3021
tarih tekerrürden ibarettir derler ya...
galatasaray'a brezilyalı bir futbolcu transfer oluyor. her türlü gol atangillerden. rakip anadolu takımıymış, milan'mış, real'miş farketmiyor. her türlü atıyor golünü. rekorları tek tek kırıyor. takımını başarıdan başarıya koşturuyor.
ama her zaman olduğu gibi yetmiyor bu bize. ortaya bazı iddialar atılıyor:
x- koşmuyor.
y- e adam gol atıyor.
x- top sürmüyor.
y- adam gol krallığına koşuyor.
x- top saklayamıyor.
y- adam avrupa'yı sallıyor?
ve git gide söylene söylene adamı olsa da olur olmasa da kıvamına getiriyoruz ve saçma sapan bir transfer bedeli karşılığında portekiz'e satıyoruz.
yerine 3 futbolcu + bir miktar para kazanıyoruz. o 3 futbolcunun her biri belki de çok güzel koşuyordu, çok güzel top sürüyordu, harika top saklıyordu.
fakat o giden brezilyalının verdiği katkının onda birini vermiyordu...
aradan 11 yıl geçmiş. o futbolcunun başlığına bakarsanız neredeyse bütün sözlük yazarlarının:
-''keşke geri gelse''
-''ceza sahasında dursun. gol atsın yeter''
-''değerini bilemedik''
-''izlemeye doyamadan gitti''
gibi sözlerle özlemlerini anlattığını göreceksiniz. demekki bazı şeylerin değeri esas gittikten sonra anlaşılabiliyormuş.
ve sen tarihten ders almazsan o kendi kendine tekerrür eder durur. farketmez onun için.
ama olan sana olur.
bazen yemeğin esas tadından uzaklaşıp o kadar çok ayrıntıya dalıyoruz ki; olması gereken temel şeyleri unutup yok sayıyoruz.
4-3-1-2'miş, 4-1-3-2'ymiş, 4-4-2'ymiş, totalmiş, top kullanabilen stopermiş, bekten yardıran futbolcularmış vs. vs.
bunların içine o kadar çok dalıyoruz ki; ne diye bunların tartışıldığını bile unuttuğumuz oluyor.
gol atmak için
sen bütün bu konuları ''nasıl gol atabilirim'' diye tartışıyorsun. esas amacın gol atmak yani. futbol maçlarına takımlar sahaya gol atıp kazanmak için çıkar.
ve senin elinde neredeyse maç başı 1 gol atacağının garantisini veren bir futbolcun var. bundan daha değerli bir şey olabilir mi?
bazen bazı şeyleri eksiklikleriyle kabul etmek gerekir.
ve bahsettiğimiz futbolcunun mevkisi forvet. eksikliği arasında ''gol atmak'' yok.
hatta en iyi yaptığı şey bu. e daha ne?
kan uyumu denilen şey önemlidir. nice futbolcular harap oldu bu uyum yüzünden.
dışardan baktığın bir futbolcu belki sana burak'tan daha albenili gözükebilir. daha çok özelliği olabilir. sana daha çok güven verebilir.
fakat o futbolcu senin kulübüne geldiğinde, sana vaad ettiği özellikleri senin kulübünde gösteremeyebilir. kan uyumudur bu.
eğer sen bu uyumu tutturursan sasa ilic sana elano blumer'den daha çok katkı verir.
elimizde bir adet altın yumurtlayan tavuk bulunmakta.
geçmişte onlarca kez yaptığımız gibi daha fazla yumurta vermesi için asıp kesmeyelim onu.
galatasaray'a brezilyalı bir futbolcu transfer oluyor. her türlü gol atangillerden. rakip anadolu takımıymış, milan'mış, real'miş farketmiyor. her türlü atıyor golünü. rekorları tek tek kırıyor. takımını başarıdan başarıya koşturuyor.
ama her zaman olduğu gibi yetmiyor bu bize. ortaya bazı iddialar atılıyor:
x- koşmuyor.
y- e adam gol atıyor.
x- top sürmüyor.
y- adam gol krallığına koşuyor.
x- top saklayamıyor.
y- adam avrupa'yı sallıyor?
ve git gide söylene söylene adamı olsa da olur olmasa da kıvamına getiriyoruz ve saçma sapan bir transfer bedeli karşılığında portekiz'e satıyoruz.
yerine 3 futbolcu + bir miktar para kazanıyoruz. o 3 futbolcunun her biri belki de çok güzel koşuyordu, çok güzel top sürüyordu, harika top saklıyordu.
fakat o giden brezilyalının verdiği katkının onda birini vermiyordu...
aradan 11 yıl geçmiş. o futbolcunun başlığına bakarsanız neredeyse bütün sözlük yazarlarının:
-''keşke geri gelse''
-''ceza sahasında dursun. gol atsın yeter''
-''değerini bilemedik''
-''izlemeye doyamadan gitti''
gibi sözlerle özlemlerini anlattığını göreceksiniz. demekki bazı şeylerin değeri esas gittikten sonra anlaşılabiliyormuş.
ve sen tarihten ders almazsan o kendi kendine tekerrür eder durur. farketmez onun için.
ama olan sana olur.
bazen yemeğin esas tadından uzaklaşıp o kadar çok ayrıntıya dalıyoruz ki; olması gereken temel şeyleri unutup yok sayıyoruz.
4-3-1-2'miş, 4-1-3-2'ymiş, 4-4-2'ymiş, totalmiş, top kullanabilen stopermiş, bekten yardıran futbolcularmış vs. vs.
bunların içine o kadar çok dalıyoruz ki; ne diye bunların tartışıldığını bile unuttuğumuz oluyor.
gol atmak için
sen bütün bu konuları ''nasıl gol atabilirim'' diye tartışıyorsun. esas amacın gol atmak yani. futbol maçlarına takımlar sahaya gol atıp kazanmak için çıkar.
ve senin elinde neredeyse maç başı 1 gol atacağının garantisini veren bir futbolcun var. bundan daha değerli bir şey olabilir mi?
bazen bazı şeyleri eksiklikleriyle kabul etmek gerekir.
ve bahsettiğimiz futbolcunun mevkisi forvet. eksikliği arasında ''gol atmak'' yok.
hatta en iyi yaptığı şey bu. e daha ne?
kan uyumu denilen şey önemlidir. nice futbolcular harap oldu bu uyum yüzünden.
dışardan baktığın bir futbolcu belki sana burak'tan daha albenili gözükebilir. daha çok özelliği olabilir. sana daha çok güven verebilir.
fakat o futbolcu senin kulübüne geldiğinde, sana vaad ettiği özellikleri senin kulübünde gösteremeyebilir. kan uyumudur bu.
eğer sen bu uyumu tutturursan sasa ilic sana elano blumer'den daha çok katkı verir.
elimizde bir adet altın yumurtlayan tavuk bulunmakta.
geçmişte onlarca kez yaptığımız gibi daha fazla yumurta vermesi için asıp kesmeyelim onu.