• 635
    dün şampiyonluk hikayeleri anlatılmaya baslanmıstı. bugun burdan devam edeyim istedim.

    nasıl anlatsam bilmiyorum. neresinden baslasam elim ayagım hala titriyor.
    o haftanın cuma gününden baslayalım öyleyse . eskişehirde okuyorum üniversiteyi ama neredeyse her derbiyi kütahya'da izlerim kuzenlerimin yanında.
    oranın havası farklı olur derbi günleri. kuzenimle cuma'dan oturur sabahlara kadar futbol konusuruz. eskişehirde futbol sevdalısı pek galatasaraylı arkadaslarım yok aslında , onun için tadı bir başkadır futbolu bilenlerle yapılan futbol muhabbetleri.
    cuma günü dersten cıkıyorum ilk trenle istikamet kütahya.
    kuzenimle mac hakkında konusmaya calısıyoruz ama heyecanımız aklımızı donduruyor.
    bilgisayar basına oturuyoruz zaman gecirmeye calısıyoruz nafile pek bir çabası oluyor cünkü zaman duruyor.
    cok zorlu yerlerden gelmiş takım son 3 seneki felaketlerden kurtulmus, basında sinyor terim , ilerliyor takım.
    aylar öncesinden bir arkadasımın '' ya iş kadıkoy'e kalırsa ne olur ozaman '' sorusu aklıma geliyor, '' heyecandan konusamam o gün uyku hapı ile uyuturum kendimi heralde " diyorum. gülüyor geçiyorum.
    cumadan sonra cumartesi de geçiyor zor da olsa. dogru düzgün yemek dahi giremiyor bogazımıza.
    sadece kola. gözlerimiz sisiyor artık ne uyuyabiliyoruz pazar sabahı ne de tam olarak ayıgız. ben yatmaya karar veriyorum pazar sabahı saat 8 gibi. kuzenim ise bekliyor yatamıyor.
    ben yatıyorum yatmasına ama ne cürret uyuyamıyorum bir türlü. yarım yamalak ve kabuslarla dolu bir uykudan sonra uyanıyorum saat 4 gibi .
    biraz televizyon izleyip birazda internette sayfalara bos bos ve anlamsız baktıktan sonra annem arıyor.
    ne dediklerini tam hatırlamıyorum ama dediklerimden korkmus olacak ki " uygur gözünü seveyim yapma kendine gel sadece maç bu oğlum dünyanın sonu mu. kalpten gidiceksin " diyor tamam anne diyorum lütfen" dua et " kapatıyorum.
    kuzenime artık diger kuzenimin yanına gidelim mac baslayacak diyorum beraber izleyelim. gidelim ama ben izlemiycem diyor.
    kalbim dayanmaz ben dısarda beklerim diyor. skoru da dısarıdaki kafelerden görür veya duyarım diyor.
    yolun yarısında onu bırakıyoruz . maç baslıyor macı hatırlamıyorum. kendimde degilim o sıralar.
    ilk yarı bitiyor. kuzenim dayanamayıp macı izleyeme geliyor. 2. yarı baslıyor maçı izlemeye devam ediyoruz .
    maç içinde kimse yerini degistirmiyor cünkü gol yemiyoruz. totem yapıyoruz. dakika 85 oluyor aramızdaki bir arkadas yerinden kalkmaya calısıyor hep beraber cocugun üstüne atlayarak veya onu azarlayarak yerine oturtuyoruz. kendimizde degiliz.
    yerler bozulmamalı. totem kuralı bu. dakika 90+ oluyor muslera yerde bekliyor hakem artık bitirdi bitirecek kuzenim ayaga kalkıp seviniyor "şampiyonuz "diyor
    üzeirne atlayarak durduruyorum daha bitmedi diyorum.
    2 mizde şuurumuzu tamamen kaybetmiş durumdayız. hakem düdügü çalıyor.
    ayaga fırlayıp çıldırmıs sekilde seviniyoruz. ama henüz idrak edemiyorum.
    biz ? 3 yıllık küme düşme macerasını atlatan biz ? hani deplasmanlarda " cimbom kümeye " diye bagırılan biz ? önce inanmıyorum.
    sonra ekranda sarı kırmızı yanıp sönen bir yazı görüyorum. galatasaray şampiyon. sonra mı ? sonra sokalarlar ve kutlamalar.
    en sonunda bir tostçuda oturuyoruz kuzenimle .tost geliyor önümüze bir de çay... televizyon acık önümüzde .
    kadıkoyde ışıklar kapandı. kupayı vermiyorlar diyorlar. işte istedigim tam da bu diyorum. o kupayı zorla alırız gerekirse.

    tost mu ?

    o tost hayatımda yedigim en güzel şeydi .
App Store'dan indirin Google Play'den alın