• 1
    ünal aysal'ın yapmış olduğu açıklamalardan yola çıkarak;

    --- alıntı ---

    bugün galatasaray'ın alt yapısından gelen elemanlar, bizim beklentimizi, galatasaray'ın gitmek istediği yeri karşılayacak kadar güçlü değil. bu yüzden önümüzdeki bir kaç seneyi iç ve dış transferlerle desteklemek zorundayız.

    --- alıntı ---

    2012-2013 sezonunda ligi şampiyon bitireceğimiz neredeyse kesin, bu sebeple yayın gelirleri ve cl'ye direk katılacağımız için ciddi bir nakit girişi olacak. öte yandan yaz aylarına kadar ikinci bedelli sermaye artışı da cabası. bu sezon cl'de en azından bir çeyrek final görme umudumuzun da son derece yüksek olduğu şu günlerde, futboldaki hedeflerimizin ve beklentilerimizin bir üst seviyeye çıkmasından mütevellit yine çok hareketli geçeceğe benzeyen bir trasfer sezonu olacak.

    sneijder gelmiş, drogbra gelmiş, yetmemiş aykut erçetin gelmiş ama beni kesmemiş demek ki.

    artık yeter, hala mı transfer diyenler olabilir. ancak kardeşim fm'de 2019 sezonunu oynuyor, her gün abi şunu aldım, bunu sattım diye diye beni de transfer manyağı yaptı amk.

    zaten bu etki altındayken başkan'ın açıklmalarını da görünce dayanamadım ve hesap kitap yapmaya şimdiden başladım.*

    --- fm mode on ---

    ligde 33. hafta kadiköye bıraktığım gibi şampiyon çıkmışım üstüne cl'de schalke'yi dağıtıp, çeyrek finalde juventus'u zor da olsa geçmişim. yarı finalde ise bayern münih'e penaltılarda elenmenin burukluğu var içimde hala ancak tatile çıkmak yerine bu şevkle hemen kaldığım yerin bir backup'ını alarak kadromdaki yeni yapılanma için kolları sıvadım.

    ilk önce kadromdaki şişkinliği azaltmanın planlarını yapmaya başladım. hemen tff'nin kurallar kısmına bakıp bu sezon da yabancı sınırlamasının 6+2+sonsuz olduğunu görünce derin bir nefes aldım ancak yine de kadromda 11 yabancı olduğu için rahat değildim.

    tam bu sırada sezon boyunca yattığı yerden çatır çatır parasını alan baros efendi benle özel bir görüşme istedi. neymiş derdi diye dinlemeye karar verdim. ben kulüpte kalmak isti.. dediği anda çıkışa bastım siktiri çektim. ilk icrattım çok kolay oldu. uzunca bir süre kendine kulüp bulamadı, sonrasında katara transfer olduğuyla ilgili bir posta geldi ancak açıp okumadım bile.

    madem görüşmeler başladı ben de bu hızla devam edeyim dedim ve hemen big chef'i yanıma çağırdım. nasıl efendi nasıl efendi anlatamam. başladık koyu bir sohbete. sakatlığından bahsettik uzunca, bu sezon sen olsaydın ligde bu kadar zorlanmazdım dedim. o da ne yapalım yüce mevlam hakkımızda böyle karar verdi dedi ve ekledi "boss artık benim fiziksel olarak futbola üst düzeyde devam etme şansım yok, emekli olmaya karar verdim". önce çok üzüldüm, ama sonra hemen kendisine defans koçu olarak yıllık 55k € teklif ettim ve kulüpten ayrılmasını engelledim. önümüzdeki sene daha az gol yemeyi garanti altına almış olduğum için kendimi iyi hissettim ve bastım devam tuşuna. bir kaç gün hızlıca atlayınca hemen durdurdum.

    kiralık oyunculardan umut'u takımda tutmak verdiğim en kolay ikinci karar oldu. opsiyondaki 3 milyon €'yu aşağıya çekmek için biraz uğraştım ama fransızlar yanaşmayınca bastım parayı hemen tapusunu aldım.

    artık zor kararların verileceği dönem başlamıştı.

    diğer bir kiralık melo'nun satın alma opsiyon tarihi yaklaştığı için kritik bir karar vermem gerekiyordu. geçen sezon transfer sürecinde yaptığım yanlışa düşmek istemiyordum, ya hemen basıp parayı alacaktım ve sezon başı antremanlarda canını çıkartacaktım, ya da yerine başka bir planlama yapıp tamamen gözden çıkaracaktım. bu sırada acaba ünal başgan bu sezon bize nakadar bütçe ayırmış diye merak ettim ve hemen finansal raporları incelemeye başladım.

    bütçede transfere ayrılan 22 milyon €'yu görünce hem sevindim hemde gururlandım. futbolda gelen 2 sene üst üste şampiyonluk ve cl'ye yeniden direk katıldığım için tranfer bütçem yüksekti.

    geçen sezon yaptığımız sneijder transferi sonucunda mecburen 4-4-2'den 4-1-3-2'ye dönmüştüm ve hemen formasyonu tekrar açıp görsel olarak takımımı analiz etmeye başladım.

    geçen sezon yabancı sınırlaması yüzünden riera ve melo arasında kaldım hep. ancak orta sahadaki direnci azaltmak istemediğimden dolayı ve yekta, emre, engin gibi isimlerden o poizsyonda istediğim verimi bir türlü alamadığım için tercihim melo'yu oynatmaktan yana oldu. hakan yine beni çileden çıkardı ama ligi bir şekilde idare etti, cl'de o bölgede riera'yı kullandım, akmasa da damladı ama işte benim sol bekim budur dedirtmedi. bu yüzden ligde maçların büyük çoğunluğunu şu şekilde oynadım.

    muslera
    eboue semih dany hakan
    melo
    hamit selçuk sneijder
    burak drogba

    ihtiyacım olduğunda sabri sağ bekte sırıtmadı, engin ve yekta hamit'in aksadığı maçlarda işimi gördü, öne geçtiğim maçlarda, tek forvete döndüğüm zamanlar emre'yi kullandım ancak yine keyif vermedi. umut'u ikinci yarılarda burak'la değiştirdim, elmander herzaman hazır kıtaydı, ne zaman görev versem işini yaptı. amrabat'ı sneijder'in yedeği yaptım. 7.5 milyon bonservis verdiğim adamın yedeği de 8.5 milyon olduğu için içim hiç rahat etmedi ama başka şansım yoktu. aydın'ı neredeyse hiç oynatmadım. şampiyonluğu garantilediğimiz maçlarda biraz süre verdim hepsi bu.

    geçen sezonu kafamda bir kez daha oynadıktan sonra eksiklikleri daha iyi görme şansım oldu. öncelikli sorunum tandemde yedeğimin olmayışı ve sol bek bölgesinde idi. ancak bu teşhisi koyduktan sonra yabancı sınırlaması yüzünden planlama yapmak çok ta kolay olmadı.

    aslında ilk onbirdeki bir yabancıyı türkleştirebilirsem rotasyon benim için çok kolaylaşacaktı, bu yüzden ben de alternatiflerimi düşünmeye başladım.

    alternatif 1: kaleciyi türkleştirmek.
    alternatif 2: tandemi türkleştirmek.
    alternatif 3: sol beki türkleştirmek.
    alternatif 4: ön liberoyu türkleştirmek.

    drogba ve sneijder'e dokunamayacağım için başka bir alternatif bulamadım. bunun üzerine bu saydığım mevkilerdeki yerli oyuncuları aramaya başladım. yaptığım elemelerden sonra her poizsyon için en iyi türkler'i buldum.

    kale: onur kıvrak
    tandem: ömer toprak
    sol bek: ben de bulamadım amk.
    ön libero: gökhan inler

    hemen bu oyuncularla dirsek temasına başladım. onur işi en kolayı gibiydi, serbest kalma maddesi 7 milyon € olduğu için bir an gaza gelip basıp parayı sadri'yi gıcık etmek istedim ama sonra dur dedim kendime. nasıl ki uefa kupasını alırken kalede tafo beni uzatmada ipten aldıysa muslera da cl'de bu sezon beni ipten alıcak dedim ve bu hamleden vazgeçtim. ingilizler'in 16 milyon €'luk teklifini kibarca reddettim.

    bunun üzerine aklıma yine melo geldi. zaman olmadığı için yerine gökhan'ı ya hemen almalıydım, ya da opsiyon tarihi geldiğinde parayı meloya gömmeliydim. kaybedecek vakit olmadığı için ömer'den önce gökhan'a yoğunlaştım. hemen napoli ile görüşmelere başladım. burunlarından kıl aldırmayan bir başkanlara sahiplerdi ancak morattiyi daha önce kafalamış olan ünal başgan'ı hemen üzerlerine salmaya karar verdim. başgandan özel bir görüşme talep ettim ve gökhan benim için çok kritik, bu transferi sen hallet yani halleder misin" dedim.* fakat vereceği cevaptan tırstığım için ok tuşuna bir süre basamadım. ya, "bana bak kardeşim bu oyuncu bizim için realistic değil" derse diye düşündüm ama sonra aklıma sneijder'i ve drogbayı aldığımız geldi ve gökhan da kim amk dedim gaza gelip ok'a bastım. iyi ki de basmışım, sağolsun ünal başgan, "canını yidiiim yeter ki sen iste, bende xabi alonso'yu falan isteyeceksin sandım" dedi. bende yok başgan bana türk lazım dedim ve uzatmayıp odadan çıktım.

    devam tuşuna bastım ve bir kaç gün hiç haber çıkmadı. endişelerimin artmaya başladığı bir noktada, melon'un satın alma opsiyonuna tam 2 gün kala nihayet beklediğim haber gelmişti. başkandan gelen e-postada "gökhan işi tamam, baya yordu pezevenkler ama 12 milyon €'ya bitirdim işi" yazıyordu.

    kaleyi ve sol beki türkleştiremediğim, tandemde de tecrübe lazım olur mu ki diye çabuk karar veremediğim için melo'yu türkleştirmekten başka yapıcak bir şeyim yoktu. gökhan'ın aynı tadı vereceğine inandığım için sezon planlamasındaki en kritik noktayı aşmanın verdiği rahatlıkla artık diğer sorunlara eğilebilirdim.

    hemen sol bek için canavar bir yabancı arayışına girdim. carlinhos için kulübü hala parazit yapıyordu ama 3.5 milyonla başlayan pazarlığımı, 48 ay ödeme 4.9 milyon €'da sabitledim ve üzerine sonraki satıştan %20 pay, ve 10 milli maça çıkarsa 1 € milyon ekstra ödemeyi kabul ettiğim bonusları ekleyip beklemeye başladım. neyse ki teklifim kabul gördü ve nihayet beni geçen sezon en çok zorlayan sol bek bölgesinde sorunum kalmadı.

    carlinhos transferi sonrasında riera ve amrabat sorunsalı daha da büyüdü. bu iki oyuncudan biri fazla olucaktı. bu yüzden birini elden çıkarmaya karar verdim. ancak bu kararı vermek çok zor olacaktı. bir yanda geçen sezon beklenenin üzerinde bana katkı veren riera, öte yandan tam bir hayal kırıklığı yaratan fakat daha bir sene önce bonservisine 8 küsür milyon € verdiğim amrabat. içimden geçen, riera'yı takımda tutmaktı. hem sol açıkta oynayabilirdi, hem de geçen sezon öğrendiği sol bekte carlinhos'u yedekleyebilirdi. böylece hakan'a olan bağımlılığım da ortadan kalkacaktı. bir taşla iki kuş vururmuyum hesapları yapıyordum ancak, amrabat'ı kimseye okutamazsam rezil olurum diye düşündüm.

    dayanamadım ve bu kumarı oynamaya karar verdim. tanıdığım menejerlere basından habersiz olmak koşuluyla haber yolladım. amrabat için bir kulüp bakın dedim, fiyatı da 7 milyon € dan çektim. devam tuşuna basar basmaz posta kutumda iki mail gördüm. ilki bazı kulüplerin fiyat sorduğunu ancak teklif vermediklerini söylüyordu. ikincisi de amrabat benle görüşme yapmak istiyordu. ibne menejerler kulağına kar suyunu kaçırmıştı. sinirlendim ama taviz vermedim ve yanıma çağırdım.

    geldi bana "hoca ne iş beni satıyosun" dedi. ben de "yok öyle bir şey nurettincim kim çıkardı bunları" diye ayak yaptım. bir an ya satamazsam diye korkmuştum. hemen yumuşadı salak, "tamam ozaman başka bir şey yoksa ben gidiyorum dedi". bende (siktir) "git" dedim.

    ertesi gün hemen fiyatı 6'ya çekip yine menejerleri devreye soktum. bu sefer gelen postada feyenoord'un kendisi için teklif yapmayı planladığı yazıyordu. içim rahatlamıştı, hemen feyenoord'la temasa geçip "oyuncuyu satmayı düşünüyorum alacaksanız alın" dedim. teklifi yaptıkları gibi kabul ettim. amrabat, feyenoord'un vermiş olduğu ücreti beğenmediğini söyledi, aradaki farkın %20'sini ödemeyi de kabul ettim ve takımdan gönderdim. elime net 5 milyon € geçti. bir an karizmayı çizdim dedim ama yapacak bir şey yoktu.

    aklıma stancular culiolar gelince, kulübe kazandırdığım başarıların yanında 3 milyon € kadar bir zararım dokunmuş çok mu dedim. takımın selameti için riera'yı kulüpte tutmak daha mantıklıydı.

    artık transfer sezonu bitmeden son bir hamle yapıp eksik kalan tek bölgem olan tandem için arayışlara girdim. iki alternatifim vardı. ya ömer toprağı alıp semih danny tandemini yedekleyecektim, ya da danny yerine daha tecrübeli bir yabancı alıp ujfa semih sinerjisini yeniden yakalayacaktım. yaptığım harcamalar sonunda kasamda 7 milyon € kalmıştı.

    aklıma mats hummels geldi ilk önce* ama dortmund görüşmeye bile yanaşmadı. toure, granqvist gibi geçen sezon gündemimde olan oyuncular da bana yeterli görünmeyince, rotamı tekrar ömer'e çevirdim. artık bu bölgede rahat düşünebilmenin avantajı ve bu sezon sorun olmasa bile bir sonraki sene yabancı sayısının 5'e düşecek olması, ömer'i şimdiden takıma monte etme fikrine daha sıcak bakmama neden oldu.

    yaptığım pazarlıklar sonucunda 6.5 milyon €'ya ömer'e parçalıyı giydirmeyi başardım.

    transfer sezonu sonunda:

    yeni transferler:

    gökhan inler
    carlinhos
    ömer toprak
    umut bulut*

    takımdan ayrılanlar:

    baros
    melo
    amrabat
    hakan
    ujfalusi*

    ideal onbir

    muslera
    eboue semih danny carlinhos
    inler
    hamit selçuk sneijder
    burak drogba

    yedek kadro

    aykut
    sabri ömer gökhan riera
    aydın yekta engin emre
    umut elmander

    bu kadroyla sezona fırtına gibi girmeyi planlıyorum. allah yardımcınız olsun aslanlarım.

    --- fm mode off ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın