• 1559
    biliyorum ne yeri ne de zamanı ama dertlendik işte. bir de bizim aslanlar üzünce cila oldu üstüne..

    yaklaşıl bir ay önce yine buraya yazdığım entry'i bilenler bilir. zor zamanlardı, içim içime sığmıyordu ve paylaşamıyordum kimseyle ama oturup yazabilmiştim herşeyi açıkça burada ve birçok yazar kardeşim/abim/ablam destek olmuştu.. yine kafa karışınca döndüm baktım ki yine kimseye anlatamıcam en iyisi ben içimi en rahat dökebileceğim yere gideyim dedim ve buradayım..

    çalkantılı olayların üzerinden haftalar geçti sözlük. çok değiştirdi yaşadıklarım beni çektiğim acı sıkıntılar hastalıklar kendime getirdi adeta. görüşmüyorduk, arayıp sormak falan yoktu hiç. yavaş yavaş düştüğüm yerden yukarı bakmayı, daha sonra bir kuvvet alıp ayağa kalkmayı ve en nihayetinde tekrar yürümeyi öğrendim. ondan bahsetmeyebiliyor, konu ona gelince değiştirebiliyor hatta gün içinde aklıma o gelince kafamı başka bir yere verebiliyordum. kendimi gerçekten güçlü hissettiğim bir akşam onu aradım ve "bu iş böyle gitmeyecek zaten durum ortada bir adını koyalım böyle muallakta olması beni rahatsız ediyor" dedim. o gün o konuşma bir nihayete varamadı ben yine gücümden ve gururumdan taviz verdim, o ise yine "seni seviyorum, üzülme, sadece çok karışığım" gibi birşey söylemedi ya da "tamam ayrılalım" demedi, diyemedi. bundan sonraki birkaç konuşma da aynı şekilde sonuçlandı.

    en sonunda yine görüşmediğimiz birkaç günün ardından dayanamadım ve yine aradım. daha güçlü hissediyordum kendimi ve yine konuyu açtım. artık benim bu konuda ne kadar ciddi ve kararlı olduğumu anlamış olmalı ki "senden sadece 1 gün istiyorum bu gece bu konusmaya hazır değilim, yarın söz seni ben arıcam" dedi. kabul ettim ve aradı. daha konusmaya başlayalı bir dakika bile olmadan ağlamnaya başladı. önceki geceki konusmadan sonra hayatında benim olmadıgımı düşünmüş ve o saate kadar çok kötü bir gün geçirmiş." seni unutamam sensiz mutlu olamam sana çok alıştım" gibi birşeyler söyledi ama sevdiğini yine söylemedi. ben ise kararlı ve başım dik bir şekilde taviz vermedim ve çektiğim acıların bunlardan kat kat daha büyük oldugunu benim o acıların altından kalktıgımı kendisinin de başarabileceğini söyledim durdum.
    en son "artık gücüm kalmadı bana iyi ya da kötü birşey söyle" diyordu ama istediği şey " affettim sana bi şans daha veriyorum" dememdi, ben ise "bu gecelik bu kadar yeter" dedim. söyleyemedim, ayrılalım diyemedim sözlük.

    ertesi gün eski adam oluverdim yine onu düşnüyor yine kendimi üzüyordum. o ise o gün beni hiç arayıp sormadı, ertesi gün ve sonraki gün de öyle.. sinirlenip telefon açtım 3 gün sonra ağzıma geleni söyledim ve artık yeter dedim. yine bir mazeret attı önüme " sınavım var pazartesiye kadar sabret beni birazcık önemsiyorsan" dedi. ya sabır! dedim ve kapattım. o sınav için şehir değiştirdi gezdi tozdu bir sürü şey ve neredeyse 1 hafta görüşmedik yine. en sonunda sınav günü "neden arayıp sormadın hiç. tamam aramıcaz dedik ama en azından sınavı sorabilirdin" dedi. verdiğim cevabı yazarken ruha halim tamamen yitik ve yorgundu. artık gerçekten yorulduğumu hissettim sözlük. hani böyle yaşlı kurt komiserler olur ya. hem kendisi bilir hem de teşkilat onsuz işlerin yürümeyeceğini ama o kurt komiser bir gün eve gelip başını yastığa koyduğunda "artık yoruldun efendi!" der ya. hani aslında bırakmak istemez yıllarını verdiği o uğraşıyı, ama eski gücü kalmamıştır. hehh işte tam da öyle birşey bu da.. o mesajın ardından sitemler edesim yine ağzıma ne geliyorsa saydırmak gelirdi normalde içimden. ama olmadı bu sefer. istemedim, konusmak tartışmak ona derdimi anlatmak, ona onu şikayet etmek istemedim. cevap olarak gerek duymadığımı yazdım. bunu nasıl yaptım bilmiyorum ama oldu işte. bu sefer o başladı neden böyle yapıyorsun daha ayrılmadık ki 4-5 günde ne değişti falan fistan konuşmaya.dedim ya gelmiyordu içimden ona anlatmak ama kısaca söylemezsem de ikna olmayacaktı. onun anlattığı masallara artık inanmadığımı söyledim kısa bir mesajla eskiden aptal bir aşıkmışım bunu anladım dedim. kısacık mesajda o kadar laf sokmama rağmen ona batan kelime "masal" olmuştu. cevabında buna dair birşeyler yazmış bende 1 saat sonraki dişçi randevumu bahane ederek mesajlaşmaya bir son verdim..

    yine çok konuştum biliyorum sözlük. ama bi sen varsın öylece dinleyebilen.. neyse geldik bulunduğumuz tarihe.. o mesajlaşmanın oldugu gun daha başka mesj gelmedi ve bugun sabah da gayet normal başlamıştı. maçın 2. yarısı başlamasına yakın bir mesaj sadece "özledimmmm" yazıyor. yalan söyleyemem içim titredi bir an. ne oluyoruz dedim kendime. eve belki biraz egom bile arttı. ama 30 saniye sürdü bunların hepsi geri kalan 5 saat ise zehir zıkkım. cevap yazmak istiyor muyum bilmiyorum. yazmak istesem ne yazmalıyım bilmiyorum. yazmazsam ne olacak bilmiyorum.. sadece vay bee özlenmişim demek diyorum içimden ve tabi bir ton küfür kıyamet. "ulan diyorum bu noktaya mı gelmem gerekyordu şuncacık bir mesaj için, beni biraz önemsemen için yıldızları gökyüzünden toplayıp odanın tavanına bile dizmeye razı bir adamken umurunda bile değildim seni arayıp sormayınca merak edince mi özlenen adam oldum! yazık ulan sana yazık ulan bize.. en çok da bana yazıl ulan! sana 3 senemi verdim ben 3 sene sonra şu noktadan mı el sallıcaktın bana!"

    öyle karışığım ki şu entrynin sonuna bile ne yazacağımı bulamıyorum. en iyisi şu olacak sanırım hem entry hem de bu hikaye için;

    ~son~
App Store'dan indirin Google Play'den alın