5630
selçuk inan, 11-12 sezonunu kazandıran futbolcuların başında geliyor, evet. teknik açıdan şahsi fikrim 11-12 sezonundan bu yana etrafında oynayan oyuncuların selçuk'un oyun yapısına uygun olmayacak şekilde(buna burak yılmaz da dahil) değişmesi kalitesini göstermesini sağlayacak ortamın yavaş yavaş bozulmasına sebep oldu.
zaten 12-13 sezonunun başında kendini belli etmeye başlayan form düşüşü, devre arasında yapılan sneijder - drogba transferleriyle birlikte iyi ivme kazandı. her şeye rağmen 12-13 sezonun 11-12 sezonuna oranla kötü görünse de, sadece o sezon değerlendirildiğinde fena sayılmayacak bir performanstı.
şimdi gelelim dananın kuyruğunun koptuğu sezona. yapılan transferler yine selçuk'un maksimum performans göstermesini sağlayacak oyuncular değil, teknik direktör 6. haftada takımdan ayrılıyor ve yerine gelen teknik direktörle birlikte oyun anlayışı değişiyor. değişen oyun anlayışıyla birlikte her hafta oynayan oyuncular da değişiyor. yani galatasaray'da 13-14 sezonu için ortada bir istikrardan bahsedemiyoruz.
selçuk'un bir diğer dezavantajı ise oyun anlayışları her ne kadar farklı olsa da psikolojik olarak felipe melo ile çok büyük benzerliğe sahip olmaları. felipe melo'nun ise selçuk'un yapamadığı şöyle bir avantajı var. fiziksel bir oyun sergilediği için maç içinde gösterdiği anlık reaksiyonlar ve özellikle sosyal medyayı kullanma yönüyle taraftarla arasında muhteşem bir bağ kurabildi. selçuk ise daha sakin ve içine kapanık bir futbol dışı yaşam ve sosyal medyayı kullanamayışının dezavantajını yaşıyor.
peki felipe melo'nun gün geçtikçe artan özgüveni ve selçuk'un dikine pas atmasını engelleyen, atmaya çalışırken de yanlış tercihlerde bulunmasına sebep olan şey ne? sorusuna benim cevabım taraftar desteği/tepkisi olacaktır. her ikiside taraftar desteğini iliklerine kadar hissettikleri sezonlarda takımı taşıyıp götürmüş, taraftar desteğini kaybetmeye başladıklarında ise dibe vurmuş futbolcular. selçuk'un dibe vurduğu günlere hala şahit oluyoruz. felipe melo içinse juventus günlerine bakabilirsiniz.
selçuk'un takıma katıldığı sezondan bu yana stadyumdan kaçırdığım maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. performanslar göz önünde bulundurulduğun kattıklarının, kaybettirdiklerinden çok daha fazla olduğunu görebilecek kadar iyi bir futbol izleyicisiyim. form düşüşü yaşamaya başladığı günden, anderlecht maçında oyundan alınışına kadar kendisine bir saniye bile protesto etmedim, hatta hiçbir galatasaray futbolcusuna stat içerisinde tepki göstermedim. selçuk, formunu illa ki düzeltecektir, bundan şüphem yok. ancak kabul etmemiz gereken bir şey var ki selçuk'un formunun daha çabuk toparlanmasını sağlayacak olan yine taraftardır.
zaten 12-13 sezonunun başında kendini belli etmeye başlayan form düşüşü, devre arasında yapılan sneijder - drogba transferleriyle birlikte iyi ivme kazandı. her şeye rağmen 12-13 sezonun 11-12 sezonuna oranla kötü görünse de, sadece o sezon değerlendirildiğinde fena sayılmayacak bir performanstı.
şimdi gelelim dananın kuyruğunun koptuğu sezona. yapılan transferler yine selçuk'un maksimum performans göstermesini sağlayacak oyuncular değil, teknik direktör 6. haftada takımdan ayrılıyor ve yerine gelen teknik direktörle birlikte oyun anlayışı değişiyor. değişen oyun anlayışıyla birlikte her hafta oynayan oyuncular da değişiyor. yani galatasaray'da 13-14 sezonu için ortada bir istikrardan bahsedemiyoruz.
selçuk'un bir diğer dezavantajı ise oyun anlayışları her ne kadar farklı olsa da psikolojik olarak felipe melo ile çok büyük benzerliğe sahip olmaları. felipe melo'nun ise selçuk'un yapamadığı şöyle bir avantajı var. fiziksel bir oyun sergilediği için maç içinde gösterdiği anlık reaksiyonlar ve özellikle sosyal medyayı kullanma yönüyle taraftarla arasında muhteşem bir bağ kurabildi. selçuk ise daha sakin ve içine kapanık bir futbol dışı yaşam ve sosyal medyayı kullanamayışının dezavantajını yaşıyor.
peki felipe melo'nun gün geçtikçe artan özgüveni ve selçuk'un dikine pas atmasını engelleyen, atmaya çalışırken de yanlış tercihlerde bulunmasına sebep olan şey ne? sorusuna benim cevabım taraftar desteği/tepkisi olacaktır. her ikiside taraftar desteğini iliklerine kadar hissettikleri sezonlarda takımı taşıyıp götürmüş, taraftar desteğini kaybetmeye başladıklarında ise dibe vurmuş futbolcular. selçuk'un dibe vurduğu günlere hala şahit oluyoruz. felipe melo içinse juventus günlerine bakabilirsiniz.
selçuk'un takıma katıldığı sezondan bu yana stadyumdan kaçırdığım maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. performanslar göz önünde bulundurulduğun kattıklarının, kaybettirdiklerinden çok daha fazla olduğunu görebilecek kadar iyi bir futbol izleyicisiyim. form düşüşü yaşamaya başladığı günden, anderlecht maçında oyundan alınışına kadar kendisine bir saniye bile protesto etmedim, hatta hiçbir galatasaray futbolcusuna stat içerisinde tepki göstermedim. selçuk, formunu illa ki düzeltecektir, bundan şüphem yok. ancak kabul etmemiz gereken bir şey var ki selçuk'un formunun daha çabuk toparlanmasını sağlayacak olan yine taraftardır.