18
hayatımda yaşadığım en önemli şampiyonluğun günüdür. 1987 yılındaki 14 yıl aradan sonra gelen şampiyonluk gününde de stadtaydım o günde ağlamıştım sevinçten ama ama, bu daha bir başkaydı sanki.
o güne ait herkesin bir hikayesi var elbet, benim kinide buraya yazmam lazım geliyor.
her zaman olduğu gibi bir sene boyunca tüm maçlara gidip görevimi yapmıştım. ama saha dışında işler yapan, elle kolla gol atan şerefsizlerin olduğu bir ligde mücadele ettiğimiz için son maçı kazansak bile şampiyon olamıyorduk. önemli değildi, bir sezon boyunca her türlü zorluğa parasızlığa, hakem hatalarına rağmen alınlarının akıyla mücadele etmiş olan aslanlarımızı alkışlama zamanıydı. maç sabahı gittiğim alışveriş merkezinde üzerinde sarı-laci formlarını giymiş şampiyonluğu erkenden kutlamaya başlamış bir çok kişi görerek sıkıcı bir şekilde başlayan günün muhteşem bir şekilde biteceğini bilemezdim elbet.
umudumda yoktu, fenerin denizlide puan kaybedeceğine hiç ihtimal vermiyordum.
neyse akşam üstüne doğru giydim parçalı formamı, birlikte maça gittiğimiz arkadaşın evinin önüne geldim. arabaya binerken ; hakkımızı almaya gidiyoruz; dedi. normalde çok karamsardır ama nedendir bilinmez o gün ilk söylediği laf ;hakkımızı almaya gidiyoruz; oldu. samiyene geldik. arabanın arkasında 15 adet meşela vardı. 3 hafta önce kadıköydeki maçtan sonra yakmak için almıştım kaybedince arabanın arkasında kaldı. arabayı park ettikten sonra bir tanesini yaktım, uğursuzluğunu bozmak için. hava aydınlıkken meşale yakan şahsıma garip garip bakanlar vardı, nerden bilsinler benim o sırada uğursuzluğu yaktığımı.
stada girdik, kapalıda her zamanki yerimiz aldık. en üst sıradadır yerim. maç başladı,fenerin maçıyla hiç ilgilemeyeceğimi telkin ettim kendimie, zaten umudumda yoktu. en üst sırada koltuğun sırt dayama yerinin üzerine basıp sırtımı duvara dayadım. ilk yarı 1 tane attık. kendi kendimie söz verdiğim gibi fener maçıyla hiç ilgilenmiyorum. fenerin maçının ilik yarısı da 0-0 bitti. herkeste ve bende ikinci yarı kesin atarlar düşüncesi hakim. ikinci yarı başladı. 3-4 kişi yan tarafımda maçı radyodan dinleyen genç bir arkadaş var, arada hareket yapıyor ;he attı işte ibneler; diyor herkes. meğer denizli gol kaçırıyormuş. ben ısrarla ilgilenmemeye çalışıyorum ama ne mümkün. bu arada maç başladığından beri aynı pozisyonda duruyorum ve ayağım uyuşmaya, ağrımaya başladı. değiştirmek yemiyor, ya ben değiştirdikten sonra fener gol atarsa, kendimi hiç affetmem o zaman. 75. dakikadan sonra bende karın ağrısı başladı. hem mecazi anlamda hem gerçek anlamda bir karın ağrısı. ulan diyorum bu saatten sonra atarlarsa çok kötü olur, buraya kadar geldi n'olur atmasınlar, dayan ulan denizli dayan.
bizim maçın son dakikalarında sağ taraftan bir uğultu yükseldi, 3-4 sıra yanımdaki radyo dinleyen genç arkadaşa baktım, havaya zıpladı. sonbra 3-4 sıra çaprazımda maçın başından beri hiç tepki vermeden kulağına radyoyu dayamış maç dinleyen 50li yalarda bir abiye baktım. (evet bildiğiniz cep radyosu, eskiden herkes öyle dinlerdi maçları, cep telefonundan değil) o tepkisiz abi havaya sıçradı, radyoyu fırlattı yada ben öyle sandım. ordanda teyidi alınca bende film koptu. ama ne kopmak. bilenler bilir, kapalıda en son sıra ilie duvar arasında yarım metrelik bir boşluk vardır. kolonların arası 2-3 metredir. duvarın olduğu yerde eskiden casmlar varmış o camların yerinde şu an metalle kapanmıştır uzaktan bakınca duvar gibidir. genelde gol kaçırınca oraya yumruk atarım. o bahsettiğim boşluğa atladım delirmiş bir şekilde duvara yumruklar atmaya başladım. "bizim hakkımızdı lan zaten, bizim hakkımızdı lan, aldık ulan hakkımızı" diye ağlaya ağlaya vurmaya başladım. ben hayatımda bu kadar kendimi kaybettiğimi hatırlamıyorum. biraz sakinleşince yere diz çöktüm deli gibi ağlamaya devam ettim. arkadaşlarla sarmaş dolaş yerlerde koltukların üzerinde yuvarlandık. bizim maç bitti, birazdan fenerin maçı biter diyie üdşünürken bir anda 16 dakika lafları dönmeye başladı. radyo dinleyenlerden birine sordum; "noldu" diye.
"abi 16 dakika uzatma verdi" ,
"lan ne 16 dakika uzatmamı olur, sikerim 16 dakikasını" diye sanki onun suçuymuş gibi radyo dinleyene yüklendim.
bir az evvel sevinçten deliye dönenler bizler olduğumuz yere oturduk kaldık. kalktım o daracık yerde volta atmaya başladım. benim gibi biri daha aynı yerde volta atıyor. 1-1 oldu haberi gelince titremeye bşaladım. radyo dinleyenlerin yüzündeki mimiklerden bir şeyler çıkartmaya çalışıyor herkes. ogün rahatsız olduğu için maça gelemeyen arkadaşımı aradım. bana denizli fener maçını anlatmaya başladı."çok geri yaslandı denizli çok, fener yükleniyor, yok yok kesin yiyecekler, doğru oynayın ulan, ahhhhhh............" sessizlik.
"ulan konuşsana ibne, noldu lan konuşlannnnnnnnnn"
appiahın kaçırdığı pozisyonda nefesi kesilmiş. en son "bitti amına koyayım bitti" dediğini hatırlıyorum. sonra yine ağlama krizine girdim.
çok fazla kalmadım stadta. adnan polatın "saat kaç" muhabbetini görmedim. arabayı köprünün girişinde durdurdum, yaktık meşalleri bağıra çağıra. bir tanesini ayırdım, sitenin bahçesinde yaktım "yürüyoruz biz bu yolda göğüs gerdik zorluklara inat olsun yavşaklara and içitik şampiyonluğa" diye bağırdım peşinden bir rerere rarara çektim. girdim eve.
o güne ait herkesin bir hikayesi var elbet, benim kinide buraya yazmam lazım geliyor.
her zaman olduğu gibi bir sene boyunca tüm maçlara gidip görevimi yapmıştım. ama saha dışında işler yapan, elle kolla gol atan şerefsizlerin olduğu bir ligde mücadele ettiğimiz için son maçı kazansak bile şampiyon olamıyorduk. önemli değildi, bir sezon boyunca her türlü zorluğa parasızlığa, hakem hatalarına rağmen alınlarının akıyla mücadele etmiş olan aslanlarımızı alkışlama zamanıydı. maç sabahı gittiğim alışveriş merkezinde üzerinde sarı-laci formlarını giymiş şampiyonluğu erkenden kutlamaya başlamış bir çok kişi görerek sıkıcı bir şekilde başlayan günün muhteşem bir şekilde biteceğini bilemezdim elbet.
umudumda yoktu, fenerin denizlide puan kaybedeceğine hiç ihtimal vermiyordum.
neyse akşam üstüne doğru giydim parçalı formamı, birlikte maça gittiğimiz arkadaşın evinin önüne geldim. arabaya binerken ; hakkımızı almaya gidiyoruz; dedi. normalde çok karamsardır ama nedendir bilinmez o gün ilk söylediği laf ;hakkımızı almaya gidiyoruz; oldu. samiyene geldik. arabanın arkasında 15 adet meşela vardı. 3 hafta önce kadıköydeki maçtan sonra yakmak için almıştım kaybedince arabanın arkasında kaldı. arabayı park ettikten sonra bir tanesini yaktım, uğursuzluğunu bozmak için. hava aydınlıkken meşale yakan şahsıma garip garip bakanlar vardı, nerden bilsinler benim o sırada uğursuzluğu yaktığımı.
stada girdik, kapalıda her zamanki yerimiz aldık. en üst sıradadır yerim. maç başladı,fenerin maçıyla hiç ilgilemeyeceğimi telkin ettim kendimie, zaten umudumda yoktu. en üst sırada koltuğun sırt dayama yerinin üzerine basıp sırtımı duvara dayadım. ilk yarı 1 tane attık. kendi kendimie söz verdiğim gibi fener maçıyla hiç ilgilenmiyorum. fenerin maçının ilik yarısı da 0-0 bitti. herkeste ve bende ikinci yarı kesin atarlar düşüncesi hakim. ikinci yarı başladı. 3-4 kişi yan tarafımda maçı radyodan dinleyen genç bir arkadaş var, arada hareket yapıyor ;he attı işte ibneler; diyor herkes. meğer denizli gol kaçırıyormuş. ben ısrarla ilgilenmemeye çalışıyorum ama ne mümkün. bu arada maç başladığından beri aynı pozisyonda duruyorum ve ayağım uyuşmaya, ağrımaya başladı. değiştirmek yemiyor, ya ben değiştirdikten sonra fener gol atarsa, kendimi hiç affetmem o zaman. 75. dakikadan sonra bende karın ağrısı başladı. hem mecazi anlamda hem gerçek anlamda bir karın ağrısı. ulan diyorum bu saatten sonra atarlarsa çok kötü olur, buraya kadar geldi n'olur atmasınlar, dayan ulan denizli dayan.
bizim maçın son dakikalarında sağ taraftan bir uğultu yükseldi, 3-4 sıra yanımdaki radyo dinleyen genç arkadaşa baktım, havaya zıpladı. sonbra 3-4 sıra çaprazımda maçın başından beri hiç tepki vermeden kulağına radyoyu dayamış maç dinleyen 50li yalarda bir abiye baktım. (evet bildiğiniz cep radyosu, eskiden herkes öyle dinlerdi maçları, cep telefonundan değil) o tepkisiz abi havaya sıçradı, radyoyu fırlattı yada ben öyle sandım. ordanda teyidi alınca bende film koptu. ama ne kopmak. bilenler bilir, kapalıda en son sıra ilie duvar arasında yarım metrelik bir boşluk vardır. kolonların arası 2-3 metredir. duvarın olduğu yerde eskiden casmlar varmış o camların yerinde şu an metalle kapanmıştır uzaktan bakınca duvar gibidir. genelde gol kaçırınca oraya yumruk atarım. o bahsettiğim boşluğa atladım delirmiş bir şekilde duvara yumruklar atmaya başladım. "bizim hakkımızdı lan zaten, bizim hakkımızdı lan, aldık ulan hakkımızı" diye ağlaya ağlaya vurmaya başladım. ben hayatımda bu kadar kendimi kaybettiğimi hatırlamıyorum. biraz sakinleşince yere diz çöktüm deli gibi ağlamaya devam ettim. arkadaşlarla sarmaş dolaş yerlerde koltukların üzerinde yuvarlandık. bizim maç bitti, birazdan fenerin maçı biter diyie üdşünürken bir anda 16 dakika lafları dönmeye başladı. radyo dinleyenlerden birine sordum; "noldu" diye.
"abi 16 dakika uzatma verdi" ,
"lan ne 16 dakika uzatmamı olur, sikerim 16 dakikasını" diye sanki onun suçuymuş gibi radyo dinleyene yüklendim.
bir az evvel sevinçten deliye dönenler bizler olduğumuz yere oturduk kaldık. kalktım o daracık yerde volta atmaya başladım. benim gibi biri daha aynı yerde volta atıyor. 1-1 oldu haberi gelince titremeye bşaladım. radyo dinleyenlerin yüzündeki mimiklerden bir şeyler çıkartmaya çalışıyor herkes. ogün rahatsız olduğu için maça gelemeyen arkadaşımı aradım. bana denizli fener maçını anlatmaya başladı."çok geri yaslandı denizli çok, fener yükleniyor, yok yok kesin yiyecekler, doğru oynayın ulan, ahhhhhh............" sessizlik.
"ulan konuşsana ibne, noldu lan konuşlannnnnnnnnn"
appiahın kaçırdığı pozisyonda nefesi kesilmiş. en son "bitti amına koyayım bitti" dediğini hatırlıyorum. sonra yine ağlama krizine girdim.
çok fazla kalmadım stadta. adnan polatın "saat kaç" muhabbetini görmedim. arabayı köprünün girişinde durdurdum, yaktık meşalleri bağıra çağıra. bir tanesini ayırdım, sitenin bahçesinde yaktım "yürüyoruz biz bu yolda göğüs gerdik zorluklara inat olsun yavşaklara and içitik şampiyonluğa" diye bağırdım peşinden bir rerere rarara çektim. girdim eve.