• 331
    çocukluğumun galatasarayının hissettirdiklerini uzun zaman sonra en çok hatırlatan maç.
    90'lı yıllarn sonlarına doğru izlediğimiz maçlar vardı, o zamanlar gerek hakemler gerekse avrupadaki türk antipatisinden çok sık bahsedilirdi maçlardan önce. avrupada bir maç kazanmak gerçekten mucizeydi bizim için. o maçlar farklı maçlardı. atılan her gol sanki hor görülen bizlerin haykırışını temsil ediyordu. rakipler çok güçlüydü, hakemler onlardan yanaydı, içeride bu kadar bölünmüşlük yoktu çünkü henüz kazanılmış bir kupa yoktu, ezeli rekabette bariz fark atmış bir tarafta yoktu bu yüzden. anlatmaya çalıştığım duyguları hemen hemen hepimiz yaşamışızdır.
    bunları juventus maçının altına yazıyor olmamın sebebi ise bu maçın bana çocukluğumda kazandığımız gerçekten imkansız gözüken zaferlerde hissettiklerimi hissettirmesinden başka bir şey değil. ben gerçekçi olmakla birlikte galatasarayın kazanması gerektiği her maçı kazanabileceğine inanan biriyim, buna o kadar inanırım ki kazandığımızda yaşadığım sevincin boyutu bile farklı olur, olmasını istediğin ve olacağını bildiğin bir şeyin gerçekleşmesi gibi düşünebilirsiniz.
    juventus maçı benim için böyle değildi, 10 aralıkta stattaydım, maçın ertelenmesinden sonra düşüncem takımımızın konsantrasyon eksikliği yaşayacağı ve uefanın garanti olmasının getirdiği rahatlığın rehavete dönüşebileceği yolundaydı.
    önce maç saatinin erkene alınmasından dolayı ülke olarak acizliğimizi hissettim yine, italyanların istediği oluyordu, tribünler boş kalacaktı. sonra sahanında halini görünce biraz 'şans' ile kazanılacak maçlarda asla şanslı taraf olmadığımızı düşündüm. bütün bunlar tura olan inancımı azaltıyordu. çıkamazsak sonrasında olacakları düşününce insanın içini karartan bir sürü şey var zaten.
    gol geldiğinde yaşadığım sevinç çocukken hissetiklerimle aynıydı. sanırım benim futbolu sevme sebebim bu; bir şeyin olanaksız olduğunu hissettiğinde gerçekleşmesi.
    bu maçın yaşattığı iki gün unutulmayacaktır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın