resim
Roberto Mancini
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:60
Uyruk:İtalya
  • 2494
    kendisi gayet iyi hocadır. alışkanlıklar ve algılar bunu değiştirmez, değiştiremez.

    sen kenarda sürekli hoplayıp zıplayan, habire oyuncularına bağıran bir adama alıştın. ben de öyle. onu çok sevdin ve benimsedin, ben de öyle. belki artık "devre arası fırçayı yerler, ikinci yarı alırız maçı" demiyorsun, ben de öyle. lâkin "iyi hoca olma kriteri" bunlar değil, sen de biliyorsun. geçmişe geçmiş ola, artık öyle bir düzen yok.

    roberto mancini'nin kariyerine söz söylemek haddimize değil. kimseyi durduk yere inter ve city'nin başına geçirmezler. kimse de durduk yere o takımları şampiyon yapamaz. buraya kadar her şey çok net...

    yolları galatasaray'la kesişince bir kaç kelam etmek adettendir. kendisi hakkında daha önce de entryler girdim, bu da onlar gibi ancak biraz daha uzunu olacak. alıştığımızdan bambaşka bir portre bu adam. film artisti gibi, jantilikte dünya markası olan bir adam. dünya'daki en büyük sükseye sahip hocalardan. çok sancılı bir süreç geçirmekte olan bir kulübe, yaşaması çok zor olan bir ülkeye, gelebileceği en zor zamanda geldi. ilk maçına çıkabileceği en zor yerde; juventus deplasmanında çıktı.

    "galatasaray genleri" denilen olguya aykırı olarak, "önce defans" dedi bu adam. "çok pozisyon veriyoruz, çok gol yiyoruz. bunu aşmamız şart" dedi. ilk amacını koydu. başarılı da oldu. şampiyonlar ligi'nde ilk maçında evinde 1-6 kaybetmiş takımı juventus'u geçirterek gruplardan çıkardı, son 16'daki ilk maçta evinde premier lig liderini müthiş bir oyunla elinden kaçırdı. zaten zurnanın zırt dediği yer de chelsea maçının rövanş karşılaşmasıydı. takımın deplasman karnesi hali hazırda tartışma konusuyken, öyle rezalet bir top oynandı ki, bütün her şeyi bir kenara bıraktırdı ve bardağı taşırdı. taraftarın tahammül edemediği kadar tatsız futbol oynandı ve takım isabetli şut atamadan maçı bitirdi. üstüne içerde lig sonuncusu kayserispor'a son saniyede verilen 3 puan, bu da yetmezmiş gibi türkiye kupası maçı'nda bursaspor'a 2-0'dan verilen 2-2'lik avantaj tuz-biber oldu.

    takımda bir şeyler ters gidiyor. burası gün gibi aşikâr. "sinyor roberto bunun neresinde? ne kadarında sorumlu?" bunun cevabını vermek zor. geldiğinden beri takımı tanıma süreci, lige adaptasyon falan derken ilk yarı zaten bitmişti. takım da iyi kötü idare ediyordu ancak lastik bir yerde patlayacaktı, bunu belli ediyordu ve nitekim o lastik patladı da. hem de öyle bir patladı ki; felaket senaryoları, komplo teorileri havada uçuşuyor.

    şahsi kanaatimce lastiği patlatan olay, berbatlığın doruklarında dolaşan futbolcu performansları. hepsi değil tabii. en kilit oyuncuların bir türlü bitmek bilmeyen istikrarsızlıkları ve bilhassa dışarıda oynadıkları korkunç derecedeki kötü oyunları, mancini hoca'yı bugüne getirdi. "onları oynatmasın, devre arası bir ton adamı boşuna mı aldı?" falan denecek. evet, içten öyle söylemek geliyor ancak adım gibi eminim ki onun yerinde hangimiz olsak, yaptığının aynını yapardık. düzelmesini umarak, oynatarak kazanmaya çalıştı, olduramadı. böylelikle de tamamen futbolcuya dayalı futbol sistemimizi nahoş şekilde deneyimlemiş oldu. nitekim 2 gün önceki basın toplantısında 6 aylık birikimini boşalttı. "istenmediğim yerde zaten kalmam, bana güvenmiyorsanız hemen bu akşam giderim" dedi. haklıydı. kendisinin ilk gününden beri müthiş bir önyargı ve köstek olma durumu vardı. hala da öyle. başka şeylere olan kızgınlık sanki ondan çıkartılmaya çalışılıyormuş gibi. zira sonunda canına tak etti, isyanını gösterdi. bir kere daha söylüyorum, haklıydı.

    artık hoca'nın da dediği gibi bir karar verme zamanı. bu kararı hem yönetim hem taraftar verecek. onun arkasında mı duracağız, yoksa zaten zor olan işini daha da mı zorlaştıracağız? ben hoca'nın arkasında durma taraftarıyım. bu sürecin başında kendisine herkes gibi ben de soğuk bakmıştım ama o, bu algıyı kırmak için çok çalıştı ve benim nazarımda başardı. bence bu işi kotarabileceğini, galatasaray ile olabileceğini gösterdi. halâ deplasman maçlarıyla ilgili soru işareti olanlar vardır. bu çok normal ancak bu kadar kötü oynayan topçularla dışarıda maç kazanman zaten çok zor. her şeyi hoca yapamaz. hem taktiği-tekniği hoca versin, hem futbolcuların idman raporlarını tutsun, hem saha dışı ve sosyal yaşamlarını kontrol etsin falan, yok öyle bir şey. onların bu hâllerini roberto hoca da görüp, ilgilenmiştir elbette ki. kayıtsız kalması gibi bir durum akla mantığa uygun değil. lâkin bazen olmayınca olmuyor işte...

    madem roberto mancini dedik, kapanışı da hoca'nın anlayacağı dilden yapalım: "roma die uno non aedificata est" yani, "roma bir günde kurulmadı."
App Store'dan indirin Google Play'den alın