13
seksenlerin galatasaray taraftarını, bugünlerin taraftarından farklı bir yere koyuyorum hep. taraftarlık kavramının kritik sınavlarından biri olan "başarısızlıkla dolu yıllar"ı başarıyla atlatmış bir güruh seksenlerin galatasaray taraftarı. bizi bu kadar koyu galatasaraylı yapan da, birçoğumuzun babasının en kötü dönemlerde bile galatasaray tutkusunu bırakmamış olması. uefa kupası sonrası, hatta yarı finaller, art arda gelen şampiyonluklar sonrası artan kitleye de saygım sonsuz ama, yıllarca şampiyon olamayan takımına bir gün bile sevgisini, ilgisini kaybetmeyen taraftarın tarihte yeri ayrıdır.
rahmetli babamın bir anısı var. rahmetli annem anlatırdı. 80'li yılların sonlarına doğru bir kasım günü. annem, evde iki ufak çocuğuyla uğraşırken, babamın söz verdiği eve dönüş saatine göre epey geç kaldığını fark eder. endişelenir. cep telefonu olmadığı için arayamaz da. tek yaptığı merakla beklemektir. birkaç saat sonra babam gelir. annem kapıyı açtığında, babamı toz içinde, üstü başı dağılmış halde bulur. kavgaya karıştığını düşünen annem telaşlanır. "ne oldu sana" diyerek babamı içeri alır. ancak gerçek kısa süre sonra ortaya çıkar. o gün galatasaray'ın neuchatel'i 5-0 yendiği meşhur maçın günüdür. babam da maçı izlediği kahvede, atılan her gol sonrası sandalyeden düşecek, yerlerde sürünecek kadar sevinmiştir.
babamın, üstünde takım elbiseyle toz duman içinde kalmasının sebebi, benim hiçbir zaman ulaşamayacağım düzeyde bir galatasaray sevgisine sahip olmasıydı. kendisi, 90'ların henüz başında, galatasaray'ın dünya kulübü olduğu günleri göremeden aramızdan ayrıldı ama, nesilden nesile aktarılacak eşsiz bir galatasaray sevgisinin ateşini yakmış oldu bizim aile için.
rahmetli babamın bir anısı var. rahmetli annem anlatırdı. 80'li yılların sonlarına doğru bir kasım günü. annem, evde iki ufak çocuğuyla uğraşırken, babamın söz verdiği eve dönüş saatine göre epey geç kaldığını fark eder. endişelenir. cep telefonu olmadığı için arayamaz da. tek yaptığı merakla beklemektir. birkaç saat sonra babam gelir. annem kapıyı açtığında, babamı toz içinde, üstü başı dağılmış halde bulur. kavgaya karıştığını düşünen annem telaşlanır. "ne oldu sana" diyerek babamı içeri alır. ancak gerçek kısa süre sonra ortaya çıkar. o gün galatasaray'ın neuchatel'i 5-0 yendiği meşhur maçın günüdür. babam da maçı izlediği kahvede, atılan her gol sonrası sandalyeden düşecek, yerlerde sürünecek kadar sevinmiştir.
babamın, üstünde takım elbiseyle toz duman içinde kalmasının sebebi, benim hiçbir zaman ulaşamayacağım düzeyde bir galatasaray sevgisine sahip olmasıydı. kendisi, 90'ların henüz başında, galatasaray'ın dünya kulübü olduğu günleri göremeden aramızdan ayrıldı ama, nesilden nesile aktarılacak eşsiz bir galatasaray sevgisinin ateşini yakmış oldu bizim aile için.