• 14
    ortaokul hayatım boyunca her pazartesi ilk iş pencereden dışarı bakıp yağmur yağıyor mu, yağmışsa ne kadar yağmış diye bakmama neden olmuş şehir.

    bir okulda hiç mi beden dersinin zamanı, saati 3 yıl boyunca değişmez. işte bizim okulda değişmedi. her pazartesi ilk 2 dersti. zaten okul da bir garipti. hocalarımız adeta mevkisi belli olmayan birer ekrem dağ'dı. ingilizce dersine matematikçi, müzik dersine kimyacı giriyordu. hatta lisede felsefeye din hocası girip her şeyi allah'ın varlığına bağlıyordu. sen de yazılıda soruların cevaplarını allah'ın varlığına getirince geçiyordun. felsefenin bug'unu bulmuştuk adeta.

    ama beden dersleri öyle miydi. 2 dersin ilkinde salak salak takla attıktan sonra(amuda kalkabilenleri alkışlamak önemli) 2.ders bize bırakılır dilediğimiz gibi maç yapardık. ama o yağmur yok mu o yağmur, benim hagi taklidi yapmamı engelliyordu. hagi taklidi yapmak böyle alelade, kolay bir şey değildir. arkadaşlarının da senin bu rolünü kabullenmeleri lazımdır. okuldaki maçlar bu yüzden önemliydi çünkü mahalle bir milli takımdı. her okuldan, her yaştan birileri çıkıp o rolü elinizden alabilirdi. ancak sınıfın hagi'si bendim. kabul ettirmiştim herkese. işte o yağmur yerde birikiyordu, benim hagi'liğim de içimde. o sular bir şekilde yolunu bulup ertesi güne kalmıyordu ama ben bir hafta daha beklemek zorundaydım, o da yağmazsa. ha ıslanmakan korkan çocuklar da değildik ama hoca ders salonda dediğinde artık o adam benim için beden hocası değil, bir aziz yıldırım, olmadı vefa küçük, hiç olmadı arapası atkinson'dı.

    allahsız şehir, allahsız yağmur, ver ulan hagi'liğimi geri.
App Store'dan indirin Google Play'den alın