149
2 sene önce bu vakitler ankara soğuğunda içimi yakan bir maçtı. ankara'da takımımızın çok az maçını kaçırmışımdır. bu maç öncesinde de durumumuz çok iyi değildi, takım hiç umut vermiyordu , çoğu arkadaşımın maçtan yana pek ümidi yoktu. ben de maça gidip gitmeme arasında kararsızdım. çünkü pazar günü öğleyin halletmem gereken bazı işlerim de vardı. ama sonuçta en önemli işimin galatasaray olduğu gerçeği bir kez daha ortaya çıktı ve ben tabi ki kendimi statta buldum.
kimseyi de maça gelmesi için aramamıştım , yalnız gitmek istemiştim , belki de gelmeyeceklerini tahmin ettiğim için hiç o konuma düşmek istememiştim. sonuçta en çok üzüldüğüm maçlardan biri olmuştu. hangi birini sayayım ki üzüldüklerimin: kadromuzun ne kadar zayıf olduğuna mı, gheorghe hagigibi çocukluk kahramanımın istediği oyunu sahaya oyuncularının yansıtamaması sonucu sinirden kendini yemesine mi, yine efsane hagi'nin teknik direktörlük kariyerinin oyunculuk kariyerine asla yaklaşamayacağını görmeme mi, takımın en önemli gol ayağının aydın yılmaz olmasına mı, birkaç kez ciddi şekilde kavga ettiğim bu sebeple de kendilerine ayrı bir sevgi! duyduğum taraftar grubunun takımına yenilmemize mi , karlı bir zeminde ayağı kırılmadan önce en beğendiğim oyunculardan biri olan uğur uçar'ın arda turan'a çok sert ve insafsız bir şekilde faul yapmasına mı daha fazla üzülmüştüm düşünmek bile istemiyorum.
ama şimdi bakıyorum aradan tam 2 yıl geçmiş. o maç bitimindeki umutsuzluk ve sinir yerine, bol bol mutluluk ve umut var. ankaragücü'ne karşı çok silik bir top oynayan , son 5 dakikada 2 gol yiyerek maçı kaybeden , maçı kaybetmesinden ziyada teslimiyetçi ruhuyla taraftarını kahreden takım yerine, emin adımlarla avrupa'nın zirvesine doğru yürüyen, çok kaliteli ve karakterli oyunculardan kurulu bir kadrosu olan, başında bana göre dünyanın en iyi teknik direktörü olan, ve taraftarının şu an real madrid gibi bir dünya deviyle takımımızın nasıl baş edeceğine dair bir çok yorum yazdığı ve elense bile asla kolay teslim olmayacak bir takım izleyeceğinden emin olduğu bir takım var artık.
gerçekten tüm bunlar 2 sene için müthiş bir başarı. 13 mart 2011 günü birileri bana bunları söyleseydi herhalde o sinirle güzel bir girişirdim:) ama şimdi ben de real madrid'in maç özetlerini izliyorum ( hayır niye izliyorum onu da bilmiyorum sanki taktiği ben vereceğim ama güzel oluyor rakibi izlemek) , onları nasıl eleyebiliriz onu düşünüyorum ve asla umutsuz değilim.
bu başarı sürecinde emeği olan herkese helal olsun , yolumuz açık olsun , daha kazanılacak çok zaferler var...
kimseyi de maça gelmesi için aramamıştım , yalnız gitmek istemiştim , belki de gelmeyeceklerini tahmin ettiğim için hiç o konuma düşmek istememiştim. sonuçta en çok üzüldüğüm maçlardan biri olmuştu. hangi birini sayayım ki üzüldüklerimin: kadromuzun ne kadar zayıf olduğuna mı, gheorghe hagigibi çocukluk kahramanımın istediği oyunu sahaya oyuncularının yansıtamaması sonucu sinirden kendini yemesine mi, yine efsane hagi'nin teknik direktörlük kariyerinin oyunculuk kariyerine asla yaklaşamayacağını görmeme mi, takımın en önemli gol ayağının aydın yılmaz olmasına mı, birkaç kez ciddi şekilde kavga ettiğim bu sebeple de kendilerine ayrı bir sevgi! duyduğum taraftar grubunun takımına yenilmemize mi , karlı bir zeminde ayağı kırılmadan önce en beğendiğim oyunculardan biri olan uğur uçar'ın arda turan'a çok sert ve insafsız bir şekilde faul yapmasına mı daha fazla üzülmüştüm düşünmek bile istemiyorum.
ama şimdi bakıyorum aradan tam 2 yıl geçmiş. o maç bitimindeki umutsuzluk ve sinir yerine, bol bol mutluluk ve umut var. ankaragücü'ne karşı çok silik bir top oynayan , son 5 dakikada 2 gol yiyerek maçı kaybeden , maçı kaybetmesinden ziyada teslimiyetçi ruhuyla taraftarını kahreden takım yerine, emin adımlarla avrupa'nın zirvesine doğru yürüyen, çok kaliteli ve karakterli oyunculardan kurulu bir kadrosu olan, başında bana göre dünyanın en iyi teknik direktörü olan, ve taraftarının şu an real madrid gibi bir dünya deviyle takımımızın nasıl baş edeceğine dair bir çok yorum yazdığı ve elense bile asla kolay teslim olmayacak bir takım izleyeceğinden emin olduğu bir takım var artık.
gerçekten tüm bunlar 2 sene için müthiş bir başarı. 13 mart 2011 günü birileri bana bunları söyleseydi herhalde o sinirle güzel bir girişirdim:) ama şimdi ben de real madrid'in maç özetlerini izliyorum ( hayır niye izliyorum onu da bilmiyorum sanki taktiği ben vereceğim ama güzel oluyor rakibi izlemek) , onları nasıl eleyebiliriz onu düşünüyorum ve asla umutsuz değilim.
bu başarı sürecinde emeği olan herkese helal olsun , yolumuz açık olsun , daha kazanılacak çok zaferler var...