116
üst üste goller kaçırarak maça başladığımız ve de biz kaçırırken rakibin ısrarla üstümüze gelmediği dakikalarda gol atma iştahı yerine oyunu kontrollü oyuna çevirmemiz gereken kimbilir kaçıncı maç. eyvallah takım bol pozisyona girsin ama kabul edelim ki arena seyircisi 'uğuldama'ya müsait bir seyirci maalesef. üstelik burak, umut, emre tarzı gol kaçırınca düşmüş vücut dilini takımın tamamına yansıtma potansiyeli olan futbolculara da sahibiz. yine melo, engin tarzı agresif futbolcular da kaçan goller sonucu maçın 15. dakikasında gol yemişsek geri kalan 75 dakika yokmuşçasına inanılmaz saldırgan ruh haline bürünüyorlar ki; bu ruh halinden galatasaray adına hiçbir hakemin etkilendiğini de görmedim. aksine tüm hakemler de bir şapşallaşma afallama durumu oluyor ve bugünkü gibi abuk sabuk kararlar ardına geliyor. kaçan goller ile bir puan kaybı yaşanmışsa o takıma acımasız eleştiriler yapmak haksızlık olur; ancak iç sahada bu takımın gol bulma olasılığı bu kadar yüksekse oyuncu- taraftar belli periyotları daha düşük tempo ile oynayarak rakibi de uyutmalı, gerilim yerine skorun peşinde olmalı...