361
nihat genç'in anlatımıyla mustafa kemal atatürk
anadolu topraklarında azizi,rahibi,hocayı,kutsalı karşısına alarak iktidar kurmuş tek bir komutan,padişah,vali,bey yoktur! ta ki, mustafa kemal'e kadar!...
mustafa kemal, anadolu'nun kaderini kilitleyen tarihin en büyük kördüğümünü kılıcıyla kesti!
bizansı fetheden fatih değil, mustafa kemal'dir, başkenti ankara'ya taşıdı, anadolu'yu karanlık tarihinden kopartmak istedi, çocuk şarkıları ve ütopik bir düşsellikle!
kral ile papa, padişah ile şeyhülislam, bizans ve kudüs, osmanlı ve kabe... fatih, fethettiği bizans'ın siyasi, sosyal teşkilatını miras almıştı! roma'nın, bizans'ın lejyonerleri, osmanlı'nın devşirmeleri!
...cumhuriyet, tarihin karanlık çağlarına ve bu çağlar içinde inim inim inleyen siyasi, sosyal doğu kaynaklı tüm seslere, "iyi geceler' dedi!
...mustafa kemal bu topraklara operayı değil, bu topraklardaki insanlara beste yapar gibi tarla sürmeyi öğretti! mustafa kemal bu toprakalrdaki insanlara , kuru incir,üzüm,tütün,pamuk üretmeyi,satmayı,"ürünlerin" diliyle konuşmayı öğretti. mustafa kemal, buğday başaklarıyla yoksul bir halkın kaderini değiştirmeyi öğretti!
...mustafa kemal, çankaya'dan baktığında, on beş yılın her bir günü, aç, susuz, yolsuz, ağaçsız, kupkuru bu bozkırları gördü! mustafa kemal'in kazanımları, kendi kendine yetmektir, kendi tarlanla, kendi ekininle kimseye muhtaç olmadan, okullar açmak, demiryolları inşa etmek, mezralara doktor göndermektir!
kendi karnını doyuramayan insanlar nasıl yurttaş olacaklar! mustafa kemal'in öğretmenleri ziraatçılardı! mustafa kemal'in ziraatçıları hem halk okullarında öğretmenlik yapıyor, hem de tarla sürüyordu!
çünkü kredi almadan , amerika'nın uydusu olmadan, borçlu kalmadan, bağımsız yaşamanın tek yolu buydu! bugün türkiye'nin nesi varsa, o üç kuru fındık, bir avuç kuru üzüm üzerine yükselmiştir!
atatürkçüyüm diye diye, bu zavallı halkın bütçesini, dünyada eşi benzeri görülmedik şekilde savunma sanayine çektiniz! toplar, silahlar, bombalar, hepsi son model, milyarlarca dolar ödenip alınıyor!
mustafa kemal bu silahlara hevesli olsaydı, romalı bir asker ya da saddam gibi bir adam olsaydı, savaştan sonra ilk işi, ne var ne yok askeri gücü büyütür, halkını gözü görmezdi! çarıkla, kara lastikle istiklar savaşını verdiği halkıyla oturup okuma yazmaya başladı! onlara önce alfabeyi, sonra buğdayı, sonra ağacı, sonra tarlayı, sonra fabrikayı, sonra da yurttaş olmayı anlattı!
mustafa kemal çankaya'dan anadolu bozkırlarını böyle görüyordu.
mustafa kemal o tepede, bir afgan kralı, bir hint racası, bir arap şeyhi ya da saddam gibi de oturmasını bilirdi, o halkıyla tarlada çift sürdü'
yeryüzü tarihi tarlada çift süren bir büyük lider daha tanıdı: gorbaçov' o yoksulluğu görünce, rusya'nın tüm kapılarını boşalttı! oysa mustafa kemal, daha acımasız, içler acısı bir yoksulluk gördü, ne ülkesini gorbaçov gibi batı'nın kredilerine, ne de batı'nın kucağına attı, oturdu, düşündü, elde ne varsa, topladı, çıkardı!
nur içinde yat atam...
anadolu topraklarında azizi,rahibi,hocayı,kutsalı karşısına alarak iktidar kurmuş tek bir komutan,padişah,vali,bey yoktur! ta ki, mustafa kemal'e kadar!...
mustafa kemal, anadolu'nun kaderini kilitleyen tarihin en büyük kördüğümünü kılıcıyla kesti!
bizansı fetheden fatih değil, mustafa kemal'dir, başkenti ankara'ya taşıdı, anadolu'yu karanlık tarihinden kopartmak istedi, çocuk şarkıları ve ütopik bir düşsellikle!
kral ile papa, padişah ile şeyhülislam, bizans ve kudüs, osmanlı ve kabe... fatih, fethettiği bizans'ın siyasi, sosyal teşkilatını miras almıştı! roma'nın, bizans'ın lejyonerleri, osmanlı'nın devşirmeleri!
...cumhuriyet, tarihin karanlık çağlarına ve bu çağlar içinde inim inim inleyen siyasi, sosyal doğu kaynaklı tüm seslere, "iyi geceler' dedi!
...mustafa kemal bu topraklara operayı değil, bu topraklardaki insanlara beste yapar gibi tarla sürmeyi öğretti! mustafa kemal bu toprakalrdaki insanlara , kuru incir,üzüm,tütün,pamuk üretmeyi,satmayı,"ürünlerin" diliyle konuşmayı öğretti. mustafa kemal, buğday başaklarıyla yoksul bir halkın kaderini değiştirmeyi öğretti!
...mustafa kemal, çankaya'dan baktığında, on beş yılın her bir günü, aç, susuz, yolsuz, ağaçsız, kupkuru bu bozkırları gördü! mustafa kemal'in kazanımları, kendi kendine yetmektir, kendi tarlanla, kendi ekininle kimseye muhtaç olmadan, okullar açmak, demiryolları inşa etmek, mezralara doktor göndermektir!
kendi karnını doyuramayan insanlar nasıl yurttaş olacaklar! mustafa kemal'in öğretmenleri ziraatçılardı! mustafa kemal'in ziraatçıları hem halk okullarında öğretmenlik yapıyor, hem de tarla sürüyordu!
çünkü kredi almadan , amerika'nın uydusu olmadan, borçlu kalmadan, bağımsız yaşamanın tek yolu buydu! bugün türkiye'nin nesi varsa, o üç kuru fındık, bir avuç kuru üzüm üzerine yükselmiştir!
atatürkçüyüm diye diye, bu zavallı halkın bütçesini, dünyada eşi benzeri görülmedik şekilde savunma sanayine çektiniz! toplar, silahlar, bombalar, hepsi son model, milyarlarca dolar ödenip alınıyor!
mustafa kemal bu silahlara hevesli olsaydı, romalı bir asker ya da saddam gibi bir adam olsaydı, savaştan sonra ilk işi, ne var ne yok askeri gücü büyütür, halkını gözü görmezdi! çarıkla, kara lastikle istiklar savaşını verdiği halkıyla oturup okuma yazmaya başladı! onlara önce alfabeyi, sonra buğdayı, sonra ağacı, sonra tarlayı, sonra fabrikayı, sonra da yurttaş olmayı anlattı!
mustafa kemal çankaya'dan anadolu bozkırlarını böyle görüyordu.
mustafa kemal o tepede, bir afgan kralı, bir hint racası, bir arap şeyhi ya da saddam gibi de oturmasını bilirdi, o halkıyla tarlada çift sürdü'
yeryüzü tarihi tarlada çift süren bir büyük lider daha tanıdı: gorbaçov' o yoksulluğu görünce, rusya'nın tüm kapılarını boşalttı! oysa mustafa kemal, daha acımasız, içler acısı bir yoksulluk gördü, ne ülkesini gorbaçov gibi batı'nın kredilerine, ne de batı'nın kucağına attı, oturdu, düşündü, elde ne varsa, topladı, çıkardı!
nur içinde yat atam...