3537
ağlatır. nasıl mı?
93 yılında 7 yaşındaki bir çocuk, heyecandan titreyerek tv başında izlerken ilk aşkını, maçın başında 2-0 yenik duruma düşer ingiliz şampiyonuna karşı. ağlar. çocuktur çünkü, küçük yüreği dayanamaz. heyecanı üzüntüye dönüşür. ağlar işte. ama sırt çevirmez, çünkü çok seviyordur. o yaşında öğrenmiştir çünkü, sevdiklerimiz bizi üzse dahi onlara sırt çeviremeyiz. o da hiç ümidini kesmez, gözleri belki ıslaktır ama kırpmadan izlemeye devam eder. 2-1 olur, 2-2 olur. kutsal formanın, kutsal armanın taşıyıcıları yetinmez. sevinçten çılgına dönmek de yetmeyecektir. saldırır galatasaray. ümit aktan şunu fısıldar küçük adamın kulağına: "nasıl yükleniyoruz, nasıl bir tempo" ve ardından defalarca gelen "goooolll" haykırışları. "işte türkiye! işte galatasaray!" nidalarıyla, eşsiz bir gururla dudaklardan dökülen o kelimeler. o çocuğun çelimsiz bünyesine tarih koca bir çentik atmıştır artık. "galatasaray türkiye'dir" onun için şimdi.
7 yaşından da küçükken "galatasaray’a neden avrupa fatihi diyorlar baba?" diye sorduğunda, futboldan pek çakmayan beşiktaşlı babası, "çünkü galatasaray avrupa’da herkesi yenip finallere çıkmıştı oğlum" demişti o zaman evladına. bu sözden sonra kalbinde oluşan o küçük kıvılcım, 20 ekim 1993 günü manchester united- galatasaray maçı sona ermeden yangına dönüşmüştür bile. daha gerçek, daha fazla galatasaray’lıdır şimdi. tarif edilemez, daha önce hiç yaşamadığı bir duyguyu yaşıyordur minik kalbi. maçın başında yenilen 2 gol yüzünden, üzüntüden ağlayan bu çocuk, maç bittiğinde gururdan ağlıyordur artık.
o güne kadar hissetmediği o "gurur" duygusu, artık galatasaray’dan ona hediye olacaktır her kupada, her zaferde, her dik duruşta, sekizinci bitirse dahi her tertemiz sezonda.
93 yılında 7 yaşındaki o küçük çocuk, kendince alelade bir şeyler karalıyor şimdi galatasaray’dan. ve evet, yine ağlıyor.
ağlatır. nasıl mı?
gururdan... 7’sinde de, 28’inde de.
93 yılında 7 yaşındaki bir çocuk, heyecandan titreyerek tv başında izlerken ilk aşkını, maçın başında 2-0 yenik duruma düşer ingiliz şampiyonuna karşı. ağlar. çocuktur çünkü, küçük yüreği dayanamaz. heyecanı üzüntüye dönüşür. ağlar işte. ama sırt çevirmez, çünkü çok seviyordur. o yaşında öğrenmiştir çünkü, sevdiklerimiz bizi üzse dahi onlara sırt çeviremeyiz. o da hiç ümidini kesmez, gözleri belki ıslaktır ama kırpmadan izlemeye devam eder. 2-1 olur, 2-2 olur. kutsal formanın, kutsal armanın taşıyıcıları yetinmez. sevinçten çılgına dönmek de yetmeyecektir. saldırır galatasaray. ümit aktan şunu fısıldar küçük adamın kulağına: "nasıl yükleniyoruz, nasıl bir tempo" ve ardından defalarca gelen "goooolll" haykırışları. "işte türkiye! işte galatasaray!" nidalarıyla, eşsiz bir gururla dudaklardan dökülen o kelimeler. o çocuğun çelimsiz bünyesine tarih koca bir çentik atmıştır artık. "galatasaray türkiye'dir" onun için şimdi.
7 yaşından da küçükken "galatasaray’a neden avrupa fatihi diyorlar baba?" diye sorduğunda, futboldan pek çakmayan beşiktaşlı babası, "çünkü galatasaray avrupa’da herkesi yenip finallere çıkmıştı oğlum" demişti o zaman evladına. bu sözden sonra kalbinde oluşan o küçük kıvılcım, 20 ekim 1993 günü manchester united- galatasaray maçı sona ermeden yangına dönüşmüştür bile. daha gerçek, daha fazla galatasaray’lıdır şimdi. tarif edilemez, daha önce hiç yaşamadığı bir duyguyu yaşıyordur minik kalbi. maçın başında yenilen 2 gol yüzünden, üzüntüden ağlayan bu çocuk, maç bittiğinde gururdan ağlıyordur artık.
o güne kadar hissetmediği o "gurur" duygusu, artık galatasaray’dan ona hediye olacaktır her kupada, her zaferde, her dik duruşta, sekizinci bitirse dahi her tertemiz sezonda.
93 yılında 7 yaşındaki o küçük çocuk, kendince alelade bir şeyler karalıyor şimdi galatasaray’dan. ve evet, yine ağlıyor.
ağlatır. nasıl mı?
gururdan... 7’sinde de, 28’inde de.