319
ivan pavlov; nobel ödüllü rus fizyolog, ünlü psikolog, fizikçi hekim. bence köpeklerin ağızından salya aktırtan adam… hikayeyi herkes biliyor işte. zile basıyor, o sırada köpeğe et veriyor. bunu sürekli halde yapınca bir süre sonra et vermediği halde zile basıldığında köpeğin salyaları akmaya başlıyor falan.. mide üzerine de araştırmalar yapan harika biridir de kendisi ama rennie’yi bilmez mesela. mourinho da beni.. chelsea daha 10 dakika olmadan golü bulunca mideme kramplar girmeye başladı fakat böyle maçlarda erken yenilen gol her zaman daha iyidir. eğer yiyeceksen, erken yiyeceksin. bu günlük hayattaki beslenme kurallarında da böyle. mesela akşam 8′den sonra yersen çıkartamazsın. gol de böyle bir şey işte. 80′den sonra yersen çıkartman zor. zorlarsan belki.. dikkat et, kontra yemeyesin. yağlı gelebilir…
eboue’nin galatasaray’ın sağında, chelsea’nin solunda kaptırdığı top bir anda çizgiden hoop ceza sahasına girince fernando torres sadece dokundu. iyi yedik ?
en büyük açığımız kalemizde golle sonuçlandı. maç boyunca da bu kadar büyük bir hatamız olmadı. bu arada kedigillerden muslera’nın yaptığı hiçbir şey hata olarak kabul edilmiyor benim nazarımda. o hariç… kaldı ki hata yapar yapmaz telafi de eden ender kalecilerden. allah bize bağışlasın inşallah onu. maça adeta 1-0 yenik başladık ama dengeleyeceğimiz aşikardı. hayır, ortada bunu düşündürtecek somut bir oyun yoktu o dakikalarda ama galatasaray avrupa’da her takımla başa baş oynar. kadro olarak değil belki ama düşünce, ruh, hırs olarak. bu böyle.
hakan balta bek oyuncusu olmasına rağmen ağır kalıyorken, stoper olarak da hem ağır hem de hamlesiz olması en büyük zaafımızdı belki ama o hatadan çabuk dönüldü. hajrovic 30. dakikayı ya gördü, ya göremedi derken oyundan alındı. kendisi adına büyük talihsizlik ama turu bu kadar çabuk kaybedemeyiz diye fısıldadı kulağına mancini. gönlünü aldı izet’in. işte tam da burada mancini diyorum. bu kadroyu sahaya sürdüm ama erkenden değişiklik yaparsam geri vites yapmış gözükür müyüm, karizmam çizilir mi, tükürdüğümü yalar mıyım düşüncelerinden uzak, işi için egolarına benzin döküp yakabilen dürüst bir beyefendi. oyunu iyi okuyup hajrovic yerine yekta ile orta alanı güçlendirmesi maçı dengeledi ve hatta melo önderliğindeki galatasaray orta sahada bariz üstünlük kurup dikine dikine gitti chelsea cephesine. korkusuzca, savaşarak!
maçla alakalı en fazla bu kadar teknik konuşabilirim. dakika dakika, koşu mesafeleri, isabetli pas, gol girişimi falan bir yere kadar. eğer onları ballandıra ballandıra yazıp çizerek anlatacak olsaydım tabii ki abartıyorum ama lig tv’ye yorumcu olurdum zaten. gerek yok şimdilik. kısacası, hocamız mancini zile basınca istediğini almak için hazır hale gelip, siper alan bir galatasaray kurmak üzere. ha kurdu, ha kuracak. ya da eli kulağında. boş yere mücadele etmiyoruz, bir akıl hocası önderliğinde, ne yapmak istediğimizi bilerek, maçın temposunu ayarlayarak sonuca gitmeye çalışıyoruz. yani aslında biz olması gerekeni yapmayı öğrenmeye başlıyoruz. eğer şampiyonlar ligi’nde chelsea’ye karşı oynuyorsanız, ve hatta mourinholu chelsea’ye karşı oynuyorsanız futbol çekilir düzeyde bir oyun olmaktan çıkar. kabusa dönebilir.
peki öyle oldu mu? ben kendi gördüğümü söyleyeyim, sizinkiler size kalsın. galatasaray ataklarını sindirip kontrayla gol bulmak isteyen bir chelsea vardı sahada. bu chelsea, şampiyonlar ligi’nin gediklisi, ingiltere’nin en pahalı ikinci takımı olan chelsea…
kısa keserek sonlara geliyorum. roberto mancini galatasaray’a üniversiteyi okutacak olan hoca. liseyi falan başarıyla geçtik tamam da üniversiteli olduk artık. üniversite farklıdır. kızlar teklif eder falan…
sene başındaki hepimizi üzen yönetim ve fatih terim arasındaki tatsızlıklardan sonra büyük bir kesim roberto mancini’ye sanki suçlu oymuşcasına tavır aldı. bunlardan bir kısmı yavaş yavaş kendisine ısınmaya başlarken, diğer yanda bir şey olsa da eleştirsek diye pusuda bekleyenleri mevcut. yapmayın çocuklar… ya da,
pavlov’un köpeği bile olamadan, kendisi gibi olmaya, davranmaya çalışmayın bari be :(
eboue’nin galatasaray’ın sağında, chelsea’nin solunda kaptırdığı top bir anda çizgiden hoop ceza sahasına girince fernando torres sadece dokundu. iyi yedik ?
en büyük açığımız kalemizde golle sonuçlandı. maç boyunca da bu kadar büyük bir hatamız olmadı. bu arada kedigillerden muslera’nın yaptığı hiçbir şey hata olarak kabul edilmiyor benim nazarımda. o hariç… kaldı ki hata yapar yapmaz telafi de eden ender kalecilerden. allah bize bağışlasın inşallah onu. maça adeta 1-0 yenik başladık ama dengeleyeceğimiz aşikardı. hayır, ortada bunu düşündürtecek somut bir oyun yoktu o dakikalarda ama galatasaray avrupa’da her takımla başa baş oynar. kadro olarak değil belki ama düşünce, ruh, hırs olarak. bu böyle.
hakan balta bek oyuncusu olmasına rağmen ağır kalıyorken, stoper olarak da hem ağır hem de hamlesiz olması en büyük zaafımızdı belki ama o hatadan çabuk dönüldü. hajrovic 30. dakikayı ya gördü, ya göremedi derken oyundan alındı. kendisi adına büyük talihsizlik ama turu bu kadar çabuk kaybedemeyiz diye fısıldadı kulağına mancini. gönlünü aldı izet’in. işte tam da burada mancini diyorum. bu kadroyu sahaya sürdüm ama erkenden değişiklik yaparsam geri vites yapmış gözükür müyüm, karizmam çizilir mi, tükürdüğümü yalar mıyım düşüncelerinden uzak, işi için egolarına benzin döküp yakabilen dürüst bir beyefendi. oyunu iyi okuyup hajrovic yerine yekta ile orta alanı güçlendirmesi maçı dengeledi ve hatta melo önderliğindeki galatasaray orta sahada bariz üstünlük kurup dikine dikine gitti chelsea cephesine. korkusuzca, savaşarak!
maçla alakalı en fazla bu kadar teknik konuşabilirim. dakika dakika, koşu mesafeleri, isabetli pas, gol girişimi falan bir yere kadar. eğer onları ballandıra ballandıra yazıp çizerek anlatacak olsaydım tabii ki abartıyorum ama lig tv’ye yorumcu olurdum zaten. gerek yok şimdilik. kısacası, hocamız mancini zile basınca istediğini almak için hazır hale gelip, siper alan bir galatasaray kurmak üzere. ha kurdu, ha kuracak. ya da eli kulağında. boş yere mücadele etmiyoruz, bir akıl hocası önderliğinde, ne yapmak istediğimizi bilerek, maçın temposunu ayarlayarak sonuca gitmeye çalışıyoruz. yani aslında biz olması gerekeni yapmayı öğrenmeye başlıyoruz. eğer şampiyonlar ligi’nde chelsea’ye karşı oynuyorsanız, ve hatta mourinholu chelsea’ye karşı oynuyorsanız futbol çekilir düzeyde bir oyun olmaktan çıkar. kabusa dönebilir.
peki öyle oldu mu? ben kendi gördüğümü söyleyeyim, sizinkiler size kalsın. galatasaray ataklarını sindirip kontrayla gol bulmak isteyen bir chelsea vardı sahada. bu chelsea, şampiyonlar ligi’nin gediklisi, ingiltere’nin en pahalı ikinci takımı olan chelsea…
kısa keserek sonlara geliyorum. roberto mancini galatasaray’a üniversiteyi okutacak olan hoca. liseyi falan başarıyla geçtik tamam da üniversiteli olduk artık. üniversite farklıdır. kızlar teklif eder falan…
sene başındaki hepimizi üzen yönetim ve fatih terim arasındaki tatsızlıklardan sonra büyük bir kesim roberto mancini’ye sanki suçlu oymuşcasına tavır aldı. bunlardan bir kısmı yavaş yavaş kendisine ısınmaya başlarken, diğer yanda bir şey olsa da eleştirsek diye pusuda bekleyenleri mevcut. yapmayın çocuklar… ya da,
pavlov’un köpeği bile olamadan, kendisi gibi olmaya, davranmaya çalışmayın bari be :(