122
galatasaray – antalyaspor : 1-1 ligde puanları hep böyle havalarda kaybettim
hakikaten sezon çok tuhaf başladı. 4 maç, 1 galibiyet, 3 beraberlik. futbolda istatistiklere takılan biri değilimdir, takip edenler bilir. sorun alınan sonuçlar değil, sorun galatasaray’ın son 2 sezonundan sonra oynadığı futbol. taraftarın takımın kazanacağına olan inancı azalıyor. çok büyük sorun bu.
sahaya baktığımızda real madrid maçı öncesi takımda değişiklikler vardı. selçuk inan, hamit, sneijder yok. yerlerine baytar, amrabat, emre çolak var. bu üçlü ellerine geçen büyük şansı kaçırdılar. özellikle emre çolak, buna benzer bir durumda formayı almış ve büyük performans göstermişti 2 sezon önce. nasıl bu kadar bozulabilir bir adam. kimse gece hayatı falan demesin. biz ne topçular gördük, bütün hafta gezen sahada aslan gibi oynayan. en yakın örnek fernandes işte. problem kafada çünkü. topçu milleti haftada birkaç gece dışarı çıktı adalesinde eksilme olmaz.
benim gençliğimde üniversite sınavı senesi aileler çocuklarını aşık olmasını istemezdi. kafasını derslerine veremez diye düşünürlerdi. genç topçular için aynı enayilik söz konusu sanırım. bu adamların kesinlikle mentör desteğine ihtiyaçları var. tamam lan, kendim için bir şey istemiyorum, koçluk yapacak zamanım yok zaten. inadın anlamı yok, çağırırsın turgay biçer’i çocukları yola sokar.
hazırlık maçlarından beri takımın en büyük problemi çok pas hatası yapması. hem de öyle yerlerde yapıyorlar ki, direkt rakibe kontra oluyor. takımın en iyi, en konsantre oynadığı maç süper kupada feneri yendiğimiz maç. dilim varmıyor ama takım maç seçiyormuş izlenimi oluşuyor.
hazırlık maçları demişken, fatih hoca bütün hazırlık maçlarını (neredeyse diyeyim de shewburry’de mi? diye soran olmasın) şampiyonlar ligi standardı olan takımlarla aldı. tamamında süper ligdeki yabancı sınırına göre değil, kısıtlamasız şampiyonlar ligi oynuyormuş gibi takımlar çıkardı.
sanırım takımı bu sene şampiyonlar ligi performansıyla değerlendireceğiz. bunun için çok bekleyeceğiz, salı günü real madrid’le oynuyoruz. bakalım takım hakikaten şampiyonlar ligine m hazırlanmış.
gelgelelim içerde antalya’yı yenememenin mazereti olmaz. son maçlarda yazdığım tavşan-kaplumbağa hikayesi sezon sonunda gerçek olmaması için takımın lige asılması lazım.
tabii ki bu kadar gol kaçırılan bir maçtan sonra bu kadar yüklenmek doğru değil gibi gelebilir. ama galatasaray içeride oynadığı maçlarda rakibini ceza sahasının önünden çıkartmamalı. fatih terim’in suçu. bizi buna kendisi alıştırdı.
dayanamayacağım. illa pollyanna taraftarlık yapacağım. sanırım sıcaklar da takımı kötü etkiliyor. havalar serinlesin bu takımı tutamazlar. hahahahahahaha!
beni bu güzel havalar mahvetti,
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada aşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
ligde puanları hep böyle havalarda kaybettim
beni bu güzel havalar mahvetti.
orhan veli
*
hakikaten sezon çok tuhaf başladı. 4 maç, 1 galibiyet, 3 beraberlik. futbolda istatistiklere takılan biri değilimdir, takip edenler bilir. sorun alınan sonuçlar değil, sorun galatasaray’ın son 2 sezonundan sonra oynadığı futbol. taraftarın takımın kazanacağına olan inancı azalıyor. çok büyük sorun bu.
sahaya baktığımızda real madrid maçı öncesi takımda değişiklikler vardı. selçuk inan, hamit, sneijder yok. yerlerine baytar, amrabat, emre çolak var. bu üçlü ellerine geçen büyük şansı kaçırdılar. özellikle emre çolak, buna benzer bir durumda formayı almış ve büyük performans göstermişti 2 sezon önce. nasıl bu kadar bozulabilir bir adam. kimse gece hayatı falan demesin. biz ne topçular gördük, bütün hafta gezen sahada aslan gibi oynayan. en yakın örnek fernandes işte. problem kafada çünkü. topçu milleti haftada birkaç gece dışarı çıktı adalesinde eksilme olmaz.
benim gençliğimde üniversite sınavı senesi aileler çocuklarını aşık olmasını istemezdi. kafasını derslerine veremez diye düşünürlerdi. genç topçular için aynı enayilik söz konusu sanırım. bu adamların kesinlikle mentör desteğine ihtiyaçları var. tamam lan, kendim için bir şey istemiyorum, koçluk yapacak zamanım yok zaten. inadın anlamı yok, çağırırsın turgay biçer’i çocukları yola sokar.
hazırlık maçlarından beri takımın en büyük problemi çok pas hatası yapması. hem de öyle yerlerde yapıyorlar ki, direkt rakibe kontra oluyor. takımın en iyi, en konsantre oynadığı maç süper kupada feneri yendiğimiz maç. dilim varmıyor ama takım maç seçiyormuş izlenimi oluşuyor.
hazırlık maçları demişken, fatih hoca bütün hazırlık maçlarını (neredeyse diyeyim de shewburry’de mi? diye soran olmasın) şampiyonlar ligi standardı olan takımlarla aldı. tamamında süper ligdeki yabancı sınırına göre değil, kısıtlamasız şampiyonlar ligi oynuyormuş gibi takımlar çıkardı.
sanırım takımı bu sene şampiyonlar ligi performansıyla değerlendireceğiz. bunun için çok bekleyeceğiz, salı günü real madrid’le oynuyoruz. bakalım takım hakikaten şampiyonlar ligine m hazırlanmış.
gelgelelim içerde antalya’yı yenememenin mazereti olmaz. son maçlarda yazdığım tavşan-kaplumbağa hikayesi sezon sonunda gerçek olmaması için takımın lige asılması lazım.
tabii ki bu kadar gol kaçırılan bir maçtan sonra bu kadar yüklenmek doğru değil gibi gelebilir. ama galatasaray içeride oynadığı maçlarda rakibini ceza sahasının önünden çıkartmamalı. fatih terim’in suçu. bizi buna kendisi alıştırdı.
dayanamayacağım. illa pollyanna taraftarlık yapacağım. sanırım sıcaklar da takımı kötü etkiliyor. havalar serinlesin bu takımı tutamazlar. hahahahahahaha!
beni bu güzel havalar mahvetti,
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada aşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
ligde puanları hep böyle havalarda kaybettim
beni bu güzel havalar mahvetti.
orhan veli
*