240
özellikle yabancı dizi izlemek -hızlı olmasa da- ingilizcenizi geliştirmekte gerçekten fayda sağlıyor. bugüne kadar 45-46 tane yabancı dizi izledim ve dil konusunda faydasını çok gördüm. şu sıralar devam ettiğim bir kursa yedinci kurdan başlamıştım. açıkçası kendimi bu seviyede görmüyordum fakat öyleymiş. dizi izlemek daha çok bol vakti olanların rahatça uygulayabileceği bir zaman giderici. ben bu kadar diziyi lise ve üniversite yıllarında takip etmiştim. içlerinden favorilerim mevcut ve onları aşağıda önereceğim.
six feet under: izlediğim en iyi drama dizisidir. levazımatçılık yapan fisher ailesinin başından geçen olaylar anlatılıyor. bu olaylar güzel bir atmosferde izleyiciye sunulmakta. sadece finali için bile izlenesi bir dizidir.
the sopranos: mafya deyince akla sopranolar'dan başka şey gelmez. bir mafya ailesinin patronu olan tony soprano özel yaşamı arasında bir denge kurmaya çalışıyor. bunu yaparken de psikolojik açıdan oldukça yıpranıyor. dizi soprano ailesini ve bu süreçte yaşanan olayları konu almakta. senaryosu nefistir.
oz: bir hapishane dizisidir. birbirinden farklı karakter ve duruşlara sahip mahkûmların bir arada nasıl kaldığına ve ne gibi psikolojik süreçlerden geçtiğine tanıklık ediyoruz. insan psikolojileri görmek ve insan davranışlarını hapishane gibi karmaşık bir ortamda gözlemleyebilmek için oz izlenesi kaliteli bir yapımdır.
friends: romantik komedidir. new york'ta yaşayan 6 kişilik bir arkadaş grubunu konu ediniyor. karakterleri oynayanlar çok iyi rol kesmekte. 10 sezon sürdü ve kendine bağlayan bir finalle noktayı koydu. ayrıca seinfeld'i henüz izlemedim fakat internette birkaç sahnesine rast gelmiştim ve deyimi yerindeyse gülmekten yarıldığımı belirteyim.* bunu da önerebilirim.
band of brothers: bir savaş belgeselidir. ikinci dünya savaşı sırasında birlikte olan bir grup arkadaşı ve başlarından geçen acı hikâyeyi anlatıyor. savaşın ne denli acı ve korkunç bir yapısı olduğunu gözlemlerken derinden etkileniyoruz. bildiğim kadarıyla bu dizi gerçek hikayelerden esinlenilmiştir.
rome: tarihi ve aksiyonu içinde barındıran bir yapım olup, cumhuriyete nasıl son verildiğini ve kalanlarla nasıl bir imparatorluğun kurulduğunu anlatmaktadır. izlediğim en iyi tarihi dizlerden biridir. kısa sürdü fakat öz oldu. dönemin roma'sında gerçekleşen önemli olaylara ışık tutan bir drama dizisi.
mad men: çoğumuzun ağır tempo diyerek burun kıvırdığı 1960'larda geçen bu dönem dizisini bayılarak izliyorum. zira bu dizinin belli bir kalitesi var. dizide bir reklam şirketi konu alınıyor. şirketin yöneticisi don draper ve hayatındaki insanlar izleyiciye sunuluyor. ayrıca karakterler de muazzam. gerçek olaylar da diziye konu edilmekte. bu nedenle gerçekçi bir dizidir. mesela kennedy suikasti, vietnam savaşı, siyahi eşitlik arayışı gibi yaşanmış konular diziyi oldukça farklılaştırıyor.
the wire: drama dizisidir. uyuşturucu çeteleri, bürokrasi, eğitim, yönetim, basın gibi konularla karşımıza çıkan bir yapım. toplumun sorunlarını ve olumsuzluklarını ele alan yapısıyla izleyiciyi etkilemeyi başarmıştır. senaryosu ise eski bir polis muhabiri tarafından yazılmış. belki de bu yüzden olaylar karşımıza daha net ve açıkça sunulmakta. şiddetle tavsiyemdir.
boardwalk empire: ekranlara birkaç ay önce veda eden bu dönem dizisi, 1920'lerin amerika'sında görülen içki yasağını ve bunun neticesinde yaşanan kaos ve mafya ilişkilerini anlatıyor. romanını da okuyan biri olarak bu dizi favorilerimden biridir. politikacıların iç dünyalarında ne denli pis işler çevirip acımasız birer insana dönüşebildiklerini tüm çıplaklığı ile izleyiciye sunuyor. lakin biraz fazla çıplak.*
spoiler vermeden tanıtım yapmaya çalıştım. iyi seyirler efendim.
six feet under: izlediğim en iyi drama dizisidir. levazımatçılık yapan fisher ailesinin başından geçen olaylar anlatılıyor. bu olaylar güzel bir atmosferde izleyiciye sunulmakta. sadece finali için bile izlenesi bir dizidir.
the sopranos: mafya deyince akla sopranolar'dan başka şey gelmez. bir mafya ailesinin patronu olan tony soprano özel yaşamı arasında bir denge kurmaya çalışıyor. bunu yaparken de psikolojik açıdan oldukça yıpranıyor. dizi soprano ailesini ve bu süreçte yaşanan olayları konu almakta. senaryosu nefistir.
oz: bir hapishane dizisidir. birbirinden farklı karakter ve duruşlara sahip mahkûmların bir arada nasıl kaldığına ve ne gibi psikolojik süreçlerden geçtiğine tanıklık ediyoruz. insan psikolojileri görmek ve insan davranışlarını hapishane gibi karmaşık bir ortamda gözlemleyebilmek için oz izlenesi kaliteli bir yapımdır.
friends: romantik komedidir. new york'ta yaşayan 6 kişilik bir arkadaş grubunu konu ediniyor. karakterleri oynayanlar çok iyi rol kesmekte. 10 sezon sürdü ve kendine bağlayan bir finalle noktayı koydu. ayrıca seinfeld'i henüz izlemedim fakat internette birkaç sahnesine rast gelmiştim ve deyimi yerindeyse gülmekten yarıldığımı belirteyim.* bunu da önerebilirim.
band of brothers: bir savaş belgeselidir. ikinci dünya savaşı sırasında birlikte olan bir grup arkadaşı ve başlarından geçen acı hikâyeyi anlatıyor. savaşın ne denli acı ve korkunç bir yapısı olduğunu gözlemlerken derinden etkileniyoruz. bildiğim kadarıyla bu dizi gerçek hikayelerden esinlenilmiştir.
rome: tarihi ve aksiyonu içinde barındıran bir yapım olup, cumhuriyete nasıl son verildiğini ve kalanlarla nasıl bir imparatorluğun kurulduğunu anlatmaktadır. izlediğim en iyi tarihi dizlerden biridir. kısa sürdü fakat öz oldu. dönemin roma'sında gerçekleşen önemli olaylara ışık tutan bir drama dizisi.
mad men: çoğumuzun ağır tempo diyerek burun kıvırdığı 1960'larda geçen bu dönem dizisini bayılarak izliyorum. zira bu dizinin belli bir kalitesi var. dizide bir reklam şirketi konu alınıyor. şirketin yöneticisi don draper ve hayatındaki insanlar izleyiciye sunuluyor. ayrıca karakterler de muazzam. gerçek olaylar da diziye konu edilmekte. bu nedenle gerçekçi bir dizidir. mesela kennedy suikasti, vietnam savaşı, siyahi eşitlik arayışı gibi yaşanmış konular diziyi oldukça farklılaştırıyor.
the wire: drama dizisidir. uyuşturucu çeteleri, bürokrasi, eğitim, yönetim, basın gibi konularla karşımıza çıkan bir yapım. toplumun sorunlarını ve olumsuzluklarını ele alan yapısıyla izleyiciyi etkilemeyi başarmıştır. senaryosu ise eski bir polis muhabiri tarafından yazılmış. belki de bu yüzden olaylar karşımıza daha net ve açıkça sunulmakta. şiddetle tavsiyemdir.
boardwalk empire: ekranlara birkaç ay önce veda eden bu dönem dizisi, 1920'lerin amerika'sında görülen içki yasağını ve bunun neticesinde yaşanan kaos ve mafya ilişkilerini anlatıyor. romanını da okuyan biri olarak bu dizi favorilerimden biridir. politikacıların iç dünyalarında ne denli pis işler çevirip acımasız birer insana dönüşebildiklerini tüm çıplaklığı ile izleyiciye sunuyor. lakin biraz fazla çıplak.*
spoiler vermeden tanıtım yapmaya çalıştım. iyi seyirler efendim.