3304
insanın hayatı yeni yeni anlamaya başladığı, etrafında neler olup bittiğini idrak ettiği dönem vardır ve o dönem insan neyin iyi neyin iyi olmadığını fark etmeye başlar.
işte bende ta o zamanlardan bu güne dek sevdiğim, desteklediğim, onun için ağladığım, başarılarında sanki kendim başarmışcasına sevindiğim, hayatımda önemli bir yer tutan, ailemden sonra ikinci derece öneme sahip bir olgu olan şey, evet o şey galatasaray. bizi adeta yaşama başlayan, futbol, basketbol, voleybol vs. aklınıza gelebilecek tüm spor dallarını sevdiren, en önemli işlerimizin olduğu günlerde bile bütün diğer işleri ikinci plana attıran, o büyük takımın neler yaptığını izlemek, başarılarında coşmak için bizleri ekranların başına, stadlara ve salonlara çeken, belki de hayatımız da en sevdiğimiz şey olan bu duygu galatasaray. galatasaray bir his takımıdır, ve bu hissi ilk defa maça gittiğimiz ve hiç tanımadığımız biriyle omuz omuza avazımız çıktığı kadar tezahürat edip ve golden sonra belki de hayatta bir daha göremeyeceğimiz bir insana kardeşcesine sarılmak, bunun bir manevi dünyadaki yaşadığımız ona karşı hissettiğimiz o temiz duygunun tarifidir adeta.
17 mayıs'ı çok küçük bir yaşta olmamıza rağmen hiç unutmayacak olmamız, o final maçında son penaltı atışını izlediğimizde her seferinde gözlerimizin dolması, büyüklerimizden metin oktay'ı dinlerken ne kadar büyük insanların bu kulüpten yetiştiğini anlamak ve hikayenin hiç bitmemesini istemek,
"bence galatasaraylılık din gibi mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır" sözünü şiar edinmektir...
galatasaraylılık en sevdiğine, ölünce tabutunun üstüne galatasaray bayrağı konulmasını vasiyet etmektir...
ölümün son olmadığını bilip, metin oktay' la ve çanakkale' de şehit olan futbolcularla cennette birlikte olabilmek için dua etmektir...
işte bende ta o zamanlardan bu güne dek sevdiğim, desteklediğim, onun için ağladığım, başarılarında sanki kendim başarmışcasına sevindiğim, hayatımda önemli bir yer tutan, ailemden sonra ikinci derece öneme sahip bir olgu olan şey, evet o şey galatasaray. bizi adeta yaşama başlayan, futbol, basketbol, voleybol vs. aklınıza gelebilecek tüm spor dallarını sevdiren, en önemli işlerimizin olduğu günlerde bile bütün diğer işleri ikinci plana attıran, o büyük takımın neler yaptığını izlemek, başarılarında coşmak için bizleri ekranların başına, stadlara ve salonlara çeken, belki de hayatımız da en sevdiğimiz şey olan bu duygu galatasaray. galatasaray bir his takımıdır, ve bu hissi ilk defa maça gittiğimiz ve hiç tanımadığımız biriyle omuz omuza avazımız çıktığı kadar tezahürat edip ve golden sonra belki de hayatta bir daha göremeyeceğimiz bir insana kardeşcesine sarılmak, bunun bir manevi dünyadaki yaşadığımız ona karşı hissettiğimiz o temiz duygunun tarifidir adeta.
17 mayıs'ı çok küçük bir yaşta olmamıza rağmen hiç unutmayacak olmamız, o final maçında son penaltı atışını izlediğimizde her seferinde gözlerimizin dolması, büyüklerimizden metin oktay'ı dinlerken ne kadar büyük insanların bu kulüpten yetiştiğini anlamak ve hikayenin hiç bitmemesini istemek,
"bence galatasaraylılık din gibi mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır" sözünü şiar edinmektir...
galatasaraylılık en sevdiğine, ölünce tabutunun üstüne galatasaray bayrağı konulmasını vasiyet etmektir...
ölümün son olmadığını bilip, metin oktay' la ve çanakkale' de şehit olan futbolcularla cennette birlikte olabilmek için dua etmektir...