görüyorum ve hiçbir zaman da yeterli seviyeye yeniden ulaşabileceği bir konumda değil artık. tabi burada "yeterli" kıstası karabükspor maçı değil.
son oynadığımız trabzonspor maçında, rakip yarı sahada temas ettiği her topu kaptırmıştır. bakın maç sırasında farketmediyseniz tekrarına denk gelirseniz izleyin, en ufak baskı yediği pozisyonda topu anında kaptırıyor, yere düşüyor vs. ve dönüşünde biz kontra yiyoruz. (zaten ilk yediğimiz gol böyle başladı) bu fizikle ve dirençle kendisinin -sıfır pres ve temasla oynayan takımlar hariç- hücum bölgesinde oynaması ziyandan başka bir şey olamaz. zira selçuk topu aldığında etrafında oyuncu bulunmaması gereken birisi. ancak öyle topu alıp, dönüp, pas opsiyonlarını tarayıp karar verebiliyor. modern bi orta saha için çok ama çok ağır kalmaya başlayan bir oyuncudur artık. bu yüzden kıstasımız avrupa takımı olmak ise, bir takımın core'u olan merkez orta sahayı bu tarz oyunculara emanet edemeyiz.
şu mali yapıda ve her tarafında eksikler olan takımda selçuk'un yerine oyuncu bakmaya sıra gelmeyecek biliyorum. en az 1-2 sene daha çekeceğiz. dua ediyorum da bu süre içinde yine yabancı hoca falan gelmesin yoksa beyimiz yine hocasını beğenmiyor diye adamları kovalamayı hepten bırakır, yine gelenden geçenden fark yeriz.
