13
bu konuyla ilgili; 24 mayıs 2009 pazar günü, tv8'de yayınlanan "...ve gool" programında efsane liberomuz erhan önal türkiye'ye ilk gelişinde yaşadığı bir anıyı anlatmıştır.
"türkiye'ye ilk geldiğim seneydi. o zamanlar yer bilmem, yurt bilmem. maçın oynanacağı gün, şimdi gibi 1 saat öncesinde değil, saatler öncesinden gelirdik ali sami yen'e. yine böyle bir gün bana yolu tarif eden arkadaşımla mecidiyeköye girdik. pazarlarda kurulan tezgahlar gibi tezgah açmışlar, üstünde galatasaray arması, renkleri, futbolcu arkadaşlarımın isimleri yazılı ürünler satılıyor.
arkadaşıma; 'bu ne yahu? burada olanlardan kulübün haberi var mı? adamlar bu satıştan kulübe para veriyorlar mı?' diye sordum. arkadaşım şaşırmış bir şekilde kulübün herşeyden haberi olduğunu ve buradaki satışların hiçbirinden kulübün para kazanmadığını, üstelik de bunu gayet normal birşeymiş gibi anlattı. 'iyi de, bu adamlar sizin cebinizden sizin adınızı kullanarak, markanızı kullanarak para çalıyorlar, neden önlem almıyorsunuz?' diye sorduğumda bana sadece 'hadi ya, doğru aslında biryerde' demişti"
o karton şapkalar, kötü kumaş parçalarıyla oluşturulmuş uydurma sırt numaraları, bozuk türkçeyle yazılmış isimler ve birbirinden çok uyumsuz arma motifleri. şimdi bunların hepsi, ali sami yen çevresinden yayılan köfte kokularıyla beraber uçtu gitti, tabi artık gözleri görmeyen ama evine 3 kuruş ekmek parası götürmek için yarım yamalak uhuyla tutturduğu karton şapkayı satmaya çalışan yaşlı amca ve kör taklidi yapan su satıcılarının samimiyetleri de havaya karıştı. pazarlama eğitimi alanlar ve ekonomist renktaşlarım beni bağışlasınlar belki doğru olan da budur, belki trend budur, hakikat bunu gerektirir ama ben o dönemlerde kaldım be! hala anneciğimin gecenin bir yarısı körlemesine beyaz penyemin arkasına diktiği "1" yazılı kaleci kazağımı saklarım, her ne kadar annemin yerini doldurmasa da beraber aynı yöne baktığımız eşim, bu penyeyi "artık toz bezi olur bundan, ergenleşmiş bu artık darth, bunu askere yazdıralım gayrı" diye diretse de.
şimdi artık "store" ve "avm" çağını yaşıyoruz. yukarıda anlatılan herşeye artık "korsan" damgası vuruluyor. sevemedim ben bu "globalleşmeyi", "yeni dünya düzeni" denen nesneyi. sınırlar kaldırılacakmış, öyle diyorlar. yani şimdi bu "yasallaştırılmış korsanlık" olmuyor mu? kaldıralım sınırları, sömürelim ülkeleri hesabı...
"türkiye'ye ilk geldiğim seneydi. o zamanlar yer bilmem, yurt bilmem. maçın oynanacağı gün, şimdi gibi 1 saat öncesinde değil, saatler öncesinden gelirdik ali sami yen'e. yine böyle bir gün bana yolu tarif eden arkadaşımla mecidiyeköye girdik. pazarlarda kurulan tezgahlar gibi tezgah açmışlar, üstünde galatasaray arması, renkleri, futbolcu arkadaşlarımın isimleri yazılı ürünler satılıyor.
arkadaşıma; 'bu ne yahu? burada olanlardan kulübün haberi var mı? adamlar bu satıştan kulübe para veriyorlar mı?' diye sordum. arkadaşım şaşırmış bir şekilde kulübün herşeyden haberi olduğunu ve buradaki satışların hiçbirinden kulübün para kazanmadığını, üstelik de bunu gayet normal birşeymiş gibi anlattı. 'iyi de, bu adamlar sizin cebinizden sizin adınızı kullanarak, markanızı kullanarak para çalıyorlar, neden önlem almıyorsunuz?' diye sorduğumda bana sadece 'hadi ya, doğru aslında biryerde' demişti"
o karton şapkalar, kötü kumaş parçalarıyla oluşturulmuş uydurma sırt numaraları, bozuk türkçeyle yazılmış isimler ve birbirinden çok uyumsuz arma motifleri. şimdi bunların hepsi, ali sami yen çevresinden yayılan köfte kokularıyla beraber uçtu gitti, tabi artık gözleri görmeyen ama evine 3 kuruş ekmek parası götürmek için yarım yamalak uhuyla tutturduğu karton şapkayı satmaya çalışan yaşlı amca ve kör taklidi yapan su satıcılarının samimiyetleri de havaya karıştı. pazarlama eğitimi alanlar ve ekonomist renktaşlarım beni bağışlasınlar belki doğru olan da budur, belki trend budur, hakikat bunu gerektirir ama ben o dönemlerde kaldım be! hala anneciğimin gecenin bir yarısı körlemesine beyaz penyemin arkasına diktiği "1" yazılı kaleci kazağımı saklarım, her ne kadar annemin yerini doldurmasa da beraber aynı yöne baktığımız eşim, bu penyeyi "artık toz bezi olur bundan, ergenleşmiş bu artık darth, bunu askere yazdıralım gayrı" diye diretse de.
şimdi artık "store" ve "avm" çağını yaşıyoruz. yukarıda anlatılan herşeye artık "korsan" damgası vuruluyor. sevemedim ben bu "globalleşmeyi", "yeni dünya düzeni" denen nesneyi. sınırlar kaldırılacakmış, öyle diyorlar. yani şimdi bu "yasallaştırılmış korsanlık" olmuyor mu? kaldıralım sınırları, sömürelim ülkeleri hesabı...