23
kulübün adı diyarbakırspor iken yönetimi, futbolcusu ve taraftarı terörist değildi de amedspor olunca hepsi birden terörist mi oldu?
kulüp armasının üst kısmındaki girinti çıkıntılar muhtemelen amed kalesini anlatıyor.
kulübün renkleri (sarı, kırmızı, yeşil) kürt hikayelerinden en önemlisi olan demirci kawa'nın zaferi sonrası önlüklerinden yaptığı bayrağın rengiyle aynıdır. hikayeye göre demirci kawa ve oğulları kralı devirdikten sonra demirci kawa; ocağındaki önlükleri bayrak, ocaktaki ateşini de meşale edinir; zaferi böyle kutlar ve duyurur. açıkçası hikayeye çok hakim değilim. dileyen yazar arkadaşlar araştırabilir.
logoda bir de iki başlı kuş var. ankayı andıran bu kuş yine muhtemelen kürt hikayelerinden biri olan simurg'taki destansı kuştur.
tamamen varsayım üzerinden konuşuyorum.
gelgelelim inkar demeyeceğimiz bir algıda seçicilik var. buna on yıllardır her kesimden insanın canının yanmasını da ekleyince ölçülemez bir hassasiyet oluşuyor. pkk'nın renklerinin sarı, kırmızı ve yeşil olması bu algıyı körüklüyor. şöyle ki; pkk bir terör örgütüdür ve bunu tartışmaya çok açık değilim. buna bağlı olarak değinmek istediğim bir nokta var; sözlüğün büyük yüzdesinin haksız ve hatalı bulduğu günümüz hükümetinin seçmen sayısı geri kalan tüm alternatiflerin toplamından daha fazla. doğrudan temsiliyetin mümkün olmadığı yerlerde temsil hakkı/yetkisi olanların hatalarını da temsil edilenlere mal ettiğimiz oluyor. temsil edilenlerin yanlış tercihleri, hataları yine dönüp dolaşıp nefrete sebebiyet veriyor. arası çok uzun ama bağlayınca şöyle bir sonuca vardığımı düşünüyorum:
bu yüzden bir kaç il dışında sarı, kırmızı, yeşil bir giysi v.b görüldüğünde insanlar sert tepkiler gösterebiliyor. bunu yine bunca yıllık acıya ve hassasiyete bağlayıp normal karşılayabiliyorum.
bir de öbür taraftan bakmak gerekirse, bir şekilde geri bırakılmış/geri bıraktırlılmış bir coğrafya var. bölge halkının mağduriyeti var. memleketin gayrısında olan öfke kadar bu bölgede de öfke var. zira köyleri yakılan, devlet eliyle akrabaları dostları öldürülen, dilleri yasaklanan, çocukları işkencede kaybolan o veya bu şekilde sefalet ve cehalete terkedilen bir halk da var. öyle ki, taşı toprağı altın dedikleri istanbul'da keko, kürdo ve hatta doğrudan kürt diye hitap edilerek aşağılanan bir halk. bir teknolojik cihazı beklenen sürede anlayamayan, bir konuda bilgisi eksik olan kişiye "la kürt müsün la dsadsada" dendiğini duymuşsunuzdur. empatiyi şöyle kuralım, sizin türklüğünüz birine hakaret ederken kullanılıyor. zaten memleketinden istemeye istemeye buralara gelmişsin. doğusuyla batısı arasında 76 dakika fark olan memleketin bazı şehirleri arasında 100 yıla yakın fark var. batının unuttuğu haberi doğunun yeni duyduğu çok olmuştur. e haliyle gidip anında oralara adapte olamıyorsun. çok şanslı veya babadan zengin değilsen ailenin geçimini sağlamak için ortalamanın altında bir işte çalışıyorsun ve standardın altında bir hayatın oluyor. yani hem kent yaşamına adapte olamadın, hem emeğin daha ucuza gidiyor hem de bilimsel ve gerçek bilgiye ulaşma imkanın herkes kadar yok. yaşadığın şeyin adı mağduriyet. ölümlere tanık olmuşsun, hor görülmüşsün.
ne olursa olsun hiçbir gerekçe insan öldürmeyi haklı gösteremez. benim gözümde insan öldüren herkes teröristtir. insan öldüren her yapı terör örgütüdür. tüm bu acılara sebep olan kin ve nefretin sistematik bir şekilde birileri tarafından yaratıldığı kanaatindeyim. bu nefretten beslenen, mezar taşlarına basa basa çarkını döndüren cüzdanını dolduranlar var. olası bir huzur ortamında çıkarları zedelenenler var. insanlar ölürken, silahlar satılırken ve masa başlarında saltanat pazarlıkları yapılırken benim aylık gelirim buna bağlı olarak artmıyor. bu tepede dönen pazarlıklar halka yaramıyor. evladı ölenlere en fazla şehit maaşı bağlanıyor o kadar.
konuyu çok dağıttım ve belki de ilgi alanımızın dışına çıktım. bağlamaya çalışıyorum.
amedspor senin düşmanın değil. amedspor bir yöre halkının adına marşlar/besteler yazabileceği bir futbol takımı.
sarı, kırmızı, yeşil terör örgütünün rengi değil; bir kürt destanının final sahnesinde savrulan önlüklerin rengi.
kimse senin düşmanın değil. o nefret ettiğin sloganları atan, o an dünyanın en haksız insanı olan kişi de senin düşmanın değil. insanlığın tek bir düşmanı var ve o da böylesine güçlü karşılıklı nefreti yaratan ve bu nefretten nemalanan kim olduğunu bilirsin senler sürüsü.
sevmeyi denesek, oturup konuşmayı denesek belki biraz daha kolay olacak.
not: kimseyi alakadar etmese de kürt değil, türkmenim.
kulüp armasının üst kısmındaki girinti çıkıntılar muhtemelen amed kalesini anlatıyor.
kulübün renkleri (sarı, kırmızı, yeşil) kürt hikayelerinden en önemlisi olan demirci kawa'nın zaferi sonrası önlüklerinden yaptığı bayrağın rengiyle aynıdır. hikayeye göre demirci kawa ve oğulları kralı devirdikten sonra demirci kawa; ocağındaki önlükleri bayrak, ocaktaki ateşini de meşale edinir; zaferi böyle kutlar ve duyurur. açıkçası hikayeye çok hakim değilim. dileyen yazar arkadaşlar araştırabilir.
logoda bir de iki başlı kuş var. ankayı andıran bu kuş yine muhtemelen kürt hikayelerinden biri olan simurg'taki destansı kuştur.
tamamen varsayım üzerinden konuşuyorum.
gelgelelim inkar demeyeceğimiz bir algıda seçicilik var. buna on yıllardır her kesimden insanın canının yanmasını da ekleyince ölçülemez bir hassasiyet oluşuyor. pkk'nın renklerinin sarı, kırmızı ve yeşil olması bu algıyı körüklüyor. şöyle ki; pkk bir terör örgütüdür ve bunu tartışmaya çok açık değilim. buna bağlı olarak değinmek istediğim bir nokta var; sözlüğün büyük yüzdesinin haksız ve hatalı bulduğu günümüz hükümetinin seçmen sayısı geri kalan tüm alternatiflerin toplamından daha fazla. doğrudan temsiliyetin mümkün olmadığı yerlerde temsil hakkı/yetkisi olanların hatalarını da temsil edilenlere mal ettiğimiz oluyor. temsil edilenlerin yanlış tercihleri, hataları yine dönüp dolaşıp nefrete sebebiyet veriyor. arası çok uzun ama bağlayınca şöyle bir sonuca vardığımı düşünüyorum:
bu yüzden bir kaç il dışında sarı, kırmızı, yeşil bir giysi v.b görüldüğünde insanlar sert tepkiler gösterebiliyor. bunu yine bunca yıllık acıya ve hassasiyete bağlayıp normal karşılayabiliyorum.
bir de öbür taraftan bakmak gerekirse, bir şekilde geri bırakılmış/geri bıraktırlılmış bir coğrafya var. bölge halkının mağduriyeti var. memleketin gayrısında olan öfke kadar bu bölgede de öfke var. zira köyleri yakılan, devlet eliyle akrabaları dostları öldürülen, dilleri yasaklanan, çocukları işkencede kaybolan o veya bu şekilde sefalet ve cehalete terkedilen bir halk da var. öyle ki, taşı toprağı altın dedikleri istanbul'da keko, kürdo ve hatta doğrudan kürt diye hitap edilerek aşağılanan bir halk. bir teknolojik cihazı beklenen sürede anlayamayan, bir konuda bilgisi eksik olan kişiye "la kürt müsün la dsadsada" dendiğini duymuşsunuzdur. empatiyi şöyle kuralım, sizin türklüğünüz birine hakaret ederken kullanılıyor. zaten memleketinden istemeye istemeye buralara gelmişsin. doğusuyla batısı arasında 76 dakika fark olan memleketin bazı şehirleri arasında 100 yıla yakın fark var. batının unuttuğu haberi doğunun yeni duyduğu çok olmuştur. e haliyle gidip anında oralara adapte olamıyorsun. çok şanslı veya babadan zengin değilsen ailenin geçimini sağlamak için ortalamanın altında bir işte çalışıyorsun ve standardın altında bir hayatın oluyor. yani hem kent yaşamına adapte olamadın, hem emeğin daha ucuza gidiyor hem de bilimsel ve gerçek bilgiye ulaşma imkanın herkes kadar yok. yaşadığın şeyin adı mağduriyet. ölümlere tanık olmuşsun, hor görülmüşsün.
ne olursa olsun hiçbir gerekçe insan öldürmeyi haklı gösteremez. benim gözümde insan öldüren herkes teröristtir. insan öldüren her yapı terör örgütüdür. tüm bu acılara sebep olan kin ve nefretin sistematik bir şekilde birileri tarafından yaratıldığı kanaatindeyim. bu nefretten beslenen, mezar taşlarına basa basa çarkını döndüren cüzdanını dolduranlar var. olası bir huzur ortamında çıkarları zedelenenler var. insanlar ölürken, silahlar satılırken ve masa başlarında saltanat pazarlıkları yapılırken benim aylık gelirim buna bağlı olarak artmıyor. bu tepede dönen pazarlıklar halka yaramıyor. evladı ölenlere en fazla şehit maaşı bağlanıyor o kadar.
konuyu çok dağıttım ve belki de ilgi alanımızın dışına çıktım. bağlamaya çalışıyorum.
amedspor senin düşmanın değil. amedspor bir yöre halkının adına marşlar/besteler yazabileceği bir futbol takımı.
sarı, kırmızı, yeşil terör örgütünün rengi değil; bir kürt destanının final sahnesinde savrulan önlüklerin rengi.
kimse senin düşmanın değil. o nefret ettiğin sloganları atan, o an dünyanın en haksız insanı olan kişi de senin düşmanın değil. insanlığın tek bir düşmanı var ve o da böylesine güçlü karşılıklı nefreti yaratan ve bu nefretten nemalanan kim olduğunu bilirsin senler sürüsü.
sevmeyi denesek, oturup konuşmayı denesek belki biraz daha kolay olacak.
not: kimseyi alakadar etmese de kürt değil, türkmenim.