9
84'ü 85'e bağlayan bir aralık gecesi doğduğumdan mütevellit, hayatımın 90'lara kadar olan kısmını film karelerinden ibaret yaşıyordum.
doğduğum günden beri galatasaraylıyım sorsan, ama doğduğumuz günü hangimiz hatırlıyoruz? zihnimi açan olayı hatırlıyorum ama.
malatya'dayız... malatyaspor'un da renkleri olan sarı ve kırmızı, hayatımın her alanında diğer renklerden daha çok işgal ediyor ortalığı. eve gelen gazeteden televizyondaki gürültülü görüntüye, sokaktaki kocaman bayraklardan babamın çalıştığı yere yakın olan malatya inönü stadına kadar her yer sarı ve kırmızı...
o günlerde o renklere içimin kaynadığını adım gibi biliyorum. yüzlerce ülkenin bayrağının resmi olan beyaz bir gömlek giydiriyor hemşire olan annem bana. o gömleğin üstündeki bayrak resimlerinden çin ve sovyet rusya bayraklarını daha çok sevdiğimi hatırlıyorum, sarı ve kırmızı renkdeler diye.
plastik, 3 tekerli bir bisiklet alınıyor. sarı ve kırmızı...
doğum günümde annem giydiriyor üstümü... kara kışta, aralık ayında, üstüm başım hep sarı ve kırmızı.
mavi ve tonlarından ölesiye nefret ediyorum o yıllarda. içim kararıyor.
sonra babam "düdüüt" alıyor. murat 131 - rengi vişne... kırmızının koyu bir tonu...bizim düdütümüz...
ve sonra...
yıllar sürecek hastalığımla tanıştığımı hatırlıyorum.
o zaman televizyonda yayınlanıyor maçlar, babam hop oturup hop kalkıyor,
onu an be an izlediğimden haberdar değil,
her hareketini izliyorum,
"tanju" diyor, "prekazi" diyor, "cüneyt" diyor... "gol" diyor...
bazen küfür ediyor. onları da anlıyorum sanki... en azından kızdığını farkedebiliyorum.
...ve sonra
prekazi diyor babam...!!!
"orta sahadan attı, orta sahadan attı..."
o maçın monaco maçı olduğunu, takvimin 1989'u gösterdiğini, henüz 4 yaşımda olduğumu çok sonradan öğreniyorum.
ama sarı kırmızı aşkla gerçek anlamda o gün tanışıyorum.
nöşetelden bir sonra, steau'dan bir önce... monaco'da... prekazi'nin attığı frikik golüyle "galatasaraylı" oluyorum.
doğduğum günden beri galatasaraylıyım sorsan, ama doğduğumuz günü hangimiz hatırlıyoruz? zihnimi açan olayı hatırlıyorum ama.
malatya'dayız... malatyaspor'un da renkleri olan sarı ve kırmızı, hayatımın her alanında diğer renklerden daha çok işgal ediyor ortalığı. eve gelen gazeteden televizyondaki gürültülü görüntüye, sokaktaki kocaman bayraklardan babamın çalıştığı yere yakın olan malatya inönü stadına kadar her yer sarı ve kırmızı...
o günlerde o renklere içimin kaynadığını adım gibi biliyorum. yüzlerce ülkenin bayrağının resmi olan beyaz bir gömlek giydiriyor hemşire olan annem bana. o gömleğin üstündeki bayrak resimlerinden çin ve sovyet rusya bayraklarını daha çok sevdiğimi hatırlıyorum, sarı ve kırmızı renkdeler diye.
plastik, 3 tekerli bir bisiklet alınıyor. sarı ve kırmızı...
doğum günümde annem giydiriyor üstümü... kara kışta, aralık ayında, üstüm başım hep sarı ve kırmızı.
mavi ve tonlarından ölesiye nefret ediyorum o yıllarda. içim kararıyor.
sonra babam "düdüüt" alıyor. murat 131 - rengi vişne... kırmızının koyu bir tonu...bizim düdütümüz...
ve sonra...
yıllar sürecek hastalığımla tanıştığımı hatırlıyorum.
o zaman televizyonda yayınlanıyor maçlar, babam hop oturup hop kalkıyor,
onu an be an izlediğimden haberdar değil,
her hareketini izliyorum,
"tanju" diyor, "prekazi" diyor, "cüneyt" diyor... "gol" diyor...
bazen küfür ediyor. onları da anlıyorum sanki... en azından kızdığını farkedebiliyorum.
...ve sonra
prekazi diyor babam...!!!
"orta sahadan attı, orta sahadan attı..."
o maçın monaco maçı olduğunu, takvimin 1989'u gösterdiğini, henüz 4 yaşımda olduğumu çok sonradan öğreniyorum.
ama sarı kırmızı aşkla gerçek anlamda o gün tanışıyorum.
nöşetelden bir sonra, steau'dan bir önce... monaco'da... prekazi'nin attığı frikik golüyle "galatasaraylı" oluyorum.